İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

PATRİK II. MESROB HAZRETLERİNİN 2005 YILBAŞI MESAJI

Kilisemiz’in Sevgili Mensupları,

2004 yılı geride kaldı. Kalıcı ya da geçici işlerle, sevindirici veya üzücü, ilginç ya da önemsiz olaylarla, geçen yılın tarihi artık değişmez bir şekilde oluşmuş bulunuyor. Her birimiz elbette geçen yılın bazı olaylarını tekrar yaşamak, ya da eğer mümkün olsa, farklı kararlar almak veya farklı adımlar atmak isterdik. Doğal olarak, 2004’te memnuniyet verici sonuç ve başarılarla taçlanan gelişmeler de oldu. Her ne olursa olsun, artık hepsi de geçmişte kaldı. Artık hiçbir şeyi değiştirmek mümkün değil. Bireylerin, soyların ve toplumların tarihi de zaten böyle oluşuyor.

YENİ DÖNEM, YENİ SORUMLULUK

Çocuklarınızın anılarında nasıl bir yere sahip olacaksınız? Bu, biraz da 2005 yılında belli olmayacak mı? Acaba Yeni Yıl boyunca neler olup bitecek? Şu veya bu şekilde hemen her şey yeniden başlıyor. Yeni Yıl boyunca tarihin yeni bir bölümü yazılacak. Aslında, onu biz yazacağız. Herkes, birey olarak, ya da başkalarıyla birlikte, onun oluşumunda rol üstlenecek. Geçen yıl bizi üzen ve elimizden gelse düzeltmeyi arzuladığımız hemen her şeyi, aslında Yeni Yıl’da alacağımız yeni kararlarla düzeltmemiz mümkün olabilir. Acaba tarihin sayfalarına ne gibi izler düşeceğiz?

GERÇEKLER

Her doğum günü partisinde olduğu gibi, Yılbaşı şölenlerinde de bir yılın daha geçtiği gerçeği bize net bir şekilde anımsatılır. Zaman, ister istemez geçip gidiyor. Yaşamımızın sayılı günleri de öyle. Ama ne mutlu her geçen gün biraz daha yaşama bilgeliği edinip olgunlaşanlara! Aziz Pavlos şöyle yazmış: “Cesaretimizi yitirmeyiz. Her ne kadar dış varlığımız harap oluyorsa da, iç varlığımız günden güne yenileniyor. Çünkü geçici, hafıf sıkıntılarımız bize, ağırlıkta hiçbir şeyle karşılaştırılmayacak kadar büyük, sonsuz bir yücelik kazandırmaktadır. Gözlerimizi görünen şeylere değil, görünmeyenlere çeviriyoruz. Çünkü görünenler geçicidir, görünmeyenlerse sonsuza dek kalıcıdır” (2. Kor. 4:16-18).

1600 YILLIK ONUR

İşte özellikle bu ruhsal gerçekleri halkımıza iletebilmek için, 5. yüzyılın başlarında Katolikos Sahag Bartev Hazretleri, Ermeni Kralı Vramşabuh ve Rahip Mesrob Maşdots, güzel dilimize en uygun harfleri bulabilmek amacıyla el ele verdiler. 2005’te bu olayın, Ermeni harflerinin bulunuşunun, 1600. yıldönümünü kutluyor olacağız. Bu olay, ruhani boyutlarının yanı sıra, adeta görkemli bir Ermeni Kültürü devrimine dönüşmüştür. Ermeni Kilisesi’ni pekiştirmiş, Ermeni Edebiyatı’nın temellerini atmıştır. Aziz Çevirmenler (Srpots Tarkmançats Vartabedner) tarafından gerçekleştirilen muazzam çalışma sayesinde, yabancı peygamberler, havariler, öğretmen ve filozoflar artık halkımızla Ermenice konuşmaya başlamışlardır. Bizim nurlu imanımızla birlikte, Ermeni dili ve yazısı bugün de halkımızın varoluşunun garantisidir. Gerçekten de, Ermeni halkının her bir ferdi, halkının 2,500 yıllık yazılı tarihi ve 1,600 yıllık kültür ve edebiyatıyla övünmeli ve gurur duymalıdır. Bugün de, Ermeni asıllı her bireyin, atalarının inancını ve dilini öğrenebilmesi için gerekli her türlü çağdaş olanağa ve fırsata sahip olması en doğal insan hakkıdır.

