İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Aferin sana tarihçi hoca!

Emin Çölaşan

SEVGİLİ okuyucularım, neredeyse bütün dünyada bir ‘Ermeni soykırımı’ yaygarası kopuyor. Pek çok ülke bu iğrenç yalanı ağzında sakız gibi çiğneyip Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanıyor: ‘Soykırımı kabul edin.’

Parlamentolarından soykırım kararları geçiyor, sağda solda Ermeni anıtları açılıyor.

Diyelim ki bu ülkeler Türkiye’yi sevmez. Ya da diyelim ki ABD, Fransa ve çok sayıda AB ülkesinde epeyce Ermeni yaşadığından yönetimler seçmene selam mesajı vermek için bunları yapar. Peki biz ne yaparız?

Onların karşısında her zaman olduğu gibi boynu bükük durur, bazen göstermelik bir protestoda bulunuruz. Hepsi o kadardır.

Onların yaptığı bizi bir yere kadar incitir. Ancak bir gerçek var ki, o çok daha fazla incitir.

İçimizdeki bazılarının iddiaları ve bu soykırım yalanına Ermeni ağzıyla ortak olmaları!

***

Geçen pazartesi günü Milliyet’te Derya Sazak’ın bir ‘profesör’ ile yaptığı uzun bir söyleşi vardı. Bu şahsın adı Halil Berktay. Tarihçi imiş!İstanbul’da Sabancı Üniversitesi’nde hoca!

Türk çocuklarına bir şeyler öğretiyor!.. Ve bu şahıs, bakınız gerçekleri nasıl saptırıp neler söylüyor:

‘Tehcir (toplu göç) emri, imparatorluğun bütün Ermeni tebaasını sırf Ermeni oldukları için hedef alıyordu.’

Bu kadarını Ermeniler bile söylemiyor. Ya bilmiyor, ya da açıkça yalan konuşuyor.

Tehcir emri sadece savaş bölgesi ve bölgeye yakın yerlerde yaşayan Ermeniler için uygulandı. Örneğin, İstanbul’da yaşayan on binlerce Ermeni vardı ve onlara asla dokunulmadı. Sonra sözlerini sürdürüyor:

‘Bugün daha net anlıyoruz ki, (tehcir ve soykırım konusunda) gizli emirler var.’

Hayır, bu doğrultuda bir tek gizli emir yok. Madem ‘tarihçi’ olduğunu söylüyorsun, nerede o gizli emirler? Açıklasana! Yine ya bilmiyor, ya gerçeği saptırmaya yelteniyor, ya da açıkça yalan söylüyor. Derya Sazak ise her nedense, kendisine bunları sormuyor!

***

Nedir bu ‘Ermeni soykırımı!’ konusundaki gerçekler? Osmanlı toprağında yaşayan ve Osmanlı uyruğu olan Ermeniler, 1800’lü yıllardan itibaren ‘bağımsız Ermenistan’ sloganıyla nice isyanlar çıkarıp devletten toprak istedi. İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun dört bir yanında yaşayan milyonlarca Ermeni vardı. En az yarısı işinde gücünde olan iyi vatandaştı. Ancak yurdun her yanında Ermenilerin çoğu kiliseleri, okulları ve evleri silah deposuna dönüşmüştü. Başkent İstanbul dahil her yerde isyan çıkardılar, baskın ve suikastlar düzenlediler.

Ancak esas büyük olay, Birinci Dünya Savaşı sürerken 1915 yılında patladı. Türk ordusu Doğu Anadolu’da Rus ordusuyla boğuşuyordu. Hem Osmanlı uyruğu Ermeniler, hem de yurtdışından sızan Ermeni çeteleri ordumuzu arkadan vurmaya başladılar. Büyük çatışmalar yaşandı. Ermeniler Van, Bitlis gibi illerimizi resmen ele geçirdi.

Ordumuz Rus ordusuyla savaşmayı neredeyse bırakmış, Ermeni çeteleriyle uğraşıyordu. Devletin ordusu arkadan vurulmuştu. On binlerce şehit verdik.

Karşılıklı büyük çatışmalar, vuruşmalar, hatta savaş oluyordu. Her iki taraftan da çok sayıda insan ölüyordu.

İşte bu durumu önlemek için Osmanlı devleti 1915 yılında ‘tehcir (toplu göç) yasası’ çıkarmak zorunda kaldı. Savaş bölgesinde ve oraya yakın yerlerde yaşayan Ermeniler topluca Irak ve Suriye taraflarına göç ettirildi. Kafileler asker koruması altında, o günkü koşullarda hayvan sırtında ve yaya olarak yola çıkarıldı. Yolda hastalık, açlık, eşkıya aşiret saldırıları nedeniyle epeyce Ermeni öldü.

Savaşla soykırım farklı şeylerdir. Ortada soykırım yoktu. Olsaydı, İstanbul ve Anadolu’da bir tek Ermeni kalmazdı. Olsaydı, günümüzde Osmanlı arşivinden buna ilişkin hiç değilse bir tek belge kalırdı.

Devletine isyan edenlere, kendi ordusunu arkadan vuranlara, devletin toprağını işgal edenlere karşı o günün koşullarında alınmış zorunlu bir önlemdi. Bu bir savaştı ve elbette ölenler oldu.

Yukarıda sözünü ettiğim Halil Berktay gibi entel takımı bu konularda gerçekleri saptırıp hem Sabancı Üniversitesi’nde okuttukları öğrencilerin kafasını bulandırıyor, hem de dünya kamuoyuna yanlış mesajlar veriyor. Bu gibilerin sözlerini okuyan yabancılar ve özellikle Ermeniler ‘işte, Türkler de bizim söylediklerimizi itiraf ediyor’ deyip bunları tanık gösteriyor. Bunların yalanları, pek çok ülkede bizi arkadan vuran silaha dönüşüyor.

Dışarıyla uğraşmak bizim işimiz de, bu gibilerden fışkıran çatlak-yalan-yanlış sesler yüz kızartıcı oluyor.

Aferin sana Halil Berktay, bu yolda devam et! Çok yakında madalyanı hem AB ve ABD’den, hem Ermeni lobilerinden, hem de Ermenistan’dan alırsın.

Yorumlar kapatıldı.