İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sözde Ermeni Soykırımı’nın 90. Yıldönümünde Türkiye’yi Neler Bekliyor?

19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başında yaşanan savaşlar ve özellikle Birinci Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı İmparatorluğu tarih sahnesinden silinmiş, Mustafa Kemal’in uzun ve zor mücadelesinden sonra 1923’te Türkiye cumhuriyeti kurulmuştur.

Hatem CABBARLI

ASAM

Rusya-Ukrayna Araştırmaları Masası, Araştırmacı

5 Ocak 2005

Fransa, Rusya ve İngiltere Osmanlı’nın son dönemlerinde bu ülkede yaşayan azınlıkları kışkırtarak devleti zayıf düşürmek istemişlerdir. Bu bağlamda Osmanlıda yaşayan ve ‘millet-i sadıka’ olarak bilinen Ermeniler adı geçen devletler tarafından büyük bir ustalıkla kullanılmıştır.

Ermeni meselesi uluslar arası belgede ilk defa 1877-1878 Osmanlı-Rusya Savaşı sonrasında imzalanan Ayastefanos Antlaşmasının 16. maddesinde resmen yer almış, 1923 yılına kadar Osmanlı, bu tarihten günümüze kadar da Türkiye Cumhuriyeti için büyük sorunlara neden olmuştur.

Türkiye’yi sözde soykırımla suçlayan Ermeni propagandasına 1945 yılına kadar yurt dışında yaşayan Ermeniler, bu tarihten sonra ve özellikle 1965 yılından itibaren Ermenistan hükümeti devam etmiştir. Taşnaksutyun Partisi’nin 1925’te toplanan 10. kurultayı kararları gereğince Fransa Ermenileri yeni bir örgütlenme sürecine başlamıştır. Propaganda faaliyetlerini yürütmek için 1924’te partinin gençlik kolunun ideolojik eğitimini üstlenebilecek Rostom kütüphanesini kurulmuş, 2 Ağustos 1925’te ise Arraç (İleri) gazetesi yayınlanmaya başlanmıştır. Avrupa’da yaşayan Ermeniler genellikle Taşnaksutyun Partisinin önderliğinde örgütlenmiştir. Nitekim partinin 11. (7 Mart 1929) ve 12. kurultayı (4 Şubat 1933) Fransa’da toplanmış ve özellikle 12. kurultayda Türkiye aleyhine bazı kararlar alınmıştır. Ermeniler sözde soykırım ve toprak talepleri ile beraber Kürt meselesini de ön plana çıkarmışlardır.[1]

1965’te Ermenistan hükümeti sözde soykırım kurbanlarını anmak için 24 Nisan’da törenler düzenlemeye başlamış ve Tsitsernabert kentinde “soykırım anıtı” inşa etmiştir. Bu tarihten sonra Ermenistan hükümeti yurt dışında yaşayan Ermenilerin soykırım propagandası faaliyetlerini koordine etmeye başlamıştır. Ermenistan, SSCB içinde istediği gibi serbest bir şekilde propaganda çalışmalarına devam etmekte zaman zaman sıkıntılar yaşamış, ancak 21 Eylül 1991’de bağımsızlığını kazandıktan sonra soykırım propagandası konusunda faaliyet alanı oldukça genişlemiş ve çeşitli araçlara sahip olmuştur.

Ermenistan bağımsızlığını ilan edene kadar Avrupa ve Amerika’da çeşitli ülke Parlamentoları ve yerel meclisler Türkiye’yi sözde soykırımla suçlayan kararlar almış ve “soykırım” kurbanları Ermenilerin anısına anıtlar dikmiştir. Bu kararlardan en önemlisi ise Haziran 1987’de Avrupa Birliği Parlamentosu tarafından sözde Ermeni soykırımı hakkında alınan karar olmuştur. Daha sonra Fransa Parlamentosu sözde Ermeni soykırımını tanıyan bir karar kabul etmiştir. Bugün Avrupa ve Amerika kıtasında bir çok ülke sözde Ermeni soykırımını tanımıştır. 2005 yılında sözde Ermeni soykırımının 90. yıldönümü olduğu göz önüne alınırsa, Türkiye’nin uluslararası alanda, özellikle Avrupa Birliği üyeliği sürecinde ciddi sorunlarla karşılaşacağını söylemek mümkündür. Ermeni propagandasının yanı sıra, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan başta Fransa ve Avusturya olmak üzere bir çok ülkeler sözde Ermeni soykırımı konusunda Türkiye’nin konuya açıklık getirmelerini talep edeceklerini bildirmiştir. Dolayısıyla bu ülkeler Türkiye’den sözde Ermeni soykırımını tanımasını talep etmektedir. Ermeni propagandası Türkiye’nin çeşitli uluslar arası finans örgütleri ve kuruluşları ile de ilişkilerini etkileyebilir. Ermeni propagandası etkili olursa bu örgüt ve kurumlar Türkiye’nin mali yardımlar alması için sözde Ermeni soykırımını kabul etmesini şart koşabilir. Türkiye, 2005 yılında bütün cephelerde Ermeni propagandası ile mücadele etmeye mecbur kalacaktır. Türk hükümeti tarafından belirli bir plan ve strateji geliştirilmezse Ermeni propagandası karşısında direnmek ve hatta tutunmak oldukça zor olabilir. Bunun için Türkiye iç dinamiklerin yanı sıra dış dinamikleri de devreye sokmalı, Avrupa’da çalışmalarına önem vermeli, bu konuda özellikle Azerbaycan ile işbirliğini geliştirmelidir.

—————————————————–

[1] Oganisyan, Vek Borbı, Moskova: Feniks Yayınevi, 1991, s. 400.

http://www.haberanaliz.com/detay.php?detayid= 1459

Yorumlar kapatıldı.