AZİZ MESROB İSTANBUL’DA

Ermeni yazı ve edebiyatının dahi mucidi Aziz Rahip Mesrob Maşdots, Muş’un Hatsegats köyünde doğmuş ve Arakadzodn bölgesinin Oşagan köyünde toprağa verilmiştir. Harflerin icadından sonra Mesrob Vartabed, Tercan Episkoposu Knit ile birlikte İstanbul’a gelmiş, Patrik Attikos ve İmparator II. Theodos’un huzuruna çıkmış, onlardan Fırat Nehri’nin batısında yaşayan Ermeniler’e yeni harfleri öğretmek için izin istemiştir. Bu isteği olumlu karşılanan Aziz Mesrob, aynı zamanda Kutsal Kitab’ın Yunanca orijinal metnine de sahip olmuştur. Bu metin üstünden yapılan çalışmalarla, daha önce Süryanice’den çevrilen Ermenice Kutsal Kitap, yeniden gözden geçirilmiş, Hristiyan edebiyatına “Kutsal Kitap Çevirilerinin Kraliçesi” olarak geçmiştir. İşte Aziz Mesrob’un İstanbul ziyareti sayesinde, bugün dünyadaki tüm Ermeni Kiliselerinin altarlarında, Altın Çağ’ın en bereketli ürünü olan Kutsal Kitap durmaktadır.

DEĞERLERİMİZİN FARKINA VARALIM

Kilisemizin Sevgili Mensupları, 2005 yılı boyunca, Ermeni harflerinin bulunuşunun 1600. yıldönümünü kutlamak için çeşitli etkinlikler düzenlenecektir. Haçadur Apovyan’ın sözleriyle, “Bir halkı yaşatan dili ve inancıdır. Bunları da yitirirsek vay halimize!”(1840). Tüm değerlerimizin üstüne özenle titreyelim ve onları özümseyerek çocuklarımıza aktaralım.

1600. YIL ETKİNLİKLERİ

Sevgili ruhaniler, aydınlar, öğretmen ve öğrenciler, İstanbul’daki ve dünyaya dağılmış olan tüm İstanbul Ermeni dernekleri üyeleri, özellikle sizlere sesleniyorum. Bu Yılbaşı mesajıyla 2005’i “Ermeni Yazısı ve Edebiyatı Yılı” ilan ediyorum. Ermeni Yazısının 1600. yılını haklı bir gururla kutlayınız. Yeni yetişen çocuklarımızı özellikle ev, kilise, okul ve derneklerde Ermenice konuşmaları için teşvik ediniz. Onların geleneksel kültürel değerleriyle tanışmalarını sağlayınız. Bunu yaparken, tarihsel acı olaylar sonucunda halkımızın kendi dil ve geleneklerine yabancılaşmış olan evlatlarının duygularını incitmemeye de özen gösteriniz. Değerli vaktinizi ve gücünüzü başkalarını, kurumları ve koşulları eleştirerek boş yere sarfetmeyiniz. Üreten, düşünen, çalışkan ve girişimci bireyler olunuz.

Ermeni yazısının bulunuşunun 1600. yıldönümü coşkusu içinde, Ermenice bilen herkesi, kültür ve geleneğinden uzaklaşmış olan en az bir mensubumuzu kendi öz değerlerine, toplumuna ve atalarının geleneklerine döndürmeyi bir görev edinmeye davet ediyorum.

BÜYÜK FELAKET

Kilisemizin Sevgili Mensupları, yukarda değindiğimiz tarihsel acı olaylardan biri de Ermeni literatürüne Medz Yeğern (Büyük Felaket) adıyla geçmiştir. Zamanın İttihat ve Terakki Partisi Hükümeti, 1. Dünya Savaşı koşullarında güvenlik gerekçesiyle, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Ermeni vatandaşları, Suriye çöllerine doğru sürgüne tabi tuttu. Ancak gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle yüzbinlerce Ermeni vatandaş ya kendi yöresinde, ya yollarda, ya da çölde, bazısı ise fırsatçıların gayrı insani saldırıları sonucunda yaşamını yitirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermeni ahalisinden küçük bir oranı yok olmaktan kurtulabildi. Gerekçesi ne olursa olsun, hiçbir vicdana sığmayan bu büyük felaket 20. yüzyılın başında cereyan eden bir insanlık dramı olarak tarihe geçti.

