İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni Patriği Belçika Parlamento Başkanı’nı Kabul Etti

Görüşmede ayrıca Belçika Parlamentosu’ndan farklı siyasi partileri temsilen milletvekilleri Hendrik Daems, Thierry Giet, Dirk Van der Maelen, Pieter De Crem, Hervé Hasquin, Jean-Jacques Viseur, heyet sekreteri Patrick Delodder, Belçika İstanbul Başkonsolosu Thomas Antoine, Belçikalı basın mensupları Christophe Lamfalussy, Ludwig De Vocht, Ingrid Van Dael ve Jean-Pierre Martin hazır bulundular.

Başkan De Croo, Ermeni Kilisesi’nin hiyerarşik merkezlerinden İstanbul Ermeni Patrikliği’ni ziyaret edebilmekten duyduğu mutluluğu ifade ederek, Patrik Hazretlerine kendilerini kabul ettiği için teşekkür etti.

Konuklara “Hoş geldiniz” diyen Patrik Hazretleri, 2002 yılında Brüksel’de Belçikalı bakan ve parlamenterlerle bir araya geldiğini anımsatarak, “Türkiye-Belçika hattında son zamanlarda iki yönlü olarak ziyaret trafiğinin artması memnuniyet vericidir, iki ülke ve halkları arasında tanışma ve anlaşma açısından son derece yararlı bir gelişim” dedi.

Konukların Ermeni Kilisesi’nin genel yapısı, Türkiye Ermenileri Patrikliği’
nin statüsü, 1915 olayları, Ermenistan-Diaspora-Türkiye ilişkilerindeki mevcut durum hakkındaki sorularını tek tek yanıtlayan Patrik Hazretleri, “Avrupa’dan Aralık’ta olumsuz yanıt geldiği varsayıldığı takdirde, Türkiye’
nin yaklaşımı sizce ne olur?” sorusuna şu cevabı verdi:

“Doğrusu böyle bir olasalığı düşünmek bile istemiyorum. Ancak şunu da hemen ilave edeyim ki, halkının ezici çoğunluğuyla Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda kararlı olan Türk Hükümeti son dönemdeki demokratik reformlardan halkın hoşnut olduğunu görüyor ve uygulamaya geçebilmek için sanırım şartlarını zorluyor. AB yönünde olumsuz bir gelişme olsa bile, demokratikleşme ve her alanda yenilenme sürecinin devam edeceğini, hiç olmazsa halkın devletten talebinin böyle olduğunun herkes farkında. Ben siyasetbilimci değilim, ancak üzerinde durulması gereken konu bence şu:

Türkiye Avrupa tarafından dışlandığı takdirde Avrupa, kuzeyde Karadeniz havzası ülkeleri, doğuda Asya ve Ortadoğu ülkeleriyle arasındaki çok önemli bir dostunu kırmış olacaktır. Halbuki Avrupa, bu bölgelere doğrudan Türkiye üzerinden de ulaşarak daha etkin ilişkiler kurabilir.”

Belçika muhalefetinden bir parlamenterin, “Türkiye’nin AB’ye üyeliği Türk-Ermeni ilişkilerini sizce nasıl etkiler?” sorusuna Patrik Mesrob şu cevabı verdi: “AB üyesi bir Türkiye, AB’nin genel değerlerini ve politikalarını gözetmek durumunda olacaktır. AB üyesi bir Türkiye ile sınırdaş olan Ermenistan, Avrupa ile sınırdaş olur. AB üyesi olan diğer ülkeler, Türkiye üzerinden Ermenistan’la ticaret yapmak isteyeceklerdir, Ermenistan da onlarla. Avrupa ülkelerindeki Ermeni toplulukları da bu ilişkilerde doğal olarak katalizör konumunda olacaklardır. Bu, zamanla ilişkilerin giderek normalleşmesi, Diaspora-Türkiye-Ermenistan çokyönlü ilişkilerinin de olumlu gelişmeler göstermesi anlamına gelir. Türkiye Ermenileri ise hem Türkiye vatandaşı, hem de Ermeni asıllı oldukları için zaten bu tür olumlu gelişmelerin özlemini çekiyorlar. ”

Başka bir parlamenterin, “Avrupa’da hatırı sayılır çevreler İslami fanatizmden çekiniyor. Türkiye karşıtı çevrelerin kaygılarından biri de bu. Bu konuda ne diyebilirsiniz?” sorusunu Patrik şu şekilde yanıtladı:

“Milliyetçi ya da köktendinci fanatik çevreler her yerde olduğu gibi Türkiye ’de de var. Fakat azınlıktadırlar. Fanatizmi ekonomik sıkıntı ve eğitim yetersizliği körükler. Nüfusunun büyük bir bölümü genç olan Türk halkı her iki sıkıntıyı da yaşamakla beraber, her geçen yıl hissedilir şekilde ilerleme kaydediyor. Zamanında anarşiyi ya da köktenciliği benimseyen bazı kişilerin bugün devlet kademelerinde, üniversitelerde ya da özel sektörde önemli mevkilere geldiğini söylemek mümkün. Türk insanı genelde geleneklere bağlılıyla bilinir, ancak Türkler’in köktendinci olduğunu söylemek haksız bir genelleme olur.”

Yaklaşık bir saat süren görüşme sonunda Beliçika Parlamento Başkanı De Croo ile Türkiye Ermenileri Patriği 2. Mesrob birbirlerine armağanlar sundular.

De Croo, Patriklik şeref defterini imzaladıktan sonra Belçika Heyeti üyeleriyle birlikte Patrikhane’den ayrıldı.

Belçikalı medya mensuplarından biri ise Patrik Mesrob’a yaklaşarak şu soruyu
sordu: “Okuduğum bir rapora göre Türkiye’deki Müslüman olmayan azınlıklar subay, hakim, polis, milletvekili, bakan gibi görevlerde bulunamıyormuş. Ayrıca rahiplerinizi yetiştiremiyormuşsunuz. Ruhban Okulunuz niye yok? Bu gibi ayırımcılık gerçekten var mı ülkenizde?”

Patrik Mesrob şöyle yanıtladı: “Bunu resmen söyleyebilmek zor, engelleyici bir yasa olduğunu sanmıyorum. Ancak gerçek o ki, sanki yazılı olmayan bir yasa nedeniyle Hristiyan ve Musevi azınlık cemaatlerinin üyeleri saydığınız görevlerde bulunamıyorlar. Rahip ve rahibe yetiştirmekse başlıca sıkıntımız. Üniversitede bir kürsü açılarak bu sıkıntıyı da kolaylıkla gidermek mümkün.”

Yorumlar kapatıldı.