İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni meselesini doğru tartışmak

Oktay Gönensin

Önümüzdeki ay 90’ıncı yıldönümü dolayısıyla birçok ülkede 1915 Ermeni tehciri ve sonrasındaki olaylar konuşulacak.

Bugüne kadar bu olayları “doğru” konuşamadığımız için, bugünkü Türkiye’nin ve Türk halkının suçlanması gibi bir durumla bir kez daha karşı karşıya kalacağız.

Bu meselenin sanki bugünkü Türkiye Cumhuriyetinin sorunuymuş gibi bir sonuca ulaşılmasının nedeni, kendilerini bu konuda “yetkili” zannedenlerin yaptıkları “resmi” yanlışlardır.

“Ama onlar da bunu yaptı” demenin bir anlamı yoktur. Ermeni diyasporası 1915 olaylarının “birleştirici” bir unsur olması için bütün çabayı göstermiş ve sonuçta başarılı olmuştur.

1915 olaylarıyla ilgili olarak ve o dönemde Anadolu’da yaşayan Ermenilerle ilgili olarak yüzlerce kitap, onbinlerce belge bulunmaktadır. Bir tek kitabın yargılarıyla “ben bu işi öğrendim” demek en azından ayıptır.

Ermeni meselesi tartışırken ya da daha doğrusu anlamaya çalışırken konuları birkaç başlık altında bölmek daha uygun olabilir.

1- Osmanlı Ermeniler.

1912 yılı nüfus sayımına göre, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde 1 milyon 400 bin Ermeni vatandaş yaşamaktadır. 1914’te Ermenilerin yaptığı sayıma göre bu rakam 1 milyon 700 bin dolayındadır. Bu da bütün Anadoludaki toplam nüfusun yüzde 10’undan fazladır. Bu nüfus 61 ile dağılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, “Misak-ı milli” sınırları içinde yaşamaya devam eden Ermeni vatandaşların sayısı yaklaşık 300 bindir.

2- Tehcir.

Tehcir “zorla göç ettirme” demektir. 1915’te bazı büyük güçlerin Ermeni milliyetçi hareketlerini kışkırtmalarına karşı İttihat ve Terakki yönetimi bu kararı almıştır.

İstanbul ve çevresindeki şehirlerin dışında hemen hemen bütün Anadolu’daki Ermeniler tehcire zorlanmıştır.

Yani yaklaşık 1 milyon Ermeni evlerini, işlerini, bazen çocuklarını, mallarını bırakmaya ve güneye doğru yola çıkmaya zorlanmıştır.

İstanbul hükümetinin “soykırım” talimatı verip vermediği tartışmalıdır. Ama yola çıkarılan Ermenilerin büyük bir kısmı çete saldırıları ve hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Talat Paşa Ermeni tehciri için “Siyasi hayatımın en büyük yanlışı” demiştir.

Bugün bu kararla ilgili olarak doğruydu ya da yanlıştı tartışmasına girebilmek için çok fazla bilgi sahibi olmak gerekir.

Bu konuyu düşünecek olanların şunu da düşünmesi şarttır: Bu 1 milyondan fazla Ermeninin malı vardı, evi vardı, işyeri vardı. Bunlar ne oldu?

4- Kim kimi öldürdü.

Savaş koşullarında Anadolu’da özellikle Kürt çetelerinin yaptıkları kıyımlar da bellidir. Ermeni çeteleri de müslüman köyleri basarak kıyım yapmışlardır.

Abdülhamit ünlü “Hamidiye alaylarını” kurarak bu olayı kurumlaştırmıştır.

Bunlara dayanarak “Aslında Ermeniler daha çok müslüman öldürdü” demek için geçerli hiçbir belge bulunmamaktadır.

3- Olaylardan sonra.

Ermeni tehcirinin fiilen kıyıma dönüşmesi sadece dünyada değil İmparatorluk içinde de büyük tepkilere yol açmıştır. Bunun üzerine İstanbul hükümeti soruşturma açtırmış, 1700’den fazla kişi bu kıyımlarda rol aldıkları için mahkum edilmiştir.

