İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Etyen bırak bu ağızları içindeki cini yine çıkardın

Arslan TEKİN

Etyen bırak bu ağızları içindeki cini yine çıkardın

Meselemiz yine Etyen.

Son yazılarından biri Ermeniler üzerine… Kendisi de Ermeni… Bu yazısı üzerine düşündüm… Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Ermeni ne kadar Türkiyelidir? Hemen yanı başımızda bir Ermeni devleti varken, o devlet için mi çalışır, Türkiye için mi? Cevabı kolay verilemeyecek bir soru….

Meselâ azınlık mensubunun bir millî takımın başarısı karşısında heyecan derecesi nedir? Şöyle de sorulabilir: Ermenistan”la Türkiye, İsrail”le Türkiye, Yunanistan”la Türkiye karşılaşmasında gönülleri hangisine kayar? (Ayşe Sevim”in, Hırant Dink, Etyen Mahçupyan ve Ilgaz Zorlu ile bu mesele üzerine yaptığı röportajlarını okuduğumu başkasının hatırlatmasına fırsat vermemek için belirtiyorum.) Şunu biliyorum… Türkiye”de doğan ve Türkiye şartlarında yetişen bir azınlık mensubu din ve dil (biliyorsa) bağının dışında, yaşama şekli olarak Türkiye”ye bağlıdır.

Bunun örneklerini yurt dışında sık gördüm… Yunanistan”da mübadeleyle göçmüş Anadolu Rumlarının orada çektikleri ve hâlâ yaşatmak istedikleri âdetler… Bugünkü yazıma uygun olarak Ermeniler”den bir örnek vereceğim… Başka yerlerde bir iki defa yazdığım … Filistin”de Ramallah”tayız.

(Arafat”ın son iki senesini geçirdiği ve ölünce gömüldüğü yer.) Ramallah”a çok yakın Binzeyt Üniversitesine gittik… Rektörlük binasına yöneldik… Karşımıza üniversitenin genel sekreteri çıktı.

Türkçe konuşuyor… Yakınlık gösterdi.

Avrupalı veya Amerikalı olduklarını sandığım kalabalık grup vardı… Onları çabuk savdı.

O da bizi merak etmiş, konuşmak istiyordu.

Ermeni imiş… Ailesi Adana”dan göçmüş.

(Veya göçürülmüş.) Kendisi ise Kudüs”te doğmuş.

ABD”de tarih okumuş.

Üniversitede tarih derslerine de giriyormuş.

“Anneannem Türkçe”den başka dil bilmezdi.

Onunla konuşmak için Türkçe bilmek gerekiyor.” demişti… Sonra ilâve etmişti: “Çok acı çekmiş.

Beş kardeşini kesmişsiniz!” Burada “kıtal-mutaketele” tartışmalarına girmenin manası yoktu.

Adam bize samimîydi.

Hemşerilerini bulmuş gibi davranıyordu.

Sohbet sırasında anlattığı bazı anekdotlar beni düşündürmüştü.

“Yakın akrabalar senede bir toplanırız, Türk yemekleri yeriz, Türkçe şarkılar türküler söyleriz.” Ermenistan”a gidenler de okuduklarımız kadarıyla aynı manzarayla karşılaşıyorlar.

Bunlar aynı âdetlerle ruhları yıkananlar.

Ya düşmanlıkla varlıkları sürdürenler? İster Türk, ister Ermeni olalım, tarihi doğru okumalıyız… Etyen”in yaptıklarına çok içerliyorum… Tam bir düşmanlık: “…Ermeniler için yaşanmışlığı apaçık olan ve Müslüman ülkeler dahil herkesin kabul ettiği bir kıyımın, Türkiye tarafından tanınmaması ancak ”kasıtlı bir irrasyonellik” olarak değerlendirilebilen bir durum.

Bu da onlar için Türkiye”nin iyi niyetli olmadığının, dolayısıyla Ermenistan açısından bir tehdit olduğunun kanıtı…

Dolayısıyla 1915 Ermeniler için sadece bir tarihsel mesele değil: Ret siyaseti 1915”i Türkiye”nin resmi zihniyetinin ölçüsü haline getirmiş.

Tarihi açık yüreklilikle kabul etmeyen bir ülkenin gelecekte de aynı perspektifle davranacağını; zaten böyle davranmak istediği için de tarihi reddettiğini düşünüyorlar…” (Zaman, 17 Aralık 2004). Kendisi söylemiyor güya… Ermenistan”daki Ermeniler söylüyor bunları… Ama öyle bir üslûpla veriyor ki, tarihî hakikat budur… Ermeniler ne iddia ediyorlarsa kabul et! Sonra ne olacak?… “Sonrası” olmasa bu iddiaları kabul ettirmek için niye bu kadar ısrar edilsin ki… Sonrası çok vahim… Tazminattan, toprağa bir dizi taleple karşılaşıyoruz… 1915 hâdiselerini tartışmak ne benim meselem, ne Mahçupyan”ın… O dönemi çok iyi inceleyenler bunun cevabını vermelidirler.

İçindeki cini sık sık dışa vuruyorsun Etyen… Hayra alâmet değil bunlar… Sana zarar verir.

(Kısaltıldı)

Yorumlar kapatıldı.