İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan gezimiz

Nuray Mert

Doğu Konferansı’yla yaptığımız bölgede barış ve dayanışma turumuz çerçevesinde bu kez Ermenistan’a gittik, gitmeden ne amaç ve ümitle yola koyulduğumuzu yazdım. Burada AB’den başka şey konuşulmuyor, ama gidip döndükten sonra konuyu orada bırakmak olmaz, ona devam edelim. Nasılsa, bu gidişle ve bu kafayla, bize kalsa, gelecek 15-20 yıl AB’den başka bir şey düşünüp, konuşmayız.

Ermenistan gezisi nereden baksanız, zor bir karşılaşmaydı. Bunca zaman birikmiş kuşku ve hatta husumeti, bir anda dostluğa, güvene döndürmek mümkün değil. Dahası, biz o amaçla hareket etmedik, ama gezinin zamanlaması dolayısıyla, Türkiye’nin AB üyeliği gayretleri çerçevesinde algılanmasına neden oldu. Bunun ne zararı var diyeceksiniz, birçokları için olmayabilir, ama en azından ben, tarihsel bir trajedinin travmasından kurtulma yolunda yapılacak hiçbir şeyin, çıkar gölgesi altında kalması yanlısı değilim.

Her neyse, önce orada neyle karşılaştığımızdan behsedeyim. Ermenistan’daki muhataplarımız farklı düşünce ve çevrelerdendi, ancak kimliklerini tarihsel travmaya dayandırma noktasında az veya çok ortak bir noktaları vardı. Biz onlara tarihe saplanıp kalmamaları gerektiğini, onlar bize ‘tarihsel gerçekleri kabul etsek’ bunun ne zararı olduğunu söyleyip durduk. Karşılıklı belli bir mesafe kat ettiğimiz tartışmalar oldu, fazla yol alamadıklarımız oldu.

Kuşkusuz bu gezimiz, diğerlerinden daha gergin bir ortamda geçti, ama doğrusu beni asıl kaygılandıran, Türkiye ve Türkler konusunda karşılaştığımız soğuk veya gergin tutum olmadı. Yukarıda da belirttiğim gibi, kimseden, yılların zihinlere kazıdığı anı ve bunlardan üretilen imajları bir anda silmesini bekleyemeyiz. Beni kaygılandıran, kültürel çatışmaların siyasetin merkezine yerleştiği/yerleştirildiği bir dönemde, barış adına yol almak isteyenlerin işinin giderek zorlaşması. Dünyayı talan etmekten başka derdi olmayanların, husumetleri canlı tutmak konusunda yolumuza dikmekten çekinmediği mayınlar ürkütüyor beni.

Sovyetler’in çözüldüğü coğrafyadaki her yerde olduğu gibi, belli ki Ermenistanda da, barbar bir kapitalizm boy vermiş. Nereden baksanız fakir ve insanların eski güvencelerinden bile yoksun kalmaktan şikâyet ettikleri bir ülke, ama Gucci, Lacoste, Nina Ricci gibi markaların tabelaları, kapitalizm kalesinin burçlarına bayrak dikercesine, zengin mahallesine yerleşmiş. Bizi evinde misafir eden, bir sivil toplum örgütü başkanı ve klasik müzik sanatçısı eşine, Sovyetler’in dağılmasını nasıl karşıladıklarını sorduk. Sovyet rejiminden en çok şikâyetçi olan aydınlardan olduklarını, o dönemde, konserlerinde, Rus bestecilere değil, Batılı bestecilere ağırlık vermenin bile, partinin sorgusuna maruz kalmalarına neden olduğunu söyledikten sonra, ‘O rejim mutlaka değişmeliydi ancak bu şekilde değil’ dediler. Ermenistan halen, Rusya’nın ‘koruması’ veya kuşatması altında, ancak çıkış yolu da belli ki, ABD’nin Sovyet havzasına yerleşme harekâtına sıkışmış vaziyette.

Tüm küçük uluslar, topluluklar gibi, Ermenistan ve Ermeniler de, tarih boyunca, etraflarındaki büyük iktidar mücadeleleri arasında sıkışıp kalmışlar ve ne yazık ki, bu süreç aynen devam ediyor. Bu koşullar altında, Ermenistan’ın tarihsel travmasına sarılıp, onun üzerinden var olmaya çalışması anlaşılır, ancak çok ama çok kaygı verici bir durum.

Keşke, bir an önce, bu iki toplum, uğursuz aracılardan kurtulup, karşılıklı konuşmaya başlayabilse. Birisi, tarihsel acılarını, Fransız Meclisi veya ABD Kongresi’nden tescilletmek sevdasından, diğeri bu tehdit karşısında olmadık lobilere taviz verme çabasından kurtulsa. Her iki tarafın da başına ne geldiyse, bu uğursuz aracılardan, husumetlerden rant sağlayan bu akbabalardan geldi.

Tek umut, her iki tarafta da, bunu anlayıp, itiraz edeceklerin sayısının çoğalması. Mesela, Ermenistan sınırının açılmasının taviz olarak değil, uzlaşma adına onurlu bir adım sayılması. Biz bu bölgede, gözü kendi çıkarlarından başka bir şey görmeyen akbabaların aracılığıyla değil, toplumların birbirlerine güven ve dostluğuyla barışın sağlanacağını düşünenler, bir adım atmaya çalıştık, umarız devamı hayırlı olur.

Yorumlar kapatıldı.