İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan, AB yolunda engel mi?

Mete Çubukçu

8 Aralık 2004— 2.5 milyon nüfuslu Ermenistan’ın kış şartları ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerini andırıyor: Sisli ve soğuk. Her iki ülkenin birbirinden beklediği adımları atmaması bu havayı daha da bulandırıyor; belirsizleştiriyor. Türkiye 17 Aralık öncesi tüm enerjisini müzakere tarihi için harcarken, Erivan’da süreci yakından izliyor. Siyasi haritadaki yerlerine göre partilerin yaklaşımları nüanslar içerse de temelde Türkiye-AB-Ermenistan konusunda görüşler değişmiyor.

Coğrafi sıkışmışlığın yanı sıra, yoksulluğun ve işsizliğin kronik hale geldiği Ermenistan’da halk bu çemberi nasıl kıracağını bilemiyor. Söz Türkiye-Ermenistan ilişkilerinden açıldığında ilk sıraya “sınır kapısının açılması” yerleşiyor.

Türkiye’nin AB ile bütünleşmesi sonucu, Ermenistan ile AB’nin sınırdaş olacağını öne süren pragmatistlerin sayısı bir hali fazla. Çünkü, AB içindeki bir Türkiye ile sorunların daha rahat konuşulacağı savunuluyor.

Ancak, son kertede yoksulluk ve pragmatizm, tarihe ve tarihte yaşanan travmalara yeniliyor. Türkiye’nin “Avrupa Birliği felsefesine” uymadığı ortak görüş olarak öne çıkıyor. Örneğin, aşırı milliyetçi Taşnaksütyun Partisi, Türkiye’nin AB’ye girmesinin şartlarından birisinin “soykırım iddialarını” kabul etmesi olduğunu öne sürüyor. Partinin Meclis Grup Başkanvekili Levon Mıgırdıçyan, “Avrupa’nın coğrafi bir sınır değil, değerler bütünü olduğunu, Türkiye’nin 1915 olayları ile ilgili sorunu çözmedikçe bu değerlere yaklaşamayacağının, ayrıca Ermenistan-Azerbaycan sorununda 3’üncü ülke olarak tarafsız olmadığını ve bu açıdan da Avrupa felsefesine uymadığını” iddia ediyor.

KONUŞARAK ÇÖZELİM

Ülkenin en sağdaki, en milliyetçi, varoluşunu gelecekte değil geçmişte arayan bir partiden, sorunları “konuşarak çözmekten” değil “konuşarak kabul ettirmekten” geçen bir anlayıştan farklı bir açıklama beklenmiyor zaten. Mecliste, hükümette sayıları az olsa da toplumu etkileme gücüne sahipler. Koçaryan hükümeti için de bir emniyet sübabı görevi görüyorlar.

Toplumun farklı kesimleri ile ilişkiye geçildiğinde ise iki nokta dikkat çekiyor. Türkiye’nin AB sürecine, Ermenistan’a sağlayacağı coğrafi komşuluk üzerinden yaklaşanlar kadar sınır kapısının açılmasının kısa vadede de olsa birçok şeyi değiştireceğini söyleyenler var. Erivan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Aram Simonyan, “İki ülke arasındaki temel problem nedir?” sorusuna, “sınır kapısının açılıp, ticaretin ve gidiş gelişlerin artmasıdır” yanıtını veriyor.

Üniversitedeki öğretim üyeleri çözülmesi zor sorunlar yerine, daha pratik, daha güncel ve daha basit konularda bir araya gelmeyi öneriyorlar. “Bunun yolu da diyalogdan geçiyor. Çünkü, çözülmesi zor sorunları ön koşul olarak koyduğunuz zaman işin içinden çıkılamıyor. Aydınlar, sanatçılar, akademisyenler ve iki ülke halkı birbirini tanırsa en azından diyalog için yol açılır. Artık bir yerden başlamalı” diyorlar. “Diyalog” Ermeni aydınların en sık kullandıkları kelimelerden birisi. Haksız da değiller. Diyalog, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde birçok soruna rağmen tek yol gibi görünüyor. Bunun yolu da politikacılardan çok aydınlar ve sivil toplum kuruluşlarından geçiyor.

Peki ya tarih? Tarih Ermenistan’da insanların bilinçaltlarının önemli bir öğesi. 1915’de yaşananlarla ilgili iddialar ister istemez gündeme geliyor. Bu Ermenistan’da vakayi adiyeden bir olay. İnsanların hayatındaki sıralaması değişse de herkes için farklı bir anlamı var.

“SAYGI DURUŞU” YAPILSIN MI?

Farklı görüşlerden bir grup aydının oluşturulduğu Doğu Konferansı’nın Ermenistan ziyaretinde yaşanan bir olay da bunun en iyi kanıtlarından. Erivan Üniversitesinde iki ülke arasındaki sivil diyalogun nasıl ilerletilebileceği konuşuluyor, Ermeni akademisyenler 1915 iddialarını gündeme bile getirmiyor. Ancak, ayağa kalkan bir Türkoloji Bölümü öğrencisi, Türkçe olarak salondakileri ” 1915’de ölenler için saygı duruşuna çağırıyor”. Bir emrivaki ya da sürpriz ile karşılaşan Doğu Konferansı üyeleri bu çağrıya yanıt vermiyor. Tereddüt geçirenler oluyor. Sürpriz çağrı, “her iki taraftan da ölenler anısına saygı duruşu yapmak” kaydıyla aşılıyor. 1915’de hayatını kaybeden Türk ve Ermeniler için herkes ayağa kalkıyor.

Rektör Yardımcısı Simonyan’a göre böyle bir durumu normal karşılamak gerekiyor: “Bu ilk ve belki de son karşılaşmamız olabilir. Bu ağır yükün altında bunun için insanları suçlamamak lazım. Diyalogu her şeyin üstünde tutalım. Birlikte yaşamalıyız. Çünkü komşuyuz”.

Saygı duruşu emrivakisine daha sonra Doğu Konferansı üyesi ve Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hırant Dink müdahale ediyor ve sert bir çıkış yapıyor: “Buraya entelektüel bir çaba için geldik. Ancak militer bir tavırla karşılaştık. Burada soykırım iddialarını kabul eden, etmeyen insanlar var. Değişik görüşleri aynı tavıra itelemek doğru değil”.

İddialar bir yana tarihi travma Ermeni halkını yalnız bırakmıyor.

Ama Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin yavaş da olsa eskiye göre yol aldığı aşikar. Bu yolun kilometre taşlarını “sivil, tarafsız ve daha çok ilişki” dolduracak gibi görünüyor.

Yorumlar kapatıldı.