İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Avrupa Konseyi’nden din raporu

Avrupa Konseyi Türkiye’de nüfus cüzdanlarından din ibaresinin kaldırılmasını, din derslerinin okullarda mecburi olmaktan çıkarılmasını ve azınlıktaki dini grupların hukuksal sorunlarının çözümlenmesini isteyen bir rapor hazırladı.

Strasbourg/Kayhan Karaca
NTV-MSNBC

15 Şubat 2005— Türk hükümeti, Kürt sorununun “zayıf durumdaki gruplar” başlığı altında ele alındığı rapora verdiği yanıtta, PKK terörü ile mücadelenin “silahlı ihtilaf” olarak tanımlanmasına ve Türkiye’de Yahudi düşmanlığı olduğuna ilişkin ifadelere itiraz etti.

Avrupa Konseyi’nin ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele organı ECRI tarafından hazırlanan “Türkiye’de ırkçılık ve ayrımcılık” raporunda, son yıllarda gerçekleştirilen reformlara rağmen “ırkçılığa ve ırk ayrımcılığına karşı mücadeleyle ilgili olarak anayasada, ceza hukukunda, medeni ve idari hukukta hala boşluklar olduğu” söyleniyor.

Dinsel özgürlükler alanında ayrımcılık yapıldığı, güvenlik güçlerinin azınlık gruplarına karşı kötü muamelede bulunduğu, medya ve kamuoyunda azınlık gruplarını hor gören söylemlerin önüne geçilemediği vurgulanıyor.

NÜFUS CÜZDANLARINDA DEĞİŞİKLİK İSTEMİ

Türkiye’de nüfus cüzdanlarının dinin belirtilmesinin hala zorunlu olduğunu belirten rapor, Lozan Antlaşması kapsamına giren dini azınlık gruplarına mensup kişilerin haklarını korumakla birlikte, söz konusu ibarenin çıkarılmasını sağlayan bir mekanizmanının en kısa sürede öngörülmesini istiyor.

ECRI, Türkiye’nin nüfus cüzdanlarında din ibaresini tutmaya devam eden yegane Avrupa ülkesi olduğuna işaret ederek, bu durumun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırı olduğunu söylüyor.

‘DİN DERSİ ZORUNLU OLMAKTAN ÇIKSIN’

Zorunlu din derslerine de değinilen raporda, “Eğer bu ders, belirli bir dinin öğretisi niteliğinde, esas olarak İslam dinini öğretmeyi hedefliyorsa, o zaman da çocukların ve ebeveynlerinin dini özgürlüklerini korumanın gereği olarak zorunlu bir ders olmaktan çıkarılmalıdır” deniyor.

‘AZINLIKLAR HOR GÖRÜLÜYOR’

Dini azınlıklara, özellikle de Ermeni ve Rumlara yönelik olarak bazı ders kitaplarında hakaret ve aşağılayıcı ifadeler kullanıldığının not edildiği raporda, Türk hükümetinden söz konusu kitapları gözden geçirmesi ve öğrencileri çok kültürlü bir toplumda yaşamanın olumlu sonuçları üzerine bilinçlendirmesi isteniyor.

Rapor, Türkiye nüfusunun toplamının yaklaşık yüzde 2’sini oluşturduğu söylenen azınlıktaki dini grupların “Türk toplumu için bir tehdit olarak değil, Türk toplumuna zenginlik katan bir öğe” olarak görülmesi gerektiğini de savunuyor.

ANTİSEMİTİST HAREKETLER

Yahudi düşmanlığı konusuna da değinilen raporda, Türkiye’de antisemit eylemlere tanık olunduğu, sırf Musevi oldukları için kimi kişilere saldırıldığı, kimi medya organlarının da antisemit bir propaganda sürdürdüğü söyleniyor.

Türk hükümetinden Musevi cemaatinin mensuplarını “fiziki saldırılara karşı korumak için gerekli tüm önlemleri alması” isteniyor, antisemit sözler sarf eden ve antisemit eylemler yapan kişiler hakkında ısrarlı bir şekilde hukuki işlem yapılması tavsiye diliyor.

KÜRT SORUNU

Raporun Kürt sorunuyla ilgili bölümünde ise Türkiye’de çeşitli değerlendirmelere göre 10 ila 15 milyon arasında Kürt kökenlinin yaşadığı, ağırlıkla Güneydoğu Anadolu’da yaşayan bu nüfusun “gerek kırsaldan göç gerekse yetkililerle PKK arasında yıllar süren silahlı ihtilaf nedeniyle” bölgeden ayrıldığı belirtiliyor.

Göçmüş Kürtlerin köylerine dönüşlerinde engeller çıkarıldığı, “göç etme nedenlerinin devlet değil PKK olduğu gerekçesiyle tazminat hakkından vazgeçtiklerine dair bir belge imzalamaları halinde dönüş izni verildiği”, “terk edilmiş köylere yerleşmiş bazı köy korucularının da mülklerini geri almak isteyen bazı köylüleri öldürdükleri” anlatılıyor.

HÜKÜMETTEN RAPORA ELEŞTİRİ

Türk hükümeti rapora yanıt olarak ECRI’ye gönderdiği görüşlerde PKK’nın terör örgütü olarak tanımlanmamasını ve PKK ile mücadelenin “silahlı ihtilaf” olarak yansıtılmasını eleştirdi.

ECRI raporunda Türkiye’de ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadele konularında Avrupa normlarıyla eşit düzeyde bir tartışma başlaması çağrısı da yapılıyor. Merkezi Strasbourg’da bulunan ECRI, Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’ne bağlı bir organ olarak çalışıyor ve çalışmaları tüm Avrupa hükümetleri tarafından referans belge olarak kullanılıyor.

AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu da son yıllarda ECRI’nin Türkiye’yle ilgili tüm çalışmalarını kendi raporlarında kullanıyor.

Yorumlar kapatıldı.