4-Kaç Ermeni öldü.

Ermeni diyasporası olaylarda ölen Ermeni sayısını 1.5 milyona kadar çıkartmaktadır. Bugünkü TC toprakları dışındaki arşiv bilgileri bulunmadığından bu rakamın sağlığı bilinmiyor.

Ancak kesin olan rakam zorla göç ettirilen Ermeni vatandaş sayısının 1 milyonun üzerinde olduğu kesindir.

Bu sorunu Türkiye’nin başına bela edenler böyle bir rakam tartışması açmışlardır.

1.5 milyon değil de 1 milyon olsa ne olacaktır. Ya da 400 bin olsa! 400 bin rakamını az bulanlar da sayı saymayı bilmiyor demektir.

Türkiye’deki “resmi” görüşe yakın araştırmacılar 400-600 bin rakamını vermektedir.

Bu rakam üzerine tartışmak çok büyük bir ayıptır. Gerç ek insanlık ayıbıdır.

Örneğin bu sayıyı “az” bulanlar bir hafta sonu İnönü stadına gitsinler 15 bin kişiyi birarada görsünler ve bunu yirmiyle çarptıktan sonra göreceklerdir bu rakam tartışmasının ayıp olduğunu.

5- Arşivler meselesi.

Türkiye’nin haketmediği bir suçlamayla karşı karşıya kalmasının nedenlerinden biri devlet arşivlerinin kapalı olmasıdır.

Yıllardır tarihçiler, araştırmacılar gelir, ya izin verilmez ya da belli bölümler için izin verilirdi.

Hasan Celal Güzel’in açıklaması çok nettir: “Devlet arşivlerinin Kürt meselesi yüzünden kapalı olduğunu sanırdım, Başbakanlık müsteşarı olunca öğrendim ki Ermeni meselesi yüzünden kapalıymış…”

Arşivleri kapatmak Türkiye’yi yanlış kompleksler içine sokmuştur. Ve dolayısıyla dünyada Türkiye’nin “suç ortağı” gibi gösterilmesine yol açmıştır.

Eğer arşivler, böyle bir kopleksli tepki gösterilmeden açılmış olsaydı Türkiye “bier şeyleri gizliyor demek ki suç ortağı” ithamlarıyla karşı karşıya kalmazdı.

6- Tarihçiler tartışsın.

Bugüne kadar Türkiye’de, özellikle 1970’lerdeki Ermeni terör örgütü ASALA’nın diplomatlarımızı öldürmeye başlamasından sonra milliyetçi bir tepki gelişmiştir.

Teröre ve terör yoluyla amaçlarına ulaşmaya çalışanlara gösterilecek tepki ehil olmayan kişiler tarafından 1915 olaylarına sahip çıkmak gibi bir görüntüye sokulmuştur.

Az bilgilerle ve ilkel milliyetçi güdüleri kaşıyarak Ermeni meselesini tartışmak, tartışmadan önce öğrenmek de mümkün değildir.

Bugüne kadar yapılan yanlışlar Türkiye’yi ve Türk halkını zora sokmuştur. İlkel milliyetçi tahrikler ve bilir bilmez herkesin bu milliyetçi havada öne çıkma merakları sonuçta dönüp dolaşıp Türkiye’ye zarar vermiştir, vermektedir.

Tarihçiler tartışsın, ehil olmayanlar sussun ki artık Türkiye’ye zarar verilmesin, Türk halkının morali bozulmasın.

1915 Ermeni olaylarını tarihçiler tartışsın ve bize de farklı görüşleri anlatsınlar. Biz de öğrenelim. Öğrenelim ki ilkel ve geri tepkilerle yaşamaktan vazgeçelim.

Ama unutmayalım ki bu topraklarda 1.5 milyondan fazla Ermeni yaşıyordu. Ve yüzyıllardır müslümanlarla birlikte yaşıyordu, azınlık olarak ama mutlu yaşıyordu.

Yorumlar kapatıldı.