İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sarantısler 50 yıl sonra ortaklığa geldiler

Grıgorıs Sarantıs, 6 – 7 Eylül olaylarında küçük parfümeri dükkânı da yıkılınca gidip Atina’da dükkân açtı. İşler tutunca ailesini de alıp Türkiye’den göçüp Atina’ya yerleşti. Zamanla işleri büyüdü, oğlu ve torunları yönetimi devraldı. Sarantısler’in şirketi şu anda 250 milyon euro ciro yapan önemli bir şirket. Türkiye’den tedirginlik ve üzüntüyle giden ailenin gençleri, eski olayları aile büyüklerinden dinlemişler ama o defterleri açmanın bir yararı olmadığını biliyorlar. Onların meselesi dedelerinin, ninelerinin doğup büyüdüğü topraklarda iş yapmak. Bu nedenle geçtiğimiz aylarda Hunca Kozmetik’e ciddi bir teklifle gelerek, şirketin tamamına talip oldular. Hunca Kozmetik’in sahibi Hunca kardeşler, ortaklık istiyor. Pazarlıklar sürerken, ilk işbirliği temelleri atıldı. Sarantısler Hunca’nın ürünlerini Yunanistan’a, Balkanlar’a; Huncalar ise Sarantısler’in ürünlerini Türkiye ve Türki cumhuriyetlere satacak

EYLEM TÜRK

Tarih 6 Eylül 1955! Saat 13 ajansında radyodan okunan asılsız bir haber, Mithat Perin’ın gazetesi İstanbul Ekspres’in akşam baskısında yer alıyor: Atatürk’ün Selanik’teki doğduğu eve Yunanlılar bomba attı!..

Ortalık bir anda karışıyor. Başta Taksim, Arnavutköy, Ortaköy, Karaköy, Eminönü, Sirkeci, Gedikpaşa, Çarşıkapı, Kumkapı ve Bakırköy olmak üzere, bazı kaynaklara göre tam 52 yerde birden olaylar patlak veriyor.

Hedef özellikle Rumlar ve Ermeniler’e ait dükkânlar, işyerleri, evler, tarihi binalardır.. Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde Türk bayrağı asarak önlemini alanların dışında, kapısına tertipçilerin işaret koyduğu bütün binalar ateşe verilir. Galeyana gelmiş, provake edilmiş kalabalık Rum ve Ermenilere ait dükkânlara saldırır. Araya yağmacılar karışır, cadde boyunca neredeyse bütün dükkânlar zarar görür!.. Tünel’deki Embros, Apoyevmatini, Tahidromos gibi Rumca yayın yapan gazetelerin idarehaneleri ateşe verilir. İstanbul’da sabaha kadar olaylar durmaz, kent teröre teslim olur…

O gününü yaşayanlardan biri de Grigoris Sarantis’di. Yağmalanan, yakılan dükkânlardan biri de onun küçük parfüm dükkânıydı. Sarantis, tam 25 yıldır, Ağa Camii’nin karşısındaki bu küçük dükkânda ekmeğini kazanıyordu. Ve şimdi o da büyük zarar görmüş, dükkânı tahrip olmuştu.

Atina’ya gitti

Sarantis, olaylar yatıştıktan sonra dükkânını yeniden yaptırdı, düzeltti, kapısını açtı ama bir kere kırıldı, tedirgin oldu. Yunanistan’da iş kurmaya karar verdi. Atina’da kozmetik firması açarak, Old Spice’ın temsilciliğini aldı. İstanbul’daki dükkânı kapatmadı. Hem İstanbul’da hem de Atina’da faaliyet göstermeye başladı… 1964 yılına kadar. O tarihte sahibi olduğu iki evi ve dükkânları satıp, ailesi birlikte Atina’ya göç etti.

İstanbul’da, kış aylarını Talimhane’de, yaz aylarını da Büyükada’daki evlerinde geçiren Sarantis Ailesi için doğup büyüdükleri ve geçimlerini sağladıkları bu topraklardan göç etmek hiç de kolay olmadı. Dostlarını, komşularını geride bırakan aile Atina’da yepyeni bir hayat kurdu.

