İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bush kazandı, Ankara rahat

Dr. MUHAMMED NUREDDİN

Türkler, George W. Bush’un ABD’nin başkanı olarak yeniden seçilmesi konusunda hemfikir değil. Zira AKP çevrelerindeki bakış açısı askeri kurumdan, halk görüşü ise iktidar çevrelerinden farklı. Türkiye’nin çıkarları ile kamuoyunun hissiyatına ilişkin olarak Bush veya seçimleri kaybeden demokrat aday John Kerry’ye yönelik tutumda farklılık var.

Türkiye’de kamuoyunun görüşünü, Bush’un yeniden başkanlığa seçilmesinin felaket olduğu noktasında hemfikir olan medya organları yansıttı. Tercüman gazetesi dünyayı kan, işkence, savaş ve göz yaşının olduğu bir dört yılın beklediğini ifade ederken Yeni Şafak’tan Ali Bayramoğlu ‘dünyanın en karanlık günü’ sözüyle birçoklarının görüşünü özetliyordu. Bush’un yeniden seçilmesini ‘kâbus’ diye niteleyen Bayramoğlu’na birçok başka yorumcu katılıyordu. Hatta Milliyet gibi bir laik gazeteden Derya Sazak, ‘Allah’ın George Bush’un felaketlerinden insanlığı koruması için’ dua ediyordu.

Çıkarlar gereği

Bununla birlikte Bush’un ikinci dönemi Türkiye’nin bölgedeki çıkarları veya Ankara’nın Washington’la ilişkilerine bırakacağı etkiler açısından değerlendirildiği vakit analizler farklı taraflara yönelmekte.

Öncelikle hiç kimse Türkiye ile ABD arasında 50 yıl önce başlayan stratejik ortaklığı bozan temel etkenin Irak’taki durum olduğunu zikretmiyor. Türkiye Irak’taki Amerikan saldırısına katılmasa da işgalin sonucu, Türkiye’nin kırmızı çizgileri açısından felaket oldu. Türkiye Irak’tan çıktı ve Kürtler, Iraklı Türkmenlerin kaleleri Kerkük’te dahi başat güç durumuna geldi. 5 bin PKK savaşçısı halen Irak’ın kuzeyinde serbest ve Washington, Ankara’nın istediği gibi onları vurmaktan geri duruyor.

Bununla birlikte Türkiye, Bush’un kazanmasını olumlu karşıladı. Çünkü John Kerry Kürtlere Türkiye’yi endişelendiren bağımsız devlete yakınlaşmaları için en büyük fırsatı sunacak konfederatif bir Irak’tan yanaydı. Ayrıca şayet Kerry seçilseydi ‘Ermeni soykırımı’ yaşandığını itiraf edecekti. Bu hususta Amerika’daki Ermeni lobisine kesin vaatlerde bulunmuştu Kerry. Dolayısıyla Türkiye Avrupa Birliği’ne katılım sürecindeki dikenli bir sorunun ABD’de önüne çıkarılmasında kurtulmuş oldu.

Bu durum bizleri Cengiz Çandar’ın da ifade ettiği şu yoruma götürmekte: Şayet Atlantik’in iki kıyısı arasındaki ilişkiler kötü seyrederse Bush’un yeniden seçilmesi, Türkiye’nin AB ile ilişkileri üzerinde olumsuz anlamlar taşıyabilir.

Bush’un ikinci kez kazanmasından en fazla memnuniyet duyan kişi, AB lideri ve erkânıyla şahsi ve siyasi ilişkiler kuran Erdoğan. Zira Bush, Müslüman bir ülkede ‘ılımlı İslamcıların’ iktidarda bulunmasını ilk destekleyen kişi olarak görülmekte. Üstelik söz konusu ülke, Bush’un ‘Büyük Ortadoğu’ ülkeleri için simge olarak yükselttiği demokratik değişim sürecinin modeli. Biraz da bu yüzden Bush Irak savaşındaki tutumu sebebiyle Türk ordusuna yönelttiği eleştirilerden Erdoğan yönetimini ayrı tutmasının yanı sıra Uluslararası Para Fonu kanalıyla Türk ekonomisine tam destek sundu.

Türkiye istisna olabilir

Tabii bu, ikinci Bush döneminde Türkiye-Amerika ilişkilerinin ‘verimli ve ballı’ olacağı anlamına gelmez. Posta gazetesinden Mehmet Ali Birand ABD-İran ilişkilerinde gerilimin tırmanmasından ve bunun Türkiye’ye yansımasından duyulan kaygıyı dile getiriyor. Sedat Ergin Türk-Amerikan ‘çekim hattını’ Irak’ın oluşturduğu ve ABD’nin Türkiye’nin oradaki hassasiyetlerini anladığı oranda Ankara ile Washington ilişkilerinin gelişeceği görüşünde. Milliyet’ten Sami Kohen’in de beklentisi bu yöndeyken İslamcı yazar AhmetTaşgetiren, süper güçlerle birlikte yürümenin ayıyla aynı yatakta uyumak mesabesinde olması sebebiyle Türkiye ile ABD arasında zor ilişkilerin süreceğini ifade ediyor.

Dünyayı zor bir dört yol bekliyor.

Ancak bu, Soğuk Savaş’ın bitişinden 11 Eylül 2001’e, belki Irak’ın işgaline kadar bütün uluslararası ve ABD çapındaki değişimlerden en fazla istifade eden Türkiye açısından pek geçerli değil. (Katar’da yayımlanan Şark gazetesi, Türkiye uzmanı Lübnanlı akademisyen, 7 Kasım 2004)

Yorumlar kapatıldı.