İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Büyük buluşma

Can Dündar

Türk ve Ermeni tarihçiler, 2005’te Viyana’da buluşarak soykırımı tartışacak. Ancak Ermeni tarafı, “Eğer Türk tarafı, masaya ‘soykırım olmamıştır’ teziyle oturursa kalkıp gideriz” diyor

ERİVAN

Bir hafta içinde iki önemli arşivin yetkilisiyle görüştüm. Biri Ankara’da Türk Tarih Kurumu…

Diğeri Erivan’da Ermeni Soykırım Enstitüsü…

İkisinde de hummalı bir faaliyet vardı.

İkisi de elindeki belgeleri derleyip dünya kamuoyuna sunmaya hazırlanıyordu.

İkisi de birbirini kolluyordu.

Bu hazırlığın nedeni, 90 yıldır beklenen buluşmanın kapıya dayanması…

İmkânsız sanılan şey gerçek oluyor:

Önümüzdeki bahar, Türk ve Ermeni tarihçiler Viyana’da buluşacak ve “soykırım”ı tartışacak.

Belge değiş tokuşu

Her şey, 3 yıl önce Viyana Üniversitesi’nden bir profesörün teklifiyle başladı. 1. Dünya Savaşı üzerine uzmanlaşan bu profesör, Türk Tarih Kurumu Başkanı ile Ermenistan Ulusal Bilimler Akademisi Başkanı’na birer mektup yazarak “Gelin, bir Ermeni-Türk platformu kuralım ve Viyana üzerinden bir diyalog geliştirelim” dedi.

Taraflar önce ellerindeki belgeleri birbirlerine verecek, sonra da her iki taraftan ikişer tarihçi buluşup bunları tartışacaktı.

Sürpriz öneriyi her iki taraf da kabul etti ve 2004’te Viyana’da buluşmak üzere sözleşildi.

Bu arada her iki taraf da elindeki belgeleri öbür tarafa iletmeye başladı.

Türk tarafı, yarısı Osmanlı, yarısı Amerikan, Fransız, Alman arşivlerinden “soykırım yapılmadığını kanıtlayan” 100 belge yolladı.

Ermeni tarafı ise Türkiye’nin 1915’teki müttefikleri Avusturya ve Almanya’nın arşivlerinden “soykırımı belgeleyen” 80’er belge sundu.

“Soykırım”ın 90. yılı

Bu heyecanlı hazırlığın Türk tarafını temsil eden Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’yla geçen hafta görüşmüş ve görüşlerini bu sütunda aktarmıştım. Halaçoğlu, Ermeni tarafından ses gelmediğini söylemiş, görüşmelerin kesildiği endişesini dile getirmişti.

Bunun üzerine önceki gün Ermeni tarafının temsilcisiyle görüştüm.

Lavrendi Barseğyan, Ermeni Soykırım Enstitüsü ve Müzesi Müdürü… Yüksek perdeden konuşan, anında öfkelenip anında gülen bir tarihçi…

Yılda 250 bin insanın gezdiği Soykırım Müzesi’nin tadilatıyla meşgul… Çünkü 24 Nisan 2005’te, 1915’in 90. yıldönümü törenleri yapılacak. Bunun için hem müze yenileniyor, hem de etkinlikler, konferanslar, yeni yayınlar planlanıyor.

14 parlamento tanıdı

“Soykırım Enstitüsü”nün odalarında genç tarihçiler çalışıyor.

Müdür Lavrendi Barseğyan, sohbeti, yeni hazırladığı kitaplarla açıyor.

İlk elde 1918 Türk Meclisi’ndeki Ermeni milletvekillerinin konuşmalarını yayımlayacaklarmış. Sonra da 24 Nisan’da yapacakları konferansın tutanaklarını… Bu konferansa Türk meslektaşlarını, özellikle de Yusuf Halaçoğlu’nu davet ediyor.

14 ülke parlamentosunun Ermeni soykırımını tanıdığını söylüyor:

“Bunların ilki 1918 Türk Meclisi’ydi” diyor:

“İstiklal Mahkemeleri’nde 7 kişi soykırım suçundan idama çarptırıldı. Türk halkı ne yazık ki İttihat ve Terakki’nin bu suçlarını bilmiyor. Bilmediği için de kendisine ait olmayan bir suçu yok yere üstleniyor. Oysa bugünkü Türk halkının ne günahı var? Bu hükümet niye o günahı üstleniyor? Niye özür dileme cesareti gösteremiyor.” Cumhurbaşkanınız Sezer, Bismarck gibi bu insanlardan özür dilese ne kaybeder?”

Barseğyan Viyana’ya gideceğini söylüyor. Gerekirse Ankara’ya, İstanbul’a gelmeye de hazır, ama sonuçtan çok umutlu değil:

“Eğer Türk tarafı masaya ‘Soykırım olmamıştır’ teziyle oturursa bana oradan kalkıp gitmek düşer” diyor.

Tarihçilerle olur mu?

Türkiye, “Ermeni meselesi tarihçilere bırakılmalı” diyor ya, tarihçilerle konuşunca insan bunu sorguluyor. Çünkü “dün”e ve mazinin tabularına saplanıp kalmış tarihçiler, inatlaşmalarıyla “bugün”nün önünü tıkıyor. Nitekim Barseğyan da “Niye bize bırakıyorlar ki, konuşamıyoruz bile” diyerek tepki gösteriyor. Türklerin Ermenilerle tarihi, tarihçilere bırakılmayacak kadar önemli, çok boyutlu ve hassas bir konu…

Soykırım anıtı…

ŞEHRE hâkim bir yere kurulan müzenin girişinde dev bir “soykırım anıtı” yükseliyor.

Göğe uzanan iç içe geçmiş iki üçgen prizma, Ermenistan’ın yaşlı kuşağı ile onun kanatları altında yükselen yeni nesli temsil ediyor.

Bu kulenin hemen yanında, içe doğru eğilmiş 12 taş blok var. “Anadolu’daki 12 eyalet”i simgeleyen bu taş blokların ortasında ise “soykırımda öldürülenler”in anısına bir “sonsuz ateş” yanıyor.

Anıta giden yol boyunca uzanan yüksekçe bir duvarın üzerinde tanıdık şehir adları var:

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Kayseri, Bilecik, Harput, Malatya, Erzincan, Bitlis, Maraş, Sivas, Trabzon, Yozgat, Urfa, Erzurum, Şebinkarahisar, Muş, Van, Adapazarı…

Uzayıp giden bu liste, 1915’te kan dökülen illerin listesi…

YARIN: Sarı Gelin

Yorumlar kapatıldı.