Sarantisler, Atina’da kurduğu kozmetik firmasını ayakta tutabilmek için vargücüyle çalıştı. Bunu başardı da.

1964’ten sonra neler oldu?.. Grigoris Sarantis, Türkiye’de askerliğini yaptıktan sonra bir süre İngiltere’de çalışan oğlu Pantazis Sarantis’in de yardımıyla şirketi hızla büyütmüş. 1970 yılında Estee Lauder’in temsilciliğini almış. 1980’li yıllarda da şirketin yönetimine Atina’da doğan torunları Gregory ve Kyriakos Sarantis kardeşler girmişler. Kısa bir süre önce kendi markası ‘Prosar’ın üretimine başlamış. Böylece ‘erkek parfümü’ konusundaki uzmanlıklarının temellerini de atmışlar. Firmanın kaptan köşkünde artık iki torun oturuyor.

Sarantis yine geldi

Kökleri İstanbul’a dayanan ‘Sarantis’ firması, geçtiğimiz günlerde Türk basınında bir ortaklık haberi ile gündeme geldi. Sarantisler bu kez de Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etmiyorlardı ama yine de bir dönüş sözkonusuydu. Firma, Türkiye’nin önde gelen kozmetik firmalarından Hunca ile güçbirliği kararı almıştı. Ege’nin iki yakasından iki önemli kozmetik firmasını bir araya getiren bu birliktelik, içeriği açısından bugüne kadar iki ülke şirketleri arasında gerçekleştirilen işbirliklerinin en kapsamlısı ve ilki olma özelliğini taşıyor.

Sarantis Ailesi’nin ve şirketlerinin Türkiye’den Yunanistan’a, şimdi yeniden Türkiye’ye uzanan bu uzun ve maceralı öyküsünü dinlemek için Atina’ya gittik.

Dededen toruna, içinde üç kuşağı barındıran bu hikayeyi bize şirketin genel müdürü torun Kyriakos Sarantis anlattı.

Atina’daki Maroussi bölgesinde faaliyet gösteren fabrikalarında görüştüğümüz Sarantis, 1959 Atina doğumlu. 45 yaşında olmasına rağmen yaşını çok da göstermeyen Sarantis, şirketin başına 1984 yılında geçmiş.

Dedesinin İstanbul’a 1923 yılında geldiğini söyleyen Sarantis, “Geleceğini kurmak için Ağaoğlu Cami’nin karşısında küçük bir parfüm dükkânı açmış. Ardından Christian Dior’un temsilciliğini almış. Kısa süre sonra Büyükada’da babaannem ile tanışmış ve evlenmiş. 1932 yılında da babam Pantazis Sarantis doğmuş. Babam İstanbul’da Saint Beneouet’da okumuş. Askerliğini de Türkiye’de yapmış. Babamla annem de İstanbul’da tanışmış ve evlenmişler. Babam bir süre sonra İngiltere’ye çalışmaya gitmiş” diyor.

‘Yarı orda yarı burda olmadı’

1955 yılında yaşanan olaylardan sonra dükkânlarının zarar gördüğünü belirten Sarantis’in sözünü, söyleşimize katılan Kyriakos Sarantis’in kuzenlerinden Yanmi Kumaryanos kesiyor. Kumaryanos’a göre 1955 yılında yaşanan bu olayların nedeni Kıbrıs meselesi. Kumaryanos o günleri şöyle anlatıyor.

“Türkiye’de yaşayan ‘Rumlar Kıbrıs’a destek veriyor’ deniyordu. Bu kesinlikle imkansızdı, alakasızdızdı. Kıbrıs meselesi bizim için çok kötü oldu. Türkiye için de Yunanistan için de böyle. O zaman akıllarımıza İstanbul’dan yavaş yavaş gidelim Atina da iş kuralım düşüncesi geldi. Bu nedenle Kyriakos’un babası Pantazis Sarantis, Atina’da Old Spice’ın temsilciliğini aldı. Böylece onardığı dükkânı ile hem Beyoğlu’nda hem de Atina da çalışmaya başladı. 1964 yılında tamamen Atina’ya göç etmeye karar verdi. Bu olayların sonu 1964 yılında geldi. Türk vatandaşı olmayan Yunan tebaalarının oturma izinleri iptal edildi. Kyriakos’un babası da Türk tebaasıydı. Ancak dedesi Grigoris Sarantis Yunan tebaasıydı. Benim babam Kazlıçeşme’de deri fabrikasında müdür olarak çalışıyordu. Babam da Yunan tebaasıydı. Bu nedenle biz de Türkiye’den ayrılarak Atina’ya yerleşmek durumunda kaldık. Bir ailenin yarısı orada yarısı burada olur mu?..”

