İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ferhat Kentel: “Kuyruk” muhabbeti ve Avrupa’da 28 Şubat…

Kürtlerin kuyrukları olduklarını yanılmıyorsam
ortaokulun ilk yıllarındayken öğrendim. Lâkabı “Kürt” olan bir arkadaşımız vardı.
Galiba okuduğum sınıfta “en doğulu” oydu (Amasyalı’ydı) ve kimin etnisite ve
ırklara ilişkin bilgi dağarcığından çıkmıştı hatırlamıyorum ama “doğululuk” ve
“Kürtlük” arasında yapılan bir özdeşleşmeyle ona bu lâkap uygun görülmüştü.
Yanlış hatırlamıyorsam “Kürt” lâkaplı arkadaşımız “Kürt” olmadığını ispat etmek
için Kürtlerin kuyruklu olduğunu, oysa kendisinin kuyruğunun olmadığını söylemiş
ve bizi ikna etmişti. “Kürt” olmayan arkadaşımızın lâkabının bu ispata rağmen
“Kürt” kaldığını belirtmeliyim. Kürtlerin kuyruklarının Kürtler hakkındaki bu
biyolojik bilgiyi edindikten uzun bir zaman sonra da Alevilerin de bir kuyruğa
sahip olduğunu duydum. Bir kaç yıl önce öğrendim ki meğerse Ermenilerin de
kuyrukları varmış. En son öğrendiğim ise Avrupa’da Türklerin de bir zamanlar –muhtemelen
Türkler korkutucu varlıklar olarak Avrupa’da at koştururken– kuyruklu oldukları
düşünülürmüş.

Zaman içinde biz Türklerin –muhtemelen başka kuyruksuzlarla karıştığımız
için- kuyruklarımız işlevsizleşip düşmüş anlaşılan… Ama gene de bu kuyruk
meselesi çok ciddi. Şöyle ki, kuyruğu olmak veya en azından kuyruklugiller
familyasından gelmek iyi karşılanmıyor. Mesela bir sürü vaka biliyorum; iki genç
birbirlerine âşık oluyorlar; kız erkeğin Alevi olduğunu öğreniyor ve acele
tarafından –korku içinde– terkediyor. Tabii Alevi gencin de, biz Türklerin
geçirdiği evrime paralel olarak kuyruğu belki düşmüş olsa da, taşımış olduğu
“kuyruklu” imajın kızın belleğinde, hafsalasında, habitus’ünde sürmekte olan bir
etkisi var. Bu imajı atmak zor…

Tam aynı şey olmasa da, Ermeniler için de şuna benzer –oldukça bilinen-
hikayeler oluyor: mesela bir Türk taksi şoförü ve bir Ermeni müşteri yolda
yarenlik etmeye başlıyorlar, çok iyi muhabbet ediyorlar falan… Türk olan “Aman
ne kadar da iyi bir insansın… Adın nedir ağbi?” diye soruyor. “Agop”, “Artin”
gibi bir cevap gelince Türk olan “Aman ağbi, estağfurullah!” veya “Hay Allah iyi
de bir insanmışsın; yazık!” ya da “Neden sana Ermeni ismi koymuşlar ağbim, yazık
değil mi?” türünden tepkiler gösteriyor. Bu türden acımaklı tepkilerin yanısıra,
bazan şoförün buz gibi olduğu ve muhabbetin anında bittiği, hatta “İn arabadan
aşağı!” gibi radikal tepkilerin geldiği durumlar da olabiliyor. Yani burada Türk
olan muhtemelen, Ermenilerin kuyruklu olduğunu düşündüğü için göstermiyor bu
tepkiyi. Ama “Ermeni” deyince kafasında çok somut olmayan ve anlatamadığı bir
“yaratık” görüntüsü oluşuyor; “korkutucu”, “canavarımsı”, “olağan-dışı”, “doğaya
uygun olmayan”, “a-normal” bir varlık…

Kontrol etme imkanım olmadı; kuyruklu milletlerin fertleriyle kuyrukları
üzerine mütalâa yapma fırsatım da olmadı ama bu kuyruklular arasında sadece
Ermenilerin kendi kuyrukları hakkında konuştuklarını duydum; o da dolaylı
olarak… Yeni edindiğim bir bilgiye göre, daha Anadolulu kökene sahip Gregoryen
Ermeniler, daha ziyade “batılı” gibi olan Katolik Ermeniler hakkında “kuyruğu
kesik” yakıştırmasında bulunurlarmış. Yani buradan anlaşılıyor ki, aslında
Katolik Ermeniler de kuyrukludur ama onlar kuyruklarını kestirerek başka bir
boyuta geçmişler. Tabii burada Gregoryenler Katolikleri bir anlamda
“benliklerini unuttukları”, “züppeleştikleri” için aşağılıyorlar mı yoksa
“aslında biz kuyrukluyuz” mu demek istiyorlar, ya da birileriyle dalga geçip,
ikinci, üçüncü dereceden mizah mı yapıyorlar, benim anlamam pek mümkün değil.

Dediğim gibi kuyruk meselesi ciddi… Şimdilerde Avrupa’da kuyruğun,
“kuyruksuluğun” (bu kavramı zaman içinde biraz geliştirmeliyim) farklı türevleri
üretiliyor. Zaten zaman değişiyor; kuyrukların ve kuyruk tespitlerinin aynı
kalması mümkün değil… Kimisi, örneğin bazı Türkler Almanların kuyruklarının
oldukça küçük ve tirbuşon gibi olduğunu düşünüyor; daha doğrusu Almanlarının
suratlarının şiş ve kırmızı olduğunu yani domuza benzediklerini söylüyorlar…
Bu vesileyle Almanların da “domuz kuyruklu” oldukları kastedilmiş oluyor.

Ancak tabii ki, Avrupa bağlamında bir gelişmişlik düzeyi söz konusu.
Almanların kuyruklu olduğunu söylemek için “domuz” metaforunu kullanan bazı
Türklere kıyasla, daha gelişmiş olan bazı Almanlar (ya da Hollandalılar),
Türklerin kuyruklu olduğunu kesinlikle söylemeye kalkmıyorlar. Çünkü biyolojik
farklılığa vurgu yapmak, bu ileri ülkelerde ayıp kaçtığı için, çok daha rafine
bir biçimde Türklerin “çok ama çok farklı” olduklarını söylüyorlar. Bu farkları
göstermek için güzel bir gazetecilik örneği sunularak, camilerdeki “domuzlu”
vaazları filme kaydediyorlar. Bu filmler televizyonda gösteriliyor ve Almanlar
Türklerin kuyruklu olduklarını içlerinden söylemeyi öğreniyorlar böylece…

Bu vaaz ve gazetecilik başarısı ilişkisinden az bir zaman önce Hollanda’daki
uygulama oldukça kanlı geçti… Orada kuyruklu bir katil, sinema yönetmeni Theo
Van Gogh’u öldürdü ve bu katilin ceset üzerinde yaptığı vahşet, aslında onun
taşıdığı kimliğin (Müslüman) “ne kadar çok, ama gerçekten çok ama çok farklı”
olduğunu göstermek için iyi bir vesile oldu. Bu kadar farklılık çok ama çok
geldi ve Müslümanların camileri, okulları falan yakıldı…

Muhtemelen yeni kasetler ve “canavarımsı”, “anormal yaratıklar” olarak
kuyrukluların kuyruklu olduğunu ima etmek üzere yeni rafine yöntemler daha çıkar
herhalde önümüzdeki zaman içinde…
 

Yorumlar kapatıldı.