İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mehmet Barlas:’Zaten o’ diye başlayan cümleler sendromu..-SABAH

Sabah kalktığınızda yapmanız gereken
öncelikli iş, o gün neye ve kime sinirleneceğinizi saptamak
mı oluyor? Yoksa o güne “Acaba ben ne yaparsam kim bana
sinirlenir
” diye endişelenerek mi başlıyorsunuz?
Bir de üçüncü alternatif var.
“Kim
ne düşünürse düşünsün, ben doğru
bulduğumu ve yapmam gerekeni yaparım.
Başkalarının söylediklerine ve yaptıklarına takılarak
günümü ziyan
edemem”
diye de çıkabilirsiniz yola.
Ancak bu üçüncü yol
zorluklarla doludur. Özellikle bireylerin kendilerine
güvenmek yerine,
bir sürünün içinde bulunmayı yeğ tuttukları
toplumlarda, gerekirse “Tek Başına” kalmayı göze almak
kolay değildir.
Fakat
şunu da bilelim. Eğer Türkiye bir gün özlenen uygarlık
ve gelişmişlik
düzeyine ulaşacaksa, toplumdaki özgür, özerk ve
bağımsız düşünce
odaklarının sayısı arttıkça, bu hedefe ulaşabilmek için
gereken süre
kısalacaktır. Bazen devletten, bazen çoğunluktan, bazen
geleneklerden
korkan insanlar düşünce ve siyaset hayatına egemen
oldukça, Türkiye’nin
uygarlık ve gelişmişlik yarışındaki yeri de, o insanlar gibi “Orta
Karar”
düzeyinde kalacaktır.
Hep aynı “Laf“ların
tekrar edildiği, sürekli aynı plağın çalındığı,
statükonun hep
değişimin karşısında galip geldiği toplumların yaşadıkları
serüvenleri
yakın tarihte de görmedik mi?
“Resmi İdeoloji“ler, “Ulusal Kimlik“ler veya “Kolektif
Bilinç”

devletlere de şirketlere de yetmez. Zenginlik, farklılıkların
beraberliğidir. Beyinleri bağımlı insanların egemen olduğu bağımsız
devletlerin sonu “Geri Kalmışlık“a mahkum olmaktır.
Kürt
sorunu da, Laiklik sorunu da, Kıbrıs sorunu da, Ermeni sorunu da,
hiç
siyasi çözüm üretilmeden bu şekilde bir
yüzyıldan diğerine aktarılmadı
mı?
1920’lerde ve 1930’larda güncel siyasetin belirli konularını tabu
ilan edenlerin kararları, hâlâ bugünün “Kutsalları
konumunda değil mi? Büyük insanlık dünyası tarihin
çağlarını değiştirir ve bir dönemde meşru kabul edilen
davranışlar şimdi “İnsanlık Suçu” haline
dönüşürken, biz hâlâ bu süreci
tribünden seyredebilir miyiz?
Bir insan farklı bir şeyi seslendirdiği zaman ona gösterilen
tepkinin “Zaten o” diye başlamasından gına gelmedi mi artık?
-Zaten o Sabetaycı’dır!
-Zaten o Nobel almak istiyor!
-Zaten o Amerika’ya yakındır!
-Zaten o zengin çocuğudur!
Bu “Zaten o”lar
her konuda ve her kişi için üretilebildiği
ölçüde, zaten o toplum
kronikleşmiş sorunlarından hiçbirine çözüm
bulamaz ki.. Sizler de
rahatsız değil misiniz bu takılmışlıktan ve
çözümsüzlüklerden.
Örneğin
başörtüsü (Veya türban) konusu gündeme
geldiğinde, en üretici
beyinlerin birlikte bulunması gereken YÖK’ün bile hep aynı
tutumu, hiç
çözüm arayışına girmeden belli tepki cümlesi
içinde seslendirmesinden
rahatsız olmuyor musunuz? Veya kendileri dışındaki her görüş
ve meslek
sahibini yozlaşmışlığın kanıtı gibi gösterenlerin “Cumhuriyet
Muhafızı”

rolüne soyunmaları ve bunun da belirli çevrelerde doğru
kabul edilmesi,
sizin Cumhuriyet’in düşünce sağlığı hakkında endişe duymanıza
neden
olmuyor mu?
Fatih Altaylı dün Hürriyet’teki sütununda “Ne zaman
adam oluruz
” sorusunu şöyle cevaplamıştı.
-Mesleklerinin utanç abideleri kendilerini
övünç abidesi gibi göstermeye kalkışmadığı zaman.
Siz de bu cevabı doğru bulmuyor musunuz?

Yorumlar kapatıldı.