250 milyon euro ciro

Sarantis, olaylardan sonra Atina’da faaliyet göstermeye başladıklarını, ancak şirketlerinin 1980’li yıllardan sonra hızlı bir büyüme sürecine girdiğini anlatıyor. Şirkette çalışmaya başladığı 1984 yılında 700 bin euro cirolarının olduğunu kaydeden Sarantis, bir yıl sonra bu rakamın 1 milyon 400 bin euro’ya ulaştığını kaydediyor. Sarantis’in anlatımına göre şirketleri 1994 yılında halka açılmış. Aile artık şirketin yüzde 53’üne sahip. 1994’de Balkanlar’da şirket kurmaya başlamışlar. Sarantis, “Son 10 yılda komşu ülkelerimizde büyük bir yatırım atağı başlattık. Bugün; Polonya, Romanya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyetleri, Sırbistan – Karadağ ve Makedonya olmak üzere altı şirketimiz var. Çalışan sayımız ise 2 bin kişi” diyor.

2000 yılında Estee Lauder ile joint venture anlaşması yapan grubun bugün toplam 16 şirketi bulunduğunu kaydeden Sarantis, “Kozmetik sektörünün yanında, temizlik malzemeleri, tıbbi ürünler, evcil hayvan bakım ürünleri ve araba bakım malzemeleri de üretiyoruz. Ciromuz 250 milyon euro. Yeni hedefimiz Türkiye” diyor.

‘STR8’le geldik, evlilik düşünüyoruz’

Yaptıkları işbirliğine göre kendilerine ait STR8 markasının Türkiye pazarına Hunca ile sunulmaya başlandığını anlatan Sarantis, “Türkiye’de bir araştırma yaptık. Yaptığımız araştırmanın sonuçlarına göre STR8, Türk tüketiciler tarafından çok beğenildi. Bu markamız bizim en güçlü olduğumuz marka. Alanımızda pazar lideriyiz. Ürünlerimiz bundan sonra Türkiye’de ve Hunca’nın etkili olduğu, Türki Cumhuriyetler ve Ortadoğu ülkelerinde satılacak” diyor.

Yurtdışındaki yatırım stratejilerinin, şirket satın almak veya hedef pazarlarda kendi şirketlerini kurmak olduğunu belirten Sarantis, “Hunca ile Sarantis’i evlendirmek istiyoruz. İki şirket arasında büyük bir sinerji var. Önümüzdeki yıl biz de Hunca’nın ürünlerini etkin olduğumuz Avrupa ülkelerinde pazarlayacağız. Yapacağımız evlilik için çalışmalarımız devam ediyor. Bu hazırlık sürecinin bir yıl içinde tamamlanacağını düşünüyoruz” diye konuşuyor.

İki şirket evliliğinin, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluğu pekiştireceğine inandığını kaydeden Sarantis şöyle devam ediyor:

“Türkiye önemli ve büyük bir pazar. Ayrıca mesafe olarak da çok yakınız. Bu şartlar altında her iki şirket için de gelecek çok güzel olacak. Çok büyük ve önemli bir başlangıç bu. İsteğimiz bu tip işbirliklerinin diğer şirketlere de örnek olması. İki ülke artık son zamanda birbirine çok yakın.”

‘İstanbul deyince aklıma adadaki eşekler geliyor’

Kyriakos Sarantis, Atina’da doğmasına rağmen çocukken yaz aylarını İstanbul’da geçirdiklerini hatırladığını söyüyor. Aklında hep bir Büyükada hayali var. Bu hayalin içini ise, evlerine yürüme mesafesi kadar yakın Aya Yorgi Kilisesi, faytonlar, eşekler dolduruyor. Ada’da kaldıkları evi, bir Türk’e sattıklarını anlatan Sarantis, “En yakın zamanda annemi ve eşimi alıp Büyükada’daki evimizi görmeye gitmek istiyorum. İki ülke arasında uzun yıllar gerginlik yaşanmasaydı ilk olarak Balkan ülkelerine değil, Türkiye ye yatırım yapmayı istiyorduk” diyor.

‘Babam çok sevindi’

Sarantis, şirketlerinin bir Türk firmasıyla yaptıkları işbirliği haberini alınca, babasının çok sevindiğini söylüyor. Sarantis “Babam, Hunca vasıtasıyla Türkiye ile iş yapabileceğimiz için çok memnun” diyor. Sarantis ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olmasının hem Türkiye hem de Yunanistan için çok önemli olduğuna değinerek, “Bu tarihi bir olay şirketlerarası ilişkiler artacak. Birbirlerine çok yakın iki ülkenin insanları ve şirketleri arasında daha kolay ilişkiler kurulabilecek” diyor. Hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın gelişmeye ve büyümeye açık pazarlar olduğunu belirten Sarantis, “Kürelleşme çok önem kazanıyor. Şirketler için artık yerel pazarlar yeterli değil” diyor.

Bildiği tek Türkçe cümle: “Bana bir bardak su ver”

Kryriakos Sarantis, tek bildiği Türkçe cümlenin “Bana bir bardak su ver” olduğunu söylüyor. Anneannesi ve annesinin İstanbul’da büyüdüğünü ve çok iyi Türkçe konuştuklarını anlatan Sarantis, “Bizi anneannem büyüttü. Yaptığı imam bayıldı, dolma, köfte ve kadayıf gibi Türk mutfağına özgü yemekleri unutamam. Bize Türkçe öğretebilmek için de çok uğraşmıştı. Ama benim öğrenebildiğim tek şey, ‘Bana bir bardak su ver’ oldu” diyor.

Sarantis şöyle devam ediyor:

“İstanbul bence dünyadaki en büyülü kent. Böyle olduğuna inanıyorum. Aile büyüklerimden ve dostlarımızdan dinlediğim hikayelerde, anılarda da her zaman bu büyülü etkiyi hissedebiliyorum.”

Yok aslında birbirlerinden farkları…

Geçtiğimiz haftalarda işbirliği yapan Hunca ile Sarantis firmalarının ‘bu ne tesadüf’ dedirtecek benzerlikleri var:

Her iki şirket de iki erkek kardeş tarafından yönetiliyor. Bu kardeşlerin arasında sadece bir yaş fark var.

İki şirketin kuruluş tarihleri arasında sadece bir yıl var. Sarantis, 1956, Hunca 1957 yılında kurulmuş.

Her ikisi de kozmetik alanında faaliyet gösteriyorlar. İlk ürünleri parfüm.

Her iki firmanın da yöneticileri futbolla ilgileniyor. Hunca’nın Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Hunca, Galatasaray’da yöneticilik yaptı. Sarantis’in Yönetim Kurulu Başkanı Gregory Sarantis de bir süre Leonidio Takımı’nın başkanlığını yapmış.

Her ikisini de üretim tesisleri bulundukları şehrin merkezinden bir saat uzaklıkta kurulu.

Grigoris Sarantis (altta sağda), İstanbul’da küçük bir parfümeri dükkânı işletti. 6 – 7 Eylül olaylarından sonra Atina’da da dükkân açtı. 1964’te ailesini de alarak göçtü. Türkiye’de askerliğini yaptıktan sonra İngiltere’ye giden oğlu Pantazis Sarantis de (altta solda) Atina’ya dönerek babasına yardımcı oldu. Pantazis Sarantis, şimdi şirketin başında olan iki oğlu Gregory ve Kyriakos, kızı Katerina ve eşi Elpiniki ile birlikte (üstte) Türkiye’ye ziyarete geldi. Şimdi de Kyriakos Sarantis, annesini ve eşini alarak Türkiye’ye gelip, Büyükada’daki evlerini ziyaret etmek istiyor.

‘Hermes’in de dediği gibi…’

Yunanistan’ın İstanbul’daki Ticari Ateşe Yardımcısı Tanastasios N. Memmos, Hunca ile Sarantis arasındaki güçbirliğinden dolayı Yunanistan ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişeceğini söylüyor. Bu çaptaki bir güçbirliğinin her iki taraf için ilk olduğunu anlatan Memmos, yapılan işbirliğine ilişkin olarak Yunan mitolojisinden bir de örnek veriyor:

“Antik Yunan’da ticaret tanrısı Hermes, ticaret ile kültürün birlikteliğinden bahseder. Bu da iki ülke arasındaki ticaretin para transferi anlamına gelmediğini, ticaretin artmasının kültür ve gibi diğer değerlerin de transferi anlamına geliyor. Aslında iki ülke arasında pek çok alanda işbirlikleri yapılabilir. Üretim ve hizmet sektörlerinde ortaklıklara gidilebilir. Mesela turizm danışmanlık gibi hizmet, plastik, alüminyum, gıda gibi de sanayi alanlarında ortak yatırımlar yapılabilir.”

Türkiye’de 70 Yunan firması var

Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği Ticaret Başmüşaviri Necmi Uğurlu da Türkiye – – Yunanistan arasındaki ticaret hacminde son zamanlarda ciddi bir artış olduğuna dikkat çekiyor. Uğurlu şöyle diyor:

“2002’de 590 milyon dolar ihracatımız 2003’te 920 milyon dolara çıktı. Bu çok ciddi bir rakam. Geçen yıl yedi aylık ihracatımız 644 milyon dolar iken bu yıl aynı dönemde 800 milyon dolar oldu. Bu yıl ihracatımızın 1 milyar doları geçeceğini düşünüyoruz. İki ülke arasında şu anda toplam ihracat hacmi 1.2 milyar dolar. Bugüne kadar Türkiye’de 70 yakın Yunan firması yatırım yaptı. Oysa Yunanistan’a yatırım yapan Türk firma sayısı üç. Onlar da Yunanlı firmalarla evlilik yapmak zorunda kaldılar. Çünkü Yunanistan oturum izni vermiyor. Bu sorun çözüldüğünde daha fazla Türk firmasının Yunanistan’da yatırım yapabileceğine inanıyorum. Yunanistan oldukça büyük bir pazar. Yıllık 39 milyar euro ithalat kapasiteleri var. Coğrafi yakınlık da önem taşıyor. Satın alma güçleri yüksek bunu iyi değerlendirmek gerek. Hunca ile Sarantis güçbirliği iki ülke arasındaki ilişkiyi pozitif anlamda etkileyecek.”

‘Şirketi almak istediler, hayır ortak olalım dedik’

Kısa süre içinde ortak olmaya hazırlanan taraflardan Hunca, Sarantis’ten sadece bir yıl sonra, yani 1957 yılında Adnan Hunca tarafından kurulmuş. Bugün 30 milyon dolar ciroya sahip şirket 650 kişiyi istihdam ediyor.

ABD’de kimya mühendisliğinde okuyan Tuncer Hunca, şirkette ilk olarak üretim bölümünde işe başlamış. Adım adım yükseldiği şirkette, 1994 yılında sorumlu murahhas aza görevini üstlenerek Baba Hunca’nın yetkilerini devralmış.

Şirkette çalışmaya başladığı dönemde Hunca’nın 150 olan ürün sayısının, bugün bin 500’e çıktığını kaydeden Tuncer Hunca, 1999 yılında Manisalı May Kozmetik firmasını satın alarak renkli kozmetiğe girdiklerini belirtiyor.

Hunca ve Sarantis arasındaki birlikteliğin iki ülke arasında yeni bir köprü oluşturacağını söyleyen Tuncer Hunca, gerçekleştirdikleri güçbirliğiyle ilgili olarak şunları belirtiyor:

“Anadolu ve Yunanistan toprakları ilk çağlardan beri ortak tarihi, kültürel ve sanatsal pek çok değere ev sahipliği yapmış zengin topraklardır. Sarantis gibi köklü bir kuruluşla güçbirliğine giderek bu ortak yönlere bir yenisini daha eklemek istedik. Yaptığımız işbirliğiyle dünya pazarlarında güçlerimizi birleştirerek Türk Yunan dostluğunu ekonomik alana da taşımayı amaçlıyoruz. Sarantis ile işbirliği ortaklığa ilk adım oldu. Ortaklıkla neticelenirse her iki taraf için de çok olumlu olacağını tahmin ediyoruz. Daha flört aşamasındayız. STR8 markalı ürünlerini dağıtıyoruz. Her iki tarafın da ortaklığa niyeti var. Sektörlerinde üretim ve dağıtım ağı açısından en büyük olma özelliğini taşıyan şirketlerimiz üretim, dağıtım, knowhow ve farklı pazarlardaki güçlerini birleştirerek dünya devleriyle rekabet etmeyi amaçlıyor.”

Raf savaşı yaptık

Ortaklık teklifinin Sarantis’ten geldiğini belirten Hunca, “Şirketimizin tamamına talip oldular. Ancak biz çoğunluk hissesinin ve yönetimin bizde kalması şartıyla ortaklığa hazır olduğumuzu ilettik” diyen Hunca şöyle devam ediyor:

“Sarantis’in firma olarak değil ama ürünlerini zaten tanıyorduk. Yurtdışında bize rakip olan ürünlere sahipler. Raflarda savaşlarımız oluyordu. Bu kadar büyük bir şirket olduklarından ise haberdar değildik. Yaptıkları araştırmada kendilerine en uygun olan şirketin Hunca olduğunu söylediler. Niyetleri yalnızca Türkiye’de ürünlerini pazarlamak değil, ciddi bir ortaklık.”

Ortaklığın iki tarafın doğru adım atmasıyla gerçekleşeceğini söyleyen Hunca, “Sarantis pazara konsantre olan bir firma. Biz üretimde bir basamak öndeyiz. İleride ortaklık olursa tüm üretimi Türkiye’ye kaydırma konularını konuştuk. Her iki taraf için de avantaj sağlarsa neden olmasın dedik” diye konuşuyor.

Sarantis’in parfüm pazarında büyük bir paya sahip olduğunu, ortaklık halinde iki tarafında yaratılacak sinerjiyi hissettiğini belirten Tuncer Hunca, iki firmanın avantajlarını birleştirerek, dezavantajlarını ortadan kaldıracaklarını anlatıyor:

“Onlar Balkan ülkelerinde ciddi yayılmacı politika izlemişler ve çok başarılılar. Ancak Türk cumhuriyetleri ve Ortadoğu’da yeterince pazar bulamamışlar. Hunca’yı seçmelerinde en önemli nedeni zihniyet ve güven. Zihniyetlerimiz birbirine çok yakın. Burada uyum sağlandığı için adımlar hızlı atıldı. Belki onuncu toplantıda birlikteliği görüşmek gerekirken birinci toplantıda görüştük. Şu anda şirketlerin değerleme çalışmaları yapılıyor. Bir yıl, bir buçuk yıl sonra ortaklık söz konusu olabilir. Ortaklığa biz de sıcak bakıyoruz. Türkiye 70 milyonluk bir Pazar ve tüketime ihtiyacı olan bir ülke” diyor.

‘Hiç aklımıza gelmezdi’

Mayıs 2005 itibariyle Hunca ürünlerinin, Sarantis vasıtasıyla Romanya başta olmak üzere diğer Balkan ülkelerinde pazarlanacağını anlatan Tuncer Hunca, bugüne kadar bir Yunanlı şirketle ortaklık yapmanın akıllarından hiç geçmediğini belirtiyor. “Ben yurtdışında okurken Yunanlılarla bir futbol liginde tesadüfen kavgayla birlikteliğimiz başlamıştı. Türk – Yunan taraftarlar, her iki taraf da ateşli. İkimiz de şampiyonluğa oynuyorduk. Önce kavga etmiş ardından samimi olmuştuk. İki yıl sonra Türk – Yunan karması oluşturmuştum ve kaptanlığını ben yaptım. Siyasi konulara pek girmiyorduk ama aynı kültüre, aynı zevke ve tada sahiptik. Bu nedenle onların kültürlerine az çok aşinayım” diye anlatıyor.

Yorumlar kapatıldı.