İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeniciler işe başladı

Ümit Özdağ

Sözde Ermeni soykırımı tezini Türk toplumuna kabul ettirmek için bir düğmeye basıldı. Türklerin Ermenileri soykırım ile yok etmek için planlı bir süreci 1915’te yürürlüğe koyduklarının Türk toplumuna kabul ettirilmesi için uygulamaya konulmuş bir psikolojik harekattan bahsediyoruz. Önümüzdeki aylarda Türkiye’nin gündeminde Ermeni meselesi değişik boyutları ile yer alacak. Türk devlet ve toplumu, sözde soykırımı kabul edecek şekilde olgunlaştırılmaya çalışılacak.

Her şey kitabına uygun şekilde yapılıyor. Önce Ermeni tezini savunan kitapevleri kuruldu ve birkaç yıl içinde yetmişin üzerinde Ermeni tezini dolaylı-dolaysız destekleyen kitap çıktı. Sonra, AB, ‘Ermeni soykırımını kabul etmeniz tam üye olmak için şart değil ama kabul ederseniz iyi olur’ dedi. Fransa ise ‘benim için Ermeni sorununu kabul edilmesi önşart’ açıklamasını yaptı. Şimdi, AB üyesi ülkelerde tek tek Fransa’nın Ermeni meselesinde benimsediği tutumu kabul ettirme süreci yürürlükte. Böylece, sorun AB dışında AB ülkelerinde Türkiye aleyhine çözülecek. Örneğin, Almanya’da muhalefet şimdi ‘kötü polisi’ oynuyor.

Kıbrıs’ta yapılan şimdi Ermeni meselesinde karşımıza konulacak. Sonunda Ermeni sözde soykırımının kabulü Türkiye için önşart haline gelecek. Dışarıda bu çalışmalar devam ederken, içeride de süreç devam edecek. Türk siyasetçileri, asker ve sivil bürokratları buna hazırlamak, halkı ise tepkisiz hale getirmek için daha bir süre çalışılması gerekiyor.

Bu amaçla önümüzdeki dönemde Türk tarihine yönelik kapsamlı bir karalama kampanyası başlayacak. Bu kampanyanın en azından iki ayağı olacağını biliyoruz. Birincisi, tarihsel planda içimizde şüphe uyandırmak ve ‘Galiba biz bu işi yapmışız’ dedirtmek. İkinci ayağı ise ‘AB tam üyesi olmaz isek kaybedecek çok şey var. Üye olmak için kabul etmek gerekiyor ise kabul edelim gitsin’ düşüncesini üretmek.

Türk devleti ne yazık ki bir bilim olan psikolojik savaş ve propaganda konusunda olağanüstü geri kalmıştır. Daha açık bir ifade ile nasıl yapılacağını bilmez, önemini anlamamıştır. Türk devleti içinde bu konunun uzmanlarının ise kendileri siyasal seçkinlere anlatamadıkları veya anlaşılmadıkları PKK ve Kıbrıs meselelerinde çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Düşman psikolojik savaş ve propaganda merkezlerinin kapsamlı operasyonları ve gelişmiş teknik uygulamaları karşısında ülkemiz ne yazık ki savunmasızdır. Ermeni meselesinde savunmayı devlet değil, örgütlenmiş Türk aydını yapmalıdır.

Türk halkına yönelik bilgi kirliliği üretme sürecinde Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi ‘kişisel emellerini müstevlilerin çıkarları’ ile birleştiren bazı milli kimlik bunalımı içine girmiş olan aydınlar, Türk tarihini gerçekleri çarpıtarak karalama çabası içinde olacaklardır. Türk aydını ve halkı, daha önce gördüğü bu filmin kendisine bir kez daha gösterilmesine sert bir şekilde müdahale etmelidir.

Bunun yolu Ermeni meselesinde Türk halkını aydınlatacak televizyon programları, kitaplar, makaleler yayınlamak, sempozyumlar düzenlemektir. Bunun yolu, Ermeni işbirlikçilerinin kamuoyu önünde fikren mağlup edilmesidir. Tartışmalı, tartışmayı fikri zeminde, deliller esasında gerçekleştirmeliyiz. Ancak, bu tartışmaları yaparken, Batı’nın soykırım suçlarını ortaya koyarak, 1821-1920 arasında Kafkaslar ve Balkanlar’da nasıl 5 milyon Türk’ün katledildiğini, 5.4 milyon Türkün sürüldüğünü konuşarak tartışmalıyız.

Kirli projelerin parçası olanlara bedel ödetmeliyiz. İlber Ortaylı, ‘Batı’da olsa bu adamların kitapları okunmaz’ diyor. Çok doğru. Üniversitelerine çocuklarımızı da yollamayalım. Demokratik tepki ile tarihimize hakaret edenlerle uğraşmak gerekiyor. Son söz: Allah Talat Paşa’ya rahmet eylesin. O bir kahramandır ve doğru karar vermiştir. Bu kararı tekrar gündeme getireceğiz.

Yorumlar kapatıldı.