İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ağır ağırlama havaları

Perihan Mağden

Baba-oğul Hamaset Canavarları Denktaşlar, yine fırsat bu fırsat, hamaset makinelerini yıkamışlar, yağlamışlar. Bakım gerek pek tabii. İşleyen makine ışıldaklar.

“Diyelim Türkiye, AB’ye girmek çok daha iyidir diye düşündü… Bu durumda Kıbrıslı Türk, Filistin Kurtuluş Örgütü usulü direnişe geçebilir. Silahlı direniş bile gündeme gelir,” buyurmuş Oğulkan Denktaş.

Babası da tabii gündeme leblebilenmeli. “Bizim istediğimiz, Rumun siyaseten tanınması ve Türk askerinin kalmasıdır,” vecizlemişler.

Senin on binlerce vatandaşın (torunun dahil) gidip tanımış işte Rum’u; pasaportunu/kimliğini, AB’li olabilmek/bir sürü fırsattan yararlanabilmek için, kapmış.

Yani tarih bir yerde kendi lavabo-aç’ını oluşturuyor: Ekonomik koşulların kimyasıyla.

Denktaş’ın şirinlerşirini köpeği Boncuk’u ‘sokak köpekleri bahçelerinde parçalamışlar.’ Daha önceki köpeğinin akıbeti de aynı olmuş. Onu da ‘sokak köpekleri parçalamışlar.’ Bahçelerinde.

Allah düşmanımın köpeğine göstermesin.

Ama üstüne oturup da minik köpeğinin vefatına sebebiyet ‘verince’, gidip aynı köpekten (o markadan) bir tane daha satın alan Akrep Nalan duyargasızlığında da gelmedi değil Denktaş’ın zincirleme köpek kaybetme stili.

Anlaşılan başına gelenlerden/olan bitenlerden ders almak gibi bir yetisi yok: ki, bunun bambaşka vesilelerle de farkındayız. On yıllardır.

Farkında olduğumuz bir başka gerçek de: S. Demirel Ekolü’nden addedilebilecek tüm bu ‘bullshit artist’lere (laf balonlama virtüözleri) karnımızın ne kadar tok olduğu.

Ama ben gerçekten Türklerin nasıl bu denli kibar, sabırlı ve yüzleşmeme-yanlısı olabildiğini çözebilmiş değilim. Beni her gün incelikleriyle biat tekniklerinin, afallatıyorlar.

Bugün atladığımız taksiye çok kibar bir genç adam yanaşıp iki dakika beklememizi, az ilerideki sokakta sesli çekim yaptıklarını söyleyerek rica etti.

Böyle bir Çekim Ekipleri Terörü esmekte ‘doğal Türk sokaklarında’ biliyorsunuz.

Onlar çekim yapıyorlar diye (para kazanmak amacıyla çektikleri televizyon dizileri!)
akan sular durmalı. Arabalar dizilmeli, trafik tıkanmalı, o sokakta yaşayanlar aşağı ve yukarı kıpırdamamalı. Dilerlerse görünmez adam/kadın başlıklarını geçirip bu müthiş ekipleri hayranlıkla izleyebilirler pek tabii ki.

Bana ne kardeşim senin sesli çekiminden. Kur stüdyonu. Oluştur koşullarını. Çek dizini. Adam gibi. Arkalardan bir araba sabırsızlanıp klakson çalmaya başladı.

“Siz de kornaya basabilir misiniz şoför bey, bize ne onların çekiminden,” dedim.

Ve fakat işte serde Türk Kibarlığı var. Şoför beklemede kuzu kuzu. Belki şoför haklıdır; iki dakikalık, beş dakikalık, on dakikalık tolerans gösterileriyle insan ölmez. Hayat akar, gider. Akar akar, gider. Billur Tuz.

Belki de köylüler için zamanın akışıyla, kentsoylular için zamanın akışı bambaşkadır. Ufka doğru bakarak tarlasında bir saat, bir buçuk saat sigara içip dertli kaval modeli zamanı eylemek geleneğinden gelmekle, şehirlerde koştur oraya/koştur buraya/vay bu benim hakkımı mı yedi?/vay bu ne saygısızlık/bu ne kaygısızlık krizcikleriyle sinir topulanmanın hayat pratikleri o kadar farklı(dır) ki-

Bana artık Show TV’nin bunların etinden/sütünden/tırnağından/boynuzundan/ kuyruğundan daha da daha da nasıl yararlanabilirim/nasıl ağlatabilirim, yıpratabilirim açgözlülüğünden fenalık geldi. Kuşum Aydın’ın Dumkoff Provokatif sorgu bulamacı tekniklerine de tahammül edemediğim için izlemiyorum. Ama Küçük Türk Palavratörrü Semranım Mamulü Ata, yine ulvi atıp tutmalarıyla kadın halkı karşısındaymış geçenlerde.

O kadar bağırıp çağırıyordu hamamdaki, pardon stüdyodaki kadınlar bunların arkasından. Biri de çıkıp: “Evladım 350 milyon maaşla üç milyarlık krediyi hüpletip evine haciz getirmen neyin nesi? O kadar esip üfürdünüz siçil/şecere/vatanmilletKıbrıshakları diye içerde. Siz ne kriminal aileymişsiniz öyle. Kes artık palavraları,” dememiş yüzüne.

“Annene senin gibi müstesna bir genci yetiştirdiği için-” oyun ve ağırlama havaları.

Baba-oğul Denktaşlar da hâlâ, o ya da bu modelde bir nevi ağırlanıyorlar Kıbrıs ‘davasında’. Sokaklarda hiçbir hakları olmadığı halde çekim ekipleri ağırlanıyor. Müthiş bir ağırlama pratikleri ve sonsuz bir köylü sabrı var Türklerin. Bana da nasip olsun diye dualayarak mı bitireyim; aslında bu halimden başkasında gözüm yok diye mi- Bilemedim.

Yorumlar kapatıldı.