İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Doğu Konferansı ve Ermenistan

Nuray Mert

Irak’ın işgalinden önce toplanan ve halen kurumsal kimliği olmadığı halde, iyi ki, sonra da dağılmamayı başaran Doğu Konferansı grubumuzla bu sefer Ermenistan’a gidiyoruz. Bu yazıyı, gezinin hemen öncesinde yazıyorum, yayımlandığında muhtemelen dönmüş olacağız. Ancak ben önceden yazmak istedim.

‘Doğu Konferansı’ gayretimizden daha önce de bahsetmiştim. Irak işgali öncesindeki günlerde, dünyanın, bölgemizde yoğunlaşan karanlık günlerine karşı bir şeyler yapmak, hiç değilse bir şeyler söylemek ihtiyacı ile bir araya gelen farklı siyasi ve dünya görüşlerinden yazar, çizer arkadaşlardan oluşan bir grubumuz var. ‘Enteller bunu hep yapıyor, toplaşıp tartışmaktan başka işleri yok’ diyenlere inat, evet, sürekli toplanıp tartışıyoruz. Çünkü insanlığın, toplaşıp, tartışmaya her zamankinden çok ihtiyacı var.

Hem kendi aramızda tartışıyoruz, hem de yakın çevremizde, sorunların, husumetlerin yoğunlaştığı yerlere gidip, bu tartışmaları, bulabildiğimiz herkesle yapmaya çalışıyoruz. Daha önce, Suriye, İran, Mısır, Lübnan ve Ürdün’e gittik. Bu bölgedeki, otoriter rejimleri bahane ederek, işi askeri işgale ve işgal tehdidine dayandıranlara karşı dayanışmayı ve fakat bu arada otoriter rejim ve siyasetlere karşı eleştirel bir bakış üretmeyi hedefliyoruz. Üzerimize giydirilmeye çalışılan deli gömleğini giymemek için ne yapsak kârdır diye düşünüyoruz. En azından ben kendi adıma böyle düşünüyor, Doğu Konferansı’nın peşinden bu nedenle gidiyorum.

Kuşkusuz, bu çabayı Ortadoğu ile sınırlamamak lazım, dünyada olan bitene karşı söyleyecek daha geniş çaplı sözlerimiz olması gerekiyor, bunu hiçbir şekilde ihmal etmemeye çalışıyoruz, ancak şu anda yangın yerine dönen Ortadoğu özel bir önem taşıyor. Ortadoğu dışında, ilk olarak Ermenistan’ı ziyaret etmeye karar verdik, çünkü Ermenistan’ın bizim için sembolik bir anlamı olması gerektiğini düşünüyoru(m)z.

Bu konuda ortak bir kanaatimiz var ama yine de, Ermenistan konusu hassas bir konu olduğu için, kimseyi bağlamaması açısından, şimdilik sadece kendi bakışımı yansıtmak istiyorum. Evet, Ermenistan, önemli, çünkü, ortada, tarihsel bir husumetin odak noktası olan ‘Ermeni sorunu’ meselesi var. Tarihsel ve bu kadar derin izler bırakmış husumet ve önyargılar varlığını koruduğu sürece, hiçbir toplumun, sadece karşısındakine değil, kendisine de, serinkanlılıkla bakması, bundan gelecek ve özellikle barışcı ve demokratik bir gelecek üretmesi mümkün değil.

Halihazırda, her iki taraf da, Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan trajik olayların travmasından kurtulabilmiş değil ve böyle giderse hiç kurtulamayacak. Ne olmuş olanı inkâr ederek, ne sürekli ‘kurban’ psikolojisini ve intikam hayalini ayakta tutarak bir yere varmak mümkün. Daha doğrusu, tabii bir yere varmak mümkün ama o yer, her iki toplumun barış ve refahına katkıda bulunacak bir yer değil.

Bu tür tüm diğer örneklerde olduğu gibi, Türk-Ermeni düşmanlığını canlı tutmak çabası da, sadece ve sadece, toplumların arasına girip, bundan çıkar sağlayan büyük iktidar mücadelelerinin taraflarına yarıyor. Tarihte olanlar da, büyük ölçüde, bu nedenle oldu, Osmanlı Ermenileri, bağımsızlık hayaliyle kışkırtıldı, sonuçta, bu halk ile, gücü tükendiği halde emperyal hayaller peşinde koşma konusunda teşvik edilen Türkler, feci koşullarda birbirlerine girdiler. Ermeni soykırımı iddiasına temel teşkil edilen bir kıyım yaşandı.

Konu çok derin, çok tartışmalı, çok uzun, dönüşte, imkân olursa devam ederiz. Kısaca söylemek istediğim şu; ne ‘soykırım’ diye tutturmanın Ermenilere faydası olacak, ne bu iddialara kulaklarını tamamen tıkamanın, karşı harekete geçmek adına, şu veya bu lobiye, şu veya bu siyasetçiye, şu veya bu ülkeye bel bağlamaya ihtiyaç duyan Türkiye’ye hayrı dokunacak. Türkiye’nin tarihine, daha serinkanlı ve eleştirel bakabilmesi de, Ermenilerin, şu veya bu ülkenin parlamentosundan ‘soykırım’ yasası geçirmek hastalığından kurtulmasına bağlı. Her iki toplumun bu noktada ortak çıkarları var, ama ondan önemlisi, düşmanlık iyi şey değil, hiçbir tarafa hayır getirmiyor, dahası her durumda dünyanın efendilerine yarıyor.

Türkiye’nin tam AB üyeliği gibi bir derdim de olmadığı için, başka hesabım da yok, bu geziyi sadece her iki taraf için barışçı bir gelecek adına sembolik değeri olduğu için önemsiyorum.

Yorumlar kapatıldı.