İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Artık iş Türklerde

Evet, Türkiye pekâlâ Avrupalı bir ülkeymiş. Brüksel’deki Konsey toplantısında 25 devlet ve hükümet başkanı Ankara ile üyelik müzakerelerinin 3 Ekim 2005’te başlayacağını ilan ederek, tartışmanın bir kısmına noktayı koydu. Diğer kısmı ise en azından teoride hâlâ açıkta: Türkiye AB’ye girebilecek mi? Bu sorunun cevabını da önümüzdeki yıllarda göreceğiz.

Müzakereler uzun sürecek (10 ila 15 yıl) olsa da, İspanya veya Portekiz’in müzakerelerinden çok da uzun olmayacak. Zorlu geçecek, zira Atatürk’ün ülkesi ‘diğerlerine benzemiyor.’ Diplomatik formül, yirmi yıl sonra Avrupa’nın en büyük nüfusu olacak Türkiye’nin demografik ağırlığı, Türklerle ortalama Avrupalı arasındaki yaşam düzeyi farkı, Türkiye’nin kendi içinde bile bölgeden bölgeye değişen kalkınma farklılıkları gibi birçok gerçeği ele alıyor. Ilımlı bir şekilde Türklerin nerdeyse tamamının dininin İslam olduğu da, bu İslam Arap ülkelerindeki gibi olmasa ve Türk devleti resmen laik olsa bile, hatırlatılıyor.

Gerisi sadece teknik detaydan ibaret. Müzakerenin 80 bin sayfalık yasa ve düzenlemelerini içeren 30 müzakere başlığının müktesebata uydurulması, rutin bir işten başka bir şey değil. Brüksel’deki Komisyon’un müzakerecileri, önceki genişlemelerde defalarca süzgeçten geçirdiklerinden bunları ezbere biliyorlar. Türkler de kırk yıldır Avrupa’ya ortak statüsüyle gide gele işi az çok kaptı.

Yine de önlerinde uzun bir yol var. Evet son birkaç yılda Türkiye’de gözalıcı reformlar yapıldı, bu reformlar ordunun siyasete el uzattığı dönemleri bitirmekten fazlasıyla mutluluk duyan Recep Tayyip Erdoğan’ın ılımlı İslamcı AKP’sinin iktidara gelmesiyle daha da hızlandı.

Ancak insan hakları, adalet, polis gibi daha birçok alanda, yasalarda yazanların hayata geçirilmesi gerekiyor.

Dahası Türkiye mutlaka, hem komşuları hem de kendisiyle, kendi tarihiyle barışmalı. Nasıl diğer Avrupa ülkeleri gerçek anlamda demokratik olabilmek için bunu yapmışsa, Türkiye de geçmişine yönelik bu adımı atmayı kabul etmeli. Alman halkının Yahudi soykırımına ilişkin vicdan acılarını düşünün. 1915 Ermeni soykırımını reddetmesi, Türkiye’nin tarihinden kurtulmasına yardımcı olmuyor.

Avrupa Birliği’nin temel niteliklerinden biri de üye olmak isteyenleri reformlar yapmaya, modernleşmeye, azınlık haklarına uymaya, hegemonyacı eğilimlerden kurtulmaya teşvik etmesidir. Bu psikolojinin Türkler üzerinde de etkili olmaması için bir sebep yok. Türklerin önündeki seçim gayet açık: Gereken koşulları yerine getirirlerse, 10 ila 15 yıl içinde Avrupa Birliği’ne üye olacaklar.

Bu fırsatı yakalayıp yakalamamak, onlara kalmış. (Başyazı, 18 Aralık 2004)

Yorumlar kapatıldı.