İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Wolfgang Günter Lerch’in çağrısı

Frankfurklu okurlarımdan Gönül Kenter-Engemann hanım Frankfurter Allgemeine gazetesi yazarlarından Wolfgang Günter Lerch’in bir yorumu gönderdi bana.

Herr Lerch’i tanımıyorum. Bayan Kenter-Engemann’ın belirttiğine göre Türkiye ve Ortadoğu uzmanı imiş.

***

Herr Lerch’in 3 Subat 2005 tarihli Frankfurter Allgemeine gazetesinde yer alan yorumunu aktarıyorum:

“Franz Werfel´in, Birinci Dünya Savaşi’nda, Ermenilerin Osmanlılar tarafından sürgün ve yok edilişini anlatan “Musa Dağ’da Kırk Gün” adlı kitabı uzun yıllar Türkçeye çevrilmediği gibi Türkiye’de satılmadı da.

Nihayet, cesur bir yayınevi sayesinde bugünlerde bu kitabin Türkçesi basıldı.

Bunun dışında değişen bir şey yok; Ankara hala hatırlatıldığında eskiden olduğu gibi bu dehşet olayları duymazlıktan geliyor.

Türk tarihçileri loncası, soykırım iddiasına olayı göreceleştiren kendi yorumlarıyla yaklaşıyorlar.

Bu da ahlaki ve insani felaketten hiçbir şey değiştirmiyor: Tüm olaylar savaş nedeniyle Müslüman halkın da çok etkilendiği – buraya zaten hiç kimse itiraz etmiyor- çok üzücü olaylarmıs… Soykırım (jenozit) sözcüğü ve onun içerdiği ‘sistematik zulüm’ inkar ediliyor.

Avrupa Birliği perspektifi, Parlamento’nun Türk ve Türk olmayan tarihçilerden oluşan bir Komisyonu Ermeni soykırımı konusunda tartışmaya çağırma konusunda açıkça yükümlü..

Bunun gerçekleşmesi halinde en azından bir adım atılmış olacak; küçük bir adım dahi olsa.”

***

Franz Werfel’in “Musa Dağ’da Kırk Gün” adlı kitabı (romanı) Belge Yayınevi tarafından yayınlandı (1997, 2003). Bu kitabın uzun yıllar Türkçeye çevrilmemiş olduğunu tanık göstererek Türkiye’yi eleştirmek bir Türkiye uzmanına yakışmayan komikliktir. Almancaya çevrilmemiş kitapların listesini yapacak olsak Berlin’den Ankara’ya demiryolu olur.

Wolfgang Günter Lerch bir düzmece soykıyımın gerçekliğini kanıtlamak için Franz Werfel adında Yahudi asıllı sıradan bir Alman yazarının “Musa Dağ’da Kırk Gün” adlı sıradan bir romanını tanık göstermektedir. Tanık gösterilmek için başyapıt olmak gerekmez.

Tarihsel gerçekleri saptırdığı, gerçekdışı sahneler ve öyküler yarattığı için Franz Werfel’i tarihsel açıdan belki eleştirebiliriz ama edebi bağlamda eleştiremeyiz.

Almanya’nın önemli bir gazetesinde yazarlık yapan bir kimsenin yazınsal (edebi) gerçek ile tarihsel gerçeği birbirine karıştırması azımsanmayacak bir hatadır, hatta suçtur. W.G.Lerch neden böyle bir tuzağa düşmekte, tekil ve biricik (unique) olan bir kurmaca (fiction) metni yani bir romanı bir tarihsel olayın gerçekliğini kanıtlamak için kullanmaktadır? Buna yanıtım kesin: Meslek, tarih ve edebiyat etiğine en küçük saygısı olmadığı için.

Bu nedenle,Herr Lerch’in edebiyat bilgisi benden sıfırdan yukarı not alamaz. Çünkü herhangi bir şiirin, öykünün, romanın ve tiyatro oyununun gerçeğe tanıklık etmesi kabul edilemez, edildiği anda zaten bütün estetik niteliklerini yitirir. Bu işin edebiyat kısmı!

***

Bir de tarihsel yönü var bu saptırmanın. Herr Lerch bir kurgu metni olan “Musa Dağ’da Kırk Gün” adlı romanda anlatılanların tarihsel gerçekleri yansıtıp yansıtmadığını araştırmamış. Araştırmış olsaydı, 1918-1921 yılları arasında Çukurova, Maraş ve Hatay bölgelerini yakıp yıkan üç taburun, Fransız yabancı lejyonu üniforması giyen Musa Dağı Ermenilerinden oluştuğunu öğrenirdi. Herr Lerch, “Musa Dağ’da Kırk Gün’ün Üçüncü Kitap’ının 7. bölümünü yani son altı sayfayı bir kez daha okusun. Yani Gabriel Bagratyan’ın öldüğü son bölümü ve Mersin limanındaki Fransız filosunun anlatıldığı bölümü… Utanması gerekir, ama utanacağını sanmıyorum.

Franz Werfel’in “Musa Dağ’da Kırk Gün” adlı kitabına tekrar döneceğim.

***

Herr Lerch güncel tarihle ilgili olarak da yalan söylüyor. Bir araştırsın bakalım, Mayıs 2004’te yapılması gereken ikili ortak toplantıya, Viyana toplantısına Türk tarihçilerin gelmesine karşın Ermeni tarihçiler neden gel(e)memiştir, neden kaçmışlardır bu toplantıdan? Güya, toplantıya sunmaları gereken belgeleri hazırlayamadıkları için!

1915 Ermeni olaylarını “Soykırım” olarak tanımlamak, yaptıkları “Yahudi Soykırımı”nın önemini azaltmayı amaçlayan bir Alman taktiğidir. Eskiden Yahudi Soykırımı’nı Nazilerin yaptığını söyler ve yazardım. Artık bu kibarlıktan vazgeçiyorum.

Yorumlar kapatıldı.