İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yemek ve muhabbet

Ara sıra elime geçen yemek kitaplarını incelerim, pek bir şey anlamadan. Yemek yapma becerisi iki yumurta kırmaktan öteye geçmeyen birinin yemek kitaplarından bir şey anlaması da beklenemez zaten. Öte yandan obur değilim, hele yemek yemeyi bir şölene çevirenlerden hiç değilim. Yemek kitaplarını şöyle bir karıştırıp yemek tariflerini incelerken, itiraf etmeliyim ki şaşırıyorum da; kitabı hazırlayan kişinin verdiği emeğe, yayıncının o kitabı basmasına, şiir kitaplarını satmayan kitapçıların yemek kitapları için özel raflar hazırlamasına ve birilerinin gidip o pahalı kitapları almasına… Eleştirdiğim sanılmasın, sadece şaşırıyorum

VECDİ ERBAY

Bu nedenle günün birinde bir yemek kitabının tanıtımını yapacağım aklımın ucundan geçmezdi. Takuhi Tovmasyan’ın kitabını okuyuncaya kadar. “Ninelerimin Mutfağından Damağımda, Aklımda Kalanlar” altbaşlığını taşıyor Tovmasyan’ın “Sofranız Şen Olsun” adlı kitabı. Aras Yayıncılık’ın “Yemek-Anı” dizisinden çıkan kitap, birçok yemek tarifinin yanı sıra, “bir zamanlar İstanbul” dedirten anılara ve fotoğraflara da yer veriyor.

Kitabı keyifle okuduğumu söylemeliyim. Ama beni ilgilendiren, yemek tariflerinden çok, anılar kısmı oldu. Her yemeğe, tatlıya, mezeye eşlik eden anılar…

Tariflere eşlik eden anılar

Takuhi Tovmasyan, “Kimi evde, yemek, yaşamak için yenir. Kimi evde, yemek için yaşanır. Bizim evde ise yemek, muhabbet olsun diye yenirdi. Sofra muhabbet için kurulur, yine muhabbetle kaldırılırdı.” diyor kitabın önsözünde. Böyle bir yemek ve sofra kültürünün içinde yetişen bir kadının, böyle bir kitap yazması kaçınılmaz gibi neredeyse. Yine böyle bir yemek muhabbeti sırasında bir kitap yazma kararı verdiğini belirtiyor Tovmasyan; çocuklarına anılarını ve bir kültürü miras bırakmak düşüncesiyle. “Yemek yemek gibi, yemek yapmak gibi, sofra muhabbetlerimiz gibi, olağanüstü tat aldım bütün bunları yazarken.” diyen Tovmasyan’ın kitabını okurken, muhabbeti olağanüstü güzel bir arkadaşınızı dinler gibi hissedeceksiniz kendinizi. Öyle yalın, temiz bir anlatımı var Tovmasyan’ın. Bana kitabı okutan nedenlerden biri de bu oluyor zaten.

Çocukluğu Yedikule’de, kalabalık bir ailenin içinde geçmiş Tovmasyan’ın. O günleri anlatırken, bir tek ninelerinin yemek tarifleriyle yetinmiyor; günlük yaşamları içinde yer alan tehcir ve Varlık Vergisi anılarını da anlatıyor. Yaşama sevincini yitirmeyen insanların ruhlarında bu anıların nasıl derin izler bıraktığını… Göçlerle, ölümlerle, değişen dünyayla birlikte bir kültürün nasıl yavaş yavaş yok olduğunu da anlatıyor. Vişne likörü ile çevirme tatlısını anlatırken, ikramların nasıl bir değişim seyri izlediğini şöyle aktarıyor: “Yedikule’den Bakırköy’e taşındıktan sonra biz de modaya uyduk, likörün yanında lokum yerine, renk renk parlak yaldızlı kâığıtlara sarılı şokolatin ikram etmeye başladık. Daha sonra şokolatin de eski para gibi tedavülden kaldırıldı, yerine madlen şokola geldi.” Eğer hâlâ likör ikram ediliyorsa misafirlere, madlen şokolanın yerine kimbilir hangi yiyecek geçmiştir şimdi.

Kitapta anlatılanlardan ‘eski’ Yedikule’yi tanımak da mümkün oluyor. Eski ahşap binalar, şenlikli, çokkültürlü, dillerin birbirine çarptığı Yedikule… Balıkların tenekelerle evlere taşındığı, komşuların, akrabaların yemeğe çağrıldığı, yemeklerin dağıtıldığı Yedikule… Şimdi yerinde bambaşka bir semt var. Tovmasyan’ın eski Yedikule’yi sevgiyle ve özlemle anması hiç boşuna değil.

Kuşkusuz, “Sofranız Şen Olsun”, yemek yapma becerisi ve merakı olanlar için hazırlanmış bir kitap. Ama öte yandan, bu değişik tatlar ve anılar eşliğinde, bir eski İstanbul nostaljisi yapmak isteyenler için de okunması gereken bir kitap. Bunun için, kitapta bolca yer verilen fotoğraflara bakmak bile yeterli. Eline sağlık Takuhi Tovmasyan.

Yorumlar kapatıldı.