İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`SOYKIRIM´ TABLOSUNU DOĞRU GÖRELİM…

Sadi Somuncuoğlu

AB, Kıbrıs gibi soykırım iftirasında da dolu dizgin saldırıyor.

Bu, 17 Aralık Brüksel Zirvesi”nde Türkiye değil, AB”nin “zafer” kazandığının bir diğer somut delili.

Çünkü AB, Avrupa Parlamentosu”nun kararlarını benimsediğini açıklayarak, soykırım iftirasını da “resmi politikası” yaptı.

Ve ellerinde, ne olursa olsun 3 Ekim”de müzakerelere başlamak istediğimiz gibi çok güçlü bir silah(!) var.

İşte bunun için böylesine pervasızlar.

KİMLER DÜĞMEYE BASTI? Yıllardır çok sayıda ülke parlamentolarının yanı sıra, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi ile ABD”nin birçok eyaleti soykırım iftirasını kabul etti.

Anıtlar dikildi, gösteriler yapıldı.

Ancak 17 Aralık”la birlikte bir yerlerden düğmeye basılmış gibi toptan harekete geçildi.

ABD Illinois Eyalet Meclisi, iftiranın ders kitaplarına girmesini kararlaştırdı.

ABD yönetimi, Irak”a karşılık soykırım iftirasına sarıldı.

Slovakya Parlamentosu dahi aynı yönde karar aldı.

Fransa”dan, peş peşe “mazinizle yüzleşin” çağrısı geldi.

Almanya”da muhalefet “soykırım önergesi” verdi.

Yine Almanya”da “soykırım şahidi” olduğu öne sürülen, 1926”da ölmüş Alman Papaz Lepsius”un evi Ermeni örgütlerinin propaganda merkezi yapıldı.

34 Alman Gazetesinde birden soykırım iftirası haber oldu.

Fransız Le Figaro Gazetesi de 23 Şubat 2005”te aynen şunları yazdı: “Türkiye korkunç Ermeni soykırımını inkara devam ediyor.

İstanbul”da önemli caddelerden biri hala bu soykırımı düzenleyen Talat Paşanın ismini taşıyor.

Okul kitaplarında soykırımın varlığı resmi olarak inkar ediliyor.

Daha kötüsü Ankara Ermenistan”a ambargoyu kaldırmayı reddediyor.” TÜRKİYE”NİN TEŞHİSLERİ Türkiye”de ise tam bir şaşkınlık, panik, hatta korku havası var.

Bu defa, şimdiye kadar olduğu gibi “savunmada” kalınmıyor ama yanlış değerlendirmeler yapılıyor.

Avrupa”daki sağcıların Türkiye”nin üyeliğini engelleme, Fransa”nın Avrupa Anayasası”nın kabulünü sağlama çabası, Ermenilerin 90.yıl atağı ya da Almanya”da 2 milyon Türk”e rağmen 40 bin Ermeni”nin etkili olması gibi.

Türkiye”nin bu konuda kendini anlatamadığı ise en yaygın görüş.

Ankara”daki hava daha da ilginç; Göreve geldiği günden bu yana hep bir adım önde olma gibi “tuhaf” bir politika izleyen Başbakan Erdoğan”ın, “Ermeni soykırımı var mı yok mu, gerçek manada cevap bulmak gerekir” dediği, “sözde veya iftira” ifadelerini hiç kullanmadığı, sık sık “Kendi gölgesinden kaçan bir ülke olmayacağımızı” söylediği, topraklarımızda gözü olan Ermenistan”a yaklaşımının da, “Komşularımız arasında tek dargın gibi görünen Ermenistan var.

Bunun aşılmasını istiyoruz.

Çünkü dargın komşu istemiyoruz.” olduğu biliniyor.

Türk Milleti ise 17 Aralık”tan sonra özellikle Kıbrıs”taki gelişmeleri ve soykırım iftirası saldırılarını endişeyle izlerken, Erdoğan, ilginç bir şekilde “suskunluğa” girdi.

Bu ortamda Afrika gezisine çıkarken, bunlar yaşanmıyormuş gibi Türkiye”nin eski zincirlerinden kurtulduğunu, artık 3 Kasım öncesi günlerdeki gibi kaygılı, endişeli, güvensiz olunmadığını söyledi.

Dışişleri Bakanı Gül”den de İstanbul”da Ermenistan vatandaşı 40 bin Ermeni”nin çalıştığı, bunların Türklerle çok iyi ilişkileri olduğu gibi anlaşılmaz sözler duyuldu.

Erdoğan”ın “Veri Koordinatörü Danışmanı” Cüneyt Zapsu ise Almanya”da, “İlle soykırım diyorsunuz.

Tabii ki bu konuları gündeme getirip, tartışacağız.

Soruna kısa sürede çözüm bulacağız.

Ama bu çözüm diaspora ile değil, doğrudan Ermenistan ile olacak.” açıklamasını yaptı.

Ermenistan sınırının açılacağı anlamına gelen bu sözlerin kimin adına, hangi yetkiyle söylendiği anlaşılamadı.

YANLIŞ TEŞHİSLE TEDAVİ OLMAZ İşte Türkiye”yi 90 yıldır sağdan-soldan didikleyenlerin, birden bire dört koldan saldırıya geçmelerinde, maalesef iktidarın kabule yatkın bu tutumu çok etkili olmuştur.

İktidarın bu tavrı da, aydınların değerlendirmeler de yanlıştır.

Çünkü bu, açlık sınırındaki bir-iki milyon Ermeni”nin veya zengin diasporanın ya da Türkiye”nin AB üyeliğini istemeyenlerin değil, Batı”nın meselesi ve hedefidir.

Öncelikle kabul edilmesi gereken gerçek, Batı”nın Büyük Ermenistan projesinden vazgeçmediği ve bunu bugün “soykırım” malzemesi ile gerçekleştirmek istediğidir.

İlk adım da AB sevdamızdan faydalanıp, sınır kapılarının açılması ve ambargonun kaldırılmasını sağlamak, ardından soykırım iftirasını kabul ettirip, tazminat ve o gün alamadıkları topraklarımızı almaktır.

Bu sömürgeci emeller görülmezse, bu büyük proje ile baş edemeyiz.

Türkiye”nin hem AB, hem ABD ile ilişkilerinde yepyeni bir strateji geliştirmesi gerekmektedir.

Çünkü Ermenistan, Türkiye”nin kuşatılması projesinin bir ayağıdır.

Diğer ayaklarında Kıbrıs-Ege ve Irak”ın kuzeyi vardır.

Bu çerçevede acilen şunlar yapılmalıdır: -Önceliğimiz AB ile müzakerelere başlamak değil, milli çıkarlarımız olmalıdır.

-Sadece Ermenistan”la görüşmekle soykırım iftirasının ortadan kaldırılması mümkün değildir.

Patron Batı ülkeleri olduğundan, muhatabımız da onlar olmalıdır.

-Alınan parlamento kararları kesin bir dille reddedilip, kararlarının delilleri resmen istenmeli, soykırımın sömürülmesinin de soykırım gibi büyük bir insanlık suçu olduğu, ilgili tüm devletlerin arşivlerinde soykırım yapıldığının değil yapılmadığının belgelerinin bulunduğu hatırlatılmalıdır.

-Siyasi hesapların değil, gerçeğin peşinde olanlarla tüm bilimsel platformlarda biraraya gelme politikamız sürdürülmelidir.

–Türkiye”ye, birtakım sömürgeci amaçlar için ve baskıyla bu iftiranın kabul ettirilmesinin mümkün olmadığı her zeminde ve kararlılıkla gösterilmelidir.

Başbakan Erdoğan, “halkın iktidarı olduklarını, halkın verdiği emaneti şerefle korumayı amaçladıklarını” söylüyor.

İşte bunun ispatlanacağı tarihi sınavlar; Kıbrıs ve soykırım iftirası…”Hakimiyetin” millette mi, AB”de mi olduğunun görüleceği günler yakındır.

Yorumlar kapatıldı.