Şu anda yerkürenin neresinde olursa olsun, her Ermeni, bu Büyük Felaket’in izlerini benliğinde hissetmekte, travmasını hala yaşamaktadır. 2005’te, bu olayın 90. yıldönümü vesilesiyle, Ermeniler, şehitlerinin ruhları için yıl boyunca Tanrı’ya dua ve buhur yükseltecektir.

1600. YILI KUTLARKEN

Ermeni Yazısının Bulunuşunun 1600. yılı ile Büyük Felaketin 90. yılının ilginç örtüşmesinden de şu dersi çıkarabiliriz: Her ne olursa olsun, 2,500 yıllık geçmişe sahip Ermeni halkı, varoluşunu sevgi üzerine kurmalı, geleceğinin güvencesinin onu bugünlere kadar getiren kültür ve inancına sıkı sıkıya sarılmaktan geçtiğinin bilincinde olmalıdır.

BİRLİKTEYİZ

Tanrı, Türk ve Ermeni halklarını sınır hemşerileri ve iç içe yaşayan kapı komşuları ve hatta gerek Anadolu’da gerekse Kafkasya’da bazen aynı ailenin birlikte yaşayan üyeleri olarak yan yana koymuştur. Öyle ki, birlikte, bir arada ve yan yana barış ve huzur içinde yaşamaktan başka bir yol olmadığı anlaşılmalı ve bu yönde çaba sarfedilmelidir.

Türkiye Ermenileri olarak bizler de, ne kadar mütevazı kalsa da, bu sürece katkılarımızı esirgememeliyiz.

Yeni Yılın eşiğine adım atarken İsa Mesih’in şu yüce sözlerine kulak verelim:

“Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.

Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar.

Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar.

Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrı’yı görecekler.

Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek.

Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü göklerin egemenliği onlarındır.” (Matta 5:1-12)

***

Mesih İsa’nın lütuflarının 2005. yılının ilk anlarında Ermeni Kilisesi’nin sevgili evlatlarına sesleniyor ve bazı esasları anımsatmak istiyorum:

BÜYÜK BUYRUK VE AÇIKLAMA

Kutsal Su ve Kutsal Müron’la vaftiz olarak, Hristiyan-Ermeni kimliğinde birleştiğinizi unutmayınız. Bu bir ayrıcalık olduğu kadar büyük bir onurdur. Rab İsa’nın sözünü anımsayınız: “Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin”. Ve ikincisi, “ Komşunu kendin gibi seveceksin. Bunlardan daha büyük buyruk yoktur” (Markos 12:30-31).

Ruhun kurtuluşu hakkında yazan Aziz Pavlos ise ilave olarak Mesih İsa’nın Rab olduğunun açıkça söylenmesi ve Tanrı’nın O’nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edilmesiyle kurtulacağımızı belirterek, insanın yürekten iman ederek aklanacağını ve imanını ağzıyla açıklayarak ruhunun kurtuluşuna erişeceğini belirtmektedir. (Romalılara 10:9-13).

ANDINIZI YENİLEYİN

Yeni Yıl’ın eşiğinde bunları anımsayınız. Her fırsatı değerlendirerek, Kutsal Vaftiz Andı’nızı yenileyiniz. Her Surp Badarak veya Kutsal Vaftiz töreni, hatta evinizde, kendi odanızın yalnızlığındaki dua anı, bu andın yenilenmesine vesiledir. Göklerdeki Pederimiz’e dönerek, yüreğinizin en derin yerinde, “iman, ümit ve sevgi”nizi güçlendirmesini dileyerek, adilleşmeyi, günahtan arınmayı, kötü etkilerden kurtulmayı ve yalnız O’na hizmet etmeyi arzuladığınızı dile getiriniz. Rumkaleli Patrik Surp Nerses Şınorhali Hazretlerinin Rab İsa’ya yönelttiği duayı imanla tekrarlayınız: “Tanrı’nın Oğlu, gerçek Tanrı, Sen ki Peder’in bağrından indin ve kurtuluşumuz için Kutsal Bakire Meryem’den beden aldın. Çarmıha gerildin, gömüldün ve ölülerden dirildin ve görkemle Peder’in yanına yükseldin. Gökyüzü ve Senin önünde günah işledim. Krallığınla tekrar geldiğinde, yanıbaşında çarmıha gerilmiş olan suçluya vaat ettiğin gibi beni de hatırla. Tüm yarattıklarına ve günahkar şahsıma merhamet et”.

