İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“TARİHİN İÇİNDEN VE ÖTESİNDEN Ermeniler ve Türkler : Bin yıllık bir yaşanmışlık”

“NELLA STORIA OLTRE LA STORIA

Armeni e Turchi : Una vicenda millenaria”

Venedik’te “Türkiye’li ve Ermeni aydınların diyalog buluşması” gerçekleşti.

“TARİHİN İÇİNDEN VE ÖTESİNDEN

Ermeniler ve Türkler : Bin yıllık bir yaşanmışlık”

Raffi A. Hermonn

Venedik

(Hyetert-Venedik) İtalya’nın Venedik kentinde, 28-30 Ekim tarihleri arasında, eski İstanbullu, Felsefeci-Dilbilimci,Venedik Üniversitesi Ermenice Dil ve Uygarlıkları Profesörü, Mıkhitaryan Katolik Manastırı eski rahibi, Padre Boğos Levon Zekiyan’ın önerisi ve aracılığıyla, İtalya’nın “Fondazione Giorgio Cini„ Vakfı, Türkiye’li ve Ermeni aydınları arasında, Alman, Amerika’lı, İtalyan, Musevi ve Fransız aydınlarının da katılımıyla, üç gün süren, kapsamlı bir toplantı düzenlemişti.

Toplantının yapıldığı “San Giorgio„ adası, Napoleon I’in, biri hariç, tüm adaları kasıp kavurarak yerle bir ettikten sonra, Venedik’teki harabeye dönüşmüş çoğu adadan (eskiden “Benedictin Manastırı”nın bulunduğu) biriyken; Venediğin 20. yy’ın tanınmış, hayırsever sanayicisi Vittorio Cini tarafından satın alınıp, ölen oğlunun adını alarak, kültürel ve bilimsel araştırmalar yapan “Fondazione Giorgio Cini„ vakfına dönüşmüş.

Bu arada, Napoleon I’in, harabeye dönüştürmesini bırakın, dokunmayı bile redettiği o tek ada ise 19. yy’da Osmanlı İmparatorluğu’nun Sivas kentinden Venediğe gelip, günümüze dek varlığını, dünyanın saygı ve takdirini kazanarak sürdüren, Ermeni Katolik Mıkhitar Rahibin kurduğu “Mıkhitaryan Manastırı„ olmuş.

Bugün, salt Ermeni dünyasının değil, haklı olarak İtalya’nın ulusal kültür zenginliği kapsamında, uluslararası düzeyde, rağbet gören manastırın çalışmaları, Napoleon I’ce “Bilim ve kültür alanlarında akademik düzeyde çalışmalar yaptığı„ kabul edilip, yok edilmek bir yana, “pozitif ayırımcılığa„ tâbi tutulup, her tür desteğe de lâyık görülmüş.

Bünyesinde, altı ayrı Enstitüyü barındıran “Fondazione Giorgio Cini”nin “Venezia e l’Europa” (“Venedik ve Avrupa”) Enstitüsü, bu toplantının asıl düzenleyicisiydi.

Bu enstitünün çalışma alani zaten “Venedik ve Avrupa kültürünün doğal kaynağı, Doğu ve Ortadoğu halk, dil, kültür ve uygarlıkları üzerinde, araştırmalar yapmak.”

“Tarihin içinden ve ötesinden, Ermeniler ve Türkler : Bin yıllık bir yaşanmışlık„ adlı bu toplantıda, üç ayrı tip konuşmacı dâvet edilmişti :

1) Ermenistan’dan, Ermeni kökenliler

2) Türkiye’den, Müslüman Türk kökenliler

3) Her iki gruptan olmayıp, tamamen ayrı ülke ve/veya kökenden olanlar.

İlk günden son güne, konuşmacıların isim, uzmanlık alan ve konuları şöyleydi :

Vakfın, bu toplantıyı düzenleyen “Venedik ve Avrupa„ alt enstitüsünün sorumlu müdürü, aynı zamanda Avrupa’nın en değerli birkaç Bizans uzmanlarından, Antonio RIGO, birinci açılış konuşmasını yaptı.

Arkasından, Venedik “Ca’ Foscari Devlet Üniversitesi„nde “Ermeni Dil ve Edebiyatı Kürsüsü” Başkanı, Felsefeci ve İlahiyatçı, Profesör Padre (Boğos) Levon Zekiyan ise, ikinci açılış konuşmasını yaptı.

Torino Üniversitesi’nde “Siyasal Felsefe„ Profesörü Pier Paolo PORTINARO :

“67, 68 ve 69’lu yıllarda, Biafra’da yapılan katliamlar, uluslararası gündemde iken, şimdilerde değişen pek bir şey olmamasına karşın, uluslararası gündemde Biafra’dan artık hiç söz edilmediği„ gerçeği ışığında “20. yy’daki tüm soykırımlar üzerine bakış” adı altında bir konuşmada bulundu.

Kudüs’teki “Holokost ve Soykırım Enstitütü” Genel Müdürü ve Kudüs Devlet Üniversitesi Profesörlerinden Israel W. CHARNY : “Tarihsel bellek ve devletlerin ‘real politik’ adına, Ermeni Soykırımı’nın inkâr veya minimalize edişiyle, tarihin asıl gerçek bellekle olan ilişkisi” konusu hakkında konuşarak, özellikle bizzat kendi, İsrail
Devleti’nin bu konudaki yanlış politikalarından da, örnekler vermekten kaçınmadı.

