İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bizde de hata var

Abdullah Gül SABAH’a, hükümetin kamuoyuyla diyalogda ve kendisini ifade etmekte bazı hataları olduğunu anlattı….

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Gül, hükümete yönelik eleştirilerin yükselişini değerlendirdi. Ve ilk özeleştiriyi SABAH’a yaptı: “Diyalog eksikliğini kabul ediyorum.”

HEDEFLERİMİZ AYNI AMA DAHA İYİ ANLATMALIYIZ

Dün Dışişleri Konutu’nda kabul ettiği SABAH yönetici ve yazarlarına hükümetin yaptıklarını daha iyi anlatması gerektiğini söyleyen Gül “Ama AB ve dış politikada hedeflerimizde şaşma yok” dedi.

KONTROLLÜ OLMALIYIZ AMA BAZEN OLMUYOR

Hükümetin medyayla kavga etmek niyetinde olmadığının altını çizen Dışişleri Bakanı Gül “Bizim de kendimizi kontrol etmemiz lazım, ama bu bazen olmuyor” diye konuştu.

KARBONHİDRATSIZ DİYET SONUÇ VERMİŞ…

Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Dışişleri Konutu’nda kahvaltıda konuk ettiği genel yayın müdürümüz Ergun Babahan, yazarlarımız Erdal Şafak, Yavuz Donat, Mehmet Altan, Umur Talu, Soli Özel, Yavuz Semerci, Balçiçek Pamir, Muharrem Sarıkaya, Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş ve karikatürist Salih Memecan’ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Zengin kahvaltı sofrasına rağmen Gül’ün yediklerine dikkat ettiği ve tatlı ile karbonhidratı hayatından çıkartıp sindirime iyi gelen yeşil çayda ısrar ederek sekiz kilo verdiği görüldü. Gül ayrıca her gün koşu bandında haberleri seyrederek beş kilometre yürüyormuş.

Kahvaltıda Gül notları

* Reformcular partiden ayrılıyormuş gibi bir hava yaratılıyor. Oysa ayrılanlar milliyetçi bir söylem tutturabilir.

* TCK’daki basına kısıtlamaları değiştireceğiz. Bu kadar kendimizle tezata düşecek bir iş yapmayız herhalde.

* Sert söylemlerle basının üstüne gidince kamuoyu yoklamasında oylarımız çok artıyor. Ama bu sağlıklı değil.

* Denktaş’a 2002’de Lahey’e giderken “Son ana kadar sus” dedik, o havaalanında “Hayır demeye gidiyorum” dedi.

Gül özeleştiri yaptı: Bizim de hatamız var

SABAH yazarlarıyla Dışişleri Konutu’nda bir araya gelen Dışişleri Bakanı Gül, hükümetin AB, dış politika ve ekonomide hedefinden şaşmadığını söyledi, ancak bir özeleştiri yaptı Medya ile sıkı diyalog gerektiğini vurgulayan Bakan Gül, “Bizim, Sayın Başbakan ve, arkadaşların konuştuğumuz bazı şeyleri daha zenginleştirerek kararlı bir şekilde ortaya koymamız lazım” dedi Gül, AB Temsilcisi’ne “O kim oluyor” diye sert çıkışı için “Kendimizi kontrol etmemiz lazım, bazen olmuyor. Tepkim gazeteciyeydi. Ben Kretschmer’i beğeniyorum” dedi. “Türkiye’yi en fazla meşgul edecek konu Ermeni meselesi” diyen Gül, “Bu konu canımızı acıtacak” dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye’nin 17 Aralık’ta AB’den müzakere tarihi aldıktan sonra hızının kesildiği yolundaki eleştirilerin gerçeği yansıtmadığını, ancak hükümetin kendini anlatmakta daha çok çaba harcaması gerektiğini belirtti. Ankara’daki Dışişleri Konutu’nda SABAH gazetesi yazarlarıyla bir araya gelen Dışişleri Bakanı Gül, son haftalarda kamuoyunda oluşan psikoloji ve algılamalara karşın, hükümetin ekonomiden Avrupa Birliği’ne kadar bir dizi kritik konuda “sahada sıkıntı yaşamadığını” söyledi. Buna karşın, dış politika ve hükümetin icraatları konusunda geniş bir ufuk turu yapan Dışişleri Bakanı, özeleştiri yapmaktan da geri kalmadı. Gül SABAH’a şu mesajları verdi:

ERDOĞAN’IN AFRİKA GEZİSİ

“Diyalog sorunu olduğunu kabul ediyorum. Hükümetimizin yaptıkları, hedefi daha iyi anlatılmalı. Bizim, sayın Başbakanımızın, arkadaşlarımızın konuştuğumuz bazı şeyleri daha zenginleştirerek kararlı bir şekilde ortaya koymamız lazım. İstikametimiz gayet açık belli, hedefimiz AB üyeliği. Dış politikada farklı, yeni bir teori üretmiyoruz. Mesela, Başbakanımızın Afrika gezisi bazı çevreler tarafından eleştirildi. Ancak biz Afrika’yı AB’nin karşısına, NATO’nun karşısına bir alternatif olarak çıkarmıyoruz. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeliğine aday ülke olarak Afrika gibi büyük bir insani dramın, hastalıkların, yoksullukların yaşandığı bir kıtadan uzak kalmamız doğru bir şey değil. Afrika’ya verdiğimiz önem tamamen bu çerçevede olan bir şey.

ERMENİ MESELESİ CAN ACITIR

2005 başında Bakanlık’ta bir toplantı yaptık ve Ermeni meselesinin önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi en fazla meşgul edecek konuların başında geldiğine karar verdik. Bu konu bizim canımızı acıtacaktır, acıtabilir. Çok enerjimizi alabilir. Bunun için daha gerçekçi bir çalışma içindeyiz. Propagandist olmayan, gerçekten birikimi olan tarihçiler, diplomatlar, entelektüeller ve gazetecilerden bir grup oluşturacağız. Daha sonra da bazı süreçlerin meydan okuyarak üstesinden geleceğiz. Sözde Ermeni soykırımı ABD Kongresi’nde ele alınacağı zamanlarda hep bizi tedirgin eder. Diasporayı değiştiremezsiniz. Onun kimliği, varoluş nedeni bu sorun. Sözde soykırım ve Ermenistan’la ilişkileri birbirinden ayırıyoruz. Sınır kapısı konusunda, vaktiyle kazılan kuyuya taş atınca çıkarılamıyor. Şu anda Ermenistan’ı Karabağ için zorluyoruz.

HEPSİNİN ÖNÜNÜ KESTİK

“Avrupalılar’ın afakanlar geçirdiği mesele uyum protokolüydü. Orada da tam tersine hepsinin önünü kestik. Ne yapacaklarını şaşırmış vaziyetteler. Brüksel hala bu konuyla ilgili nasıl bir yol izleyeceğini tespit edebilmiş değil. Bize kalsa bugün imzalarız. Şimdi topu bize atmak için ‘daha çok çalışmak lazım, gevşememek lazım’ diyorlar. Bir ara Rumlar’a limanlarımızı, havaalanlarımızı açmamız konusunda direttiler. Baktılar olmayacak o konu da kapandı.”

KRETSCHMER’İ BEĞENİYORUM

(AB Türkiye Temsilcisi Kretschmer için ‘Kim oluyor ki?’ sözü hatırlatılınca) “Bizim de kendimizi kontrol etmemiz lazım, bazen olmuyor. Kretschmer için söylediklerim aslında gazeteci arkadaşa bir tepkiydi. Ben Kretschmer’i beğeniyorum açıkçası. İşini takip eden, dürüst bir adam. Bizim bir rahatsızlığımız olmadı, lüzumsuz işlere karışmıyor.

PARTİ DURUŞU BOZULMAZ

Şimdi sanki reformistler partiden ayrılıyormuş gibi bir hava var. Ayrılanlar milliyetçi bir söylem tutabilir. Ancak parti duruşu sonuna kadar devam edecek. Uzun vadede bedeli varsa bunu öderiz. Irak’la ilgili politikalarımızı gözden geçiriyoruz, yeniden değerlendiriyoruz. Bunlar aslında takdir edilmesi gerekirken başka yerlere çekiliyor. Bazı şeyleri de çok alenen yapmazsınız herhalde. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a atfen Irak’la ilgili sözler yıpratma gibi gözüküyor. Ben konuştum o tarafla, bunu o şekilde söylemek istediği ortaya çıkıyor. Türkiye’nin Irak politikasını hep beraber oluşturuyoruz.

DENKTAŞ’A ‘PES ETME’ DEDİK

Kıbrıs sorununu aslında 2002’de Lahey’de çözerdik. İktidarımızın ilk ayına geldi, buna rağmen doğru karar verdik. Cumhurbaşkanımız, Genelkurmay Başkanımız ve ben, Denktaş’a bir hükümet politikası olarak ‘Gideceksin Lahey’e, bu adam kesin hayır diyecek. Sen son saniyeye kadar dur’ dedik. Hatta ben ‘İki kişi parmağını ısırır da kim pes ederse o kaybeder, son saniyeye kadar sen pes etme’ dedim. Böyle talimat verdik, ama giderken Ercan Havaalanı’nda ‘Hayır, demeye gidiyorum’ dedi. Eğer orada bu yük Papadopulos’un sırtına yıkılsaydı, Rumlar bugün AB’nin dışında olurlardı. Buna rağmen biz hâlâ çok üst perdedeyiz. Hiçbir şey kaybetmedik. Bir tane asker çekmedik, bir metrekare toprak vermedik. Ve bütün dünyanın kafası değişti. AB’deki herkese Kıbrıs konusunda Türk tarafıyla ilgili eski ve yeni düşüncelerini anlattırmak çok hoşuma gidiyor. ‘Şimdi ne oldu, şok olmadınız mı? Aldatıldığınızı hissetmediniz mi?’ diye soruyorum.

Yorumlar kapatıldı.