Resuller ve ruhsal hazinemiz olan Ermeni Kilisesi’nin kurucularının inancı böyleydi. Geçmişte inananlar için yadsınamaz hizmetlerde bulunan ve günümüzde de bulunmaya devam eden Ermeni Kilisesi’ne ve öğretilerine sadık kalınız.

EVLİLİK ANDI KUTSALDIR

Yuvanızın kutsiyetini koruyunuz. Toplumun Kilise’nin en küçük biriminin aile olduğunu unutmayınız. Yuvanızı sağlam kılmak için onun, kayamız olan Tanrı Sözü üzeride kurulmuş olması gerekir. Duanın ve buhurun hoş kokusunun yuvalarınıza tekrar girmesine razı olunuz. Dua eden ailenin fertleri birbirlerinden uzaklaşmazlar, aksine birbirlerini daha da sever, yakınlaşırlar. Yeni Yıl’ın ilk anlarında, ailece Rab’bin Duası “Hayr Mer”i birlikte söyleyiniz. Zorlukları yenme ve sıkıntılara sabretme gücünü duadaki birliktelikte bulacağınızdan emin olunuz.

YÖNETİCİLERİMİZİN GÖREVLERİ

Cemaat Vakıflarımızın Sevgili Yöneticileri, birbirinizin yükünü taşıyınız. Böylece İsa Mesih’in Sevgi Yasası’nı yerine getirmiş olursunuz. “Herkes kendi yaptığını denetlesin. O zaman başkasının yaptıklarıyla değil, yalnız kendi yaptıklarıyla övünebilir. Çünkü her fert yaptıklarının sorumluluğunu kendisi taşıyacaktır. İyilik yapmaktan usanmayalım. Çünkü sebat ettiğimizde mevsiminde ürünü biçeriz. Bunun için fırsatımız varken herkes, özellikle iman ailesinin üyelerine iyilik yapalım” (Galatyalılar 6:1-10).

Sevgililer; toplumda ortak bir iradenin oluşmasına, sosyal yaşamın yeşermesine katkıda bulunun. Yasalara saygılı, barışsever, sadık ve özgüvenli vatandaşlar olunuz. Geleneklerimizin ve özel değerlerimizin korunmasına özen gösterininiz.

SON DİLEK VE SELAMLAR

Yeni Yıl vesilesiyle, Patrikliğimiz’in rahiplerine, pederlerine, sargavaklara, kilise koro üyesi mugannilere, okullarımızda görev yapan öğretmen ve eğitmenlere, cemaat ve kilise vakıf yöneticilerine, cemaatimizin basın mensuplarına ve Kilisemiz’in tüm sevgili ve değerli mensuplarına pederane tavsiyelerimi sunmak istiyorum:

Rab’bin bizleri çağırdığı Hristiyan-Ermeni kimliğimize layık bir şekilde yaşayalım ve çalışalım. “Daima alçakgönüllü, yumuşak huylu ve sabırlı olalım. Sevgimizi, birbirimize karşı hoşgörülü olarak gösterelim. Kutsal Ruh’un lütfettiği birliği, esenlik bağıyla korumaya gayret edelim” (Efesliler 4:1-3).

“Her kötü niyetle birlikte, her türlü kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve iftira sizden uzak olsun. Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi İsa’da bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın” (Efesliler 4:30-32).

Mesih İsa, Tanrı’yı sevenin kardeşini de sevmesini buyurmaktadır. (I Yu. 4:21). Hepimiz Tanrı ve kardeş sevgisiyle bereketlenerek, O’nun merhametine ve önderliğine ve kilisemizin tüm azizlerinin ve şehitlerinin şefaatine güvenerek, şevkle toplumun ruhani ve manevi kalkınmasına hizmet edelim.

Yaşamın kaynağı olan ve yarattığı insanların sevgisiyle dolu olan Tanrımız, Kutsal Ruhu’yla hepimizi aydınlatsın, birlikteliğimizi ve sevgimizi pekiştirsin, yüreğimizi ve ruhumuzu yenilesin. İmanla aydınlanmış ve güçlenmiş olarak Hz. Davut Peygamber’le birlikte Rab’den “sevgisini göstermesini ve kurtarışını bağışlamasını” dileyelim. Amen.

Her birinize Tanrı’nın bereketleri, lütfu ve esenliği ile dolu mutlu bir yıl diliyorum.

Patrik Mesrob

Yorumlar kapatıldı.