İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan Değişiyor mu?

Yıldız DEVECİ

ASAM Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Asistanı

Ermenistan Parlamentosu 23 Ağustos 1990 yılında yayınlanan, Bağımsızlık Bildirgesinin 11. maddesinde Türkiye’nin doğu Anadolu Bölgesini “Batı Ermenistan” olarak kabul etmektedir. Ermenistan Anayasası’nın 13. maddesinin 2. paragrafında ise Ermenistan Cumhuriyeti’nin resmi Devlet armasında Ağrı dağı bulunmasına rağmen 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Ermenistan’ın siyasi varlığını tanıyan ilk ülke Türkiye olmuştur.

1993 yılında Ermenilerin Azerbaycan topraklarının yüzde 20 sini işgal etmesiyle başlayan süreçte karşılıklı olarak iki ülkenin ilişkilerinin bozulmasına, sınır kapısının kapanmasına ve sorunun bugünkü haliyle uluslar arası platforma taşınmasına neden olmuştur.

Agos gazetesi Genel yayın Yönetmeni Hrant Dink’in de 18 Kasım 2004 tarihinde Birgün gazetesindeki “İlk adımın önemi” başlıklı yazısında “Kuşaktan kuşağa aktardığı travmasından kurtulamadıkça, Ermeni dünyasının huzurlu bir gelecek kurması mümkün gözükmüyor. Tarihi sürecin kara bir kesitine takılı kalışı ifade ediyor bu travma. Ne yazık ki Ermeni dünyası o kesitten bir türlü bugüne taşıyamıyor kendisini. “Ne yani o günleri unutalım mı?” diye haklı bir isyan gösterilebilir elbet. Gereksiz bir isyan olur bu. Travmadan kurtulmayı ve normalleşmeyi, ‘geçmişi unutmak’ olarak algılayanların bir yanılsaması sadece.” diyerek sorunun geçmişten günümüze Ermeniler tarafından nasıl taşındığını dile getirmiştir.

Dink Birgün’deki yazısında ayrıca iki ülke arasındaki sorunların aslında yine aynı iki ülke tarafından çözülebileceğini açıklarken bir bakıma Erivan’ın son günlerdeki yumuşama politikalarına da bir nebze olsun açıklık getirmektedir. “Ermeni Sorunu’nun konuşulduğu alan, üçüncü ülkelerin parlamentoları olmamalıdır, bizzat olayların asli tarafları ve bizim topraklarımız olmalıdır.” Yani bugüne kadar uluslar arası platformda çeşitli şekillerde gündeme getirilen ve iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olan sorunların üçüncü ülkelerin bu soruna müdahale etmesiyle işin iyice içinden çıkılmaz hale getirileceğini anlatmaktadır.

KOÇARYAN’IN SICAK AÇIKLAMALARI

Türkiye’nin, Ermenistan’a yönelik ambargosunu, Dağlık Karabağ sorununa bağlayan Koçaryan, iki ülke arasındaki ilişkilerin “üçüncü bir ülke tarafından belirlenmemesi” gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca Koçaryan gazeteye yaptığı açıklamada, Ermenistan’ın da ilişkilerin gelişmesini, “Kıbrıs sorununun çözümüne bağlamadıklarını” açıklamıştır. Koçaryan’ın bu açıklamalarından sonra şu husus üzerinde durmak son derece önemlidir; Ermenistan’ın Azerbaycan’la Dağlık Karabağ sorununda üçüncü ülke olarak Türkiye’nin bu olaylara müdahale hakkının olmadığını savunurken kendi ülkesinin sorunlarını uluslar arası platformlarda tartışmasını normal karşılamaktadır.

Uluslar arası platformda istediği desteği elde edemeyen Koçaryan’ın, “Ermenilere yönelik soykırımın kabul edilmesi bizim için çok önemli, ancak koşul değildir” açıklamasını uzlaşmaya yönelik ilk adım olarak değerlendirebiliriz.

İKİLİ İLİŞKİLERDE SON DURUM

Koçaryan’ın Ermeni, Azeri ve Türk basınında büyük yankılar uyandıran son günlerdeki ılımlı tavrını neden değiştirdiğinin çeşitli nedenleri bulunmaktadır. 28-29 Haziran 2004 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen NATO zirvesine katılmayan Koçaryan, Türkiye’nin sözde soykırımı tanımadığını gerekçe göstermiş ve “Ermenistan, Türkiye olmadan da yaşayabilir” ifadelerini kullanarak iki ülke arasında gerginliği tırmandırmıştır.

Koçaryan 20 Kasım 2004 tarihinde Alman “Die Welt” gazetesine verdiği demeçte ise, Ermenistan`ın Türkiye ile ilişkilerinin normalleştirilmesine yönelik görüşmelerin başlaması için öne sürülen “soykırım“ iddialarını Türkiye`nin kabul etmesi konusunda ısrarcı davranmayacağını açıklaması Türk, Ermeni ve Azeri basınında büyük yankılar uyandırmıştır.

Die Welt gazetesi muhabirinin, “1915’te yüz binlerce Ermeni’nin Jöntürkler tarafından hapsedilmesi, zorla göçe tabii tutulması ve öldürülmesi nedeniyle özür beklemiyor musunuz?” sorusuna, “Ermenilere yönelik soykırımın kabul edilmesi bizim için çok önemli. Ancak bu asla ikili ilişkilerin geliştirilmesi için koşul olmadı” diye cevaplayan Koçaryan, yaşananların gerçek olduğunu, bunu kimsenin inkâr edemeyeceğini öne sürmüş ve “Eğer Ankara bu gerçeği kabul ederse, normalleşme doğrultusunda çok büyük bir adım olacaktır” açıklamasını yapmıştır.

Koçaryan’ın bu açıklamaları NATO zirvesi öncesi açıklamaları ile adeta taban tabana zıttır. Koçaryan’ın yaptığı bu açıklamaları değerlendirirken Ermenistan’ın, Türkiye ile sınırı belirleyen 1921 Kars antlaşmasını hala tanımadığını unutmamak gerekmektedir. Yani Türkiye ile ilişkileri düzeltmek isteyen Ermenistan kendine düşeni her zamanki gibi yapmazken Dağlık Karabağ konusuna da Türkiye’nin müdahale etmemesini istemektedir. Ayrıca durumun hiç de göründüğü gibi olmadığına dair sık sık Ermeni ve Azeri basınında haberler yer almaktadır. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hamlet Gasparyan; “Ermenistan’ın sözde soykırımının uluslararası alanda tanınması politikasının değişmediğini ve bir dış politika önceliği olmayı sürdürdüğünü” açıklamıştır. Gasparyan ayrıca, Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla Erivan’ın izlediği politikalarda değişiklik yapabileceğiyle ilgili olarak Meclis’e sunulan bütçede kısmi azalmaya gidilmesi yoluyla gerçekleşebileceğini açıklamıştır.

SONUÇ

Koçaryan’ın açıklamalarından da anlaşıldığı gibi uluslar arası arenada istediği sonucu elde edemeyen komşumuz Ermenistan şimdide uzlaşma yoluna gitmektedir. Ermenistan’ın bu ılımlı tavrı karşısında AB’ye girme yolunda hızlı değişimler geçirmekte olan Türkiye’nin de buna sıcak bakacağını söylemek mümkündür. Ermenistan’ın son günlerdeki ılımlı açıklamalarına zemin hazırlayan etkenleri şu şekilde sıralamak mümkündür;

1.Koçaryan söz konusu politikalarının sonuç vermeyeceğini anlaması ve farklı bir taktik arayışı.

2.11 yıldır kapalı olan sınır kapısının Ermenistan üzerindeki ekonomik etkilerinin farkına varılması.

3.AB’ye girmeye hazırlanan Türkiye’nin dünyadaki imajını kapalı olan sınır kapısı yoluyla olumsuz etkileme düşüncesi.

4.Kars (Türkiye)-Ahalkalak (Gürcistan)-Tiflis güzergahı üzerinden bir demiryolunun döşenmesi projesi ve bu projenin, Türkiye’yi Ermenistan üzerinden Gürcistan’a bağlayan mevcut demiryolunun çalıştırılmasını sıfıra indirmesinin Ermenistan üzerinde uyandırdığı psiklojik baskı. (Nitekim bu konuyla ilgili olarak Rus haber ajansı Regnum’un 16 Kasım 2004 tarihli internet sayfasında, “Türkiye-Gürcistan Demiryolun Açılması Düşüncesi, Ermenistan’a Karşı Siyasi Bir Baskı Aracıdır” başlıklı bir haber yer almış ve Ermenistan’ın bu konudaki rahatsızlığı dile getirilmiştir.)

5.ABD’de Başkanlık seçimlerini Ermeni yanlısı Kerry’nin kaybetmesi ve bunun Ermeni Lobisi üzerinde yarattığı hayal kırıklığı.

Sonuç olarak burada belki unutulmaması gereken en önemli nokta yukarıda da değindiğimiz gibi Türkiye sınırlarını tanımayan bir komşuyla bu şartlar altında ilişkilerin sağlıklı bir temele oturtulamayacağıdır.

Yorumlar kapatıldı.