Paris’te “Soykırım mağdurlarının, gelecek kuşaklar üzerindeki etkileri” üzerinde çalışmalarıyla tanınmış, Psikanalist Héléne Piralian – Simonian ise: “İnkârcılığın, inkâr eden taraf üzerinde doğurduğu ağır travma” konusunda, üzerinde çalıştığı reel örnekler ışığında, bir tebliğ sundu.

Montreal’deki “Soykırım ve İnsan Bilimleri Enstitüsü”nde “Ermeni Soykırımı Tarihi”
üzerinde incelemeleriyle tanınan, Araştırmacı Frank CHALK: Soykırım tipolojileri uzmanı olarak, her soykırım vakıasının kendine has yanları olduğunu vurgulayarak, bir soykırımın SOYKIRIM sayılabilmesi için, ille ‘gaz odaları ve insanların sabun yapılması şartı olmadığını’ söyleyerek, bunların yapılmadığı şartlarda ‘yapılan soykırım değildir’ demenin, bilimle, hukukla ve vicdanla bağdaşmayacağını anlatıp “Ermeni Soykırımı” ve diğerlerinin tipolojilerini çizdi.

Sorbonne Üniversitesi Tarih Doktorlarından ve Paris’teki “UGAB Kütüphanesi” Müdürü, Raymond KEVORKIAN “Osmanlı İmparatorluğu’nda, Ermenilerin demografik haritası”nı, bu konuda yazmış olduğu kitapların ışığı altında tanıttı.

Bugün dünya’da “Ermeni Soykırımı konusunda uzman, ilk Müslüman Türk bilim adamı” ünvanını, uluslararası bilim çevrelerince taşıyan, Minessota (ABD) Üniversitesi Profesörlerinden, Taner AKÇAM : “İttihatçı’ların deyişleriyle ‘Ermeni Sorunu’nu nasıl çözmek istediklerini ve nasıl çözdükleri !” ve “Cumhuriyet döneminde, bunun nasıl bir ‘Türk kimliği’ oluşmasına meydan verdiği”ne dair, yalın dille anlattı.

ABD’deki, hiçbir Ermeni siyasal kuruma bağlı olmayan, ender kuruluşlardan olan “Armenian Assembly of America”nın, “Akademik ve Arşiv İşleri Sorumlusu” Ruben
ADALIAN: “Türkiye içi ve dışındaki arşivlerin, son durumu” ve bu arşivlerin ışığı altında, bir son durum analizi”yle üzerine, ekibinin gözlemlerini aktardı.

Fransa’da tıp hekimi olarak araştırmalar yaparken, tesadüfen bir başka tıp hekimi olan, İttihatçı Doktor (!) Nâzım’ın, Ermeni yetişkin ve çocuklar üzerinde, onları kobay olarak kullanıp, üzerlerinde yaptığı denemelere rastladıktan sonra, soykırım konusunda araştırmalarıyla tanınan, bir tarihçi olan ve bunu Sorbonne Üniversitesi Tarih Fakültesi
bünyesinde tescil ettiren, Doktor Yves TERNON: “İnkârcılığın problematiği, Türkiye tarafından inkâr edilen Ermeni, Rwanda’ca inkâr edilen Tutsi ve yine bazı çevrelerce hâlâ inkâr edilen Musevi soykırımları, inkârlarının kıyaslaması” üzerinde okudu.

Almanya’daki “Lepsius Arşivleri Enstitüsü” Müdürü, “Avrupa Kiliseler Birliği’nin ‘Araştırmalar Dairesi’ Müdürü, Halle’de “Martin Luther İlahiyat Fakültesi” Profesörü Hermann GOLTZ :“Almanya-Ermenistan-Türkiye ve tarihten alınacak dersler” adlı incelemesinde, tıpkı 1986’de, Doğu Almanya Komünist Partisi’nin, yaptığı ve resmen tescil ettiği gibi “Almanya’nın, 1906’da Afrika’da ‘devlet çıkarları !’ uğruna bütün bir kabileyi yok ettiği, Musevi Shoah’sı ve Ermeni Soykırımı’nda olduğu gibi, tam üç (3) insanlık suçunda, boynunda büyük vebâlleri oldugunu” beyân etti.

Erivan Devlet Üniversitesi “Türkoloji Bölümü”, “Kaliforniya, Ruhr ve Bochum Üniversiteleri konuk konferansçılarından, Rupen SAFRASTYAN : “Selçuk’lardan
taa 19. yy’ın sonuna dek, Ermeni ve Türk ilişkileri”ne panoramik bir bakış attı.

Harvard Üniversitesi’nde yetişmiş, İstanbul Sabancı, Ankara Orta-doğu Üniversiteleri Profesörlerinden, Tarihçi Halil BERKTAY : “Söylem ve gerçek arasındaki fark ve 1915 vahşeti hakkında modern Türkiye’nin milli muhayilesi” üzerine konuşurken, hele kendi ailesinden verdiği örneklerle, bir bireyin günlerden bir gün, bazı aile fertlerinin katliamlara karışmış olduklarının öğrenmesinin, o bireye nasıl bir şok yaratacağını ve dolayısıyla Türkiye insanina birçok şeyi anlatmanın, ne kadar irade isteyen ve zor bir konu olduğunu ama velâkin bundan da tabiî kaçınılamayacağını, bunun bir zorunluluk olduğunu” örnekledi.

Milano’daki “Kafkasya – Asya Araştırma Programı, (ISPI)”nin Editörü, Tarihçi, Ermeni Dil, Uygarlık, Kültürü uzmanı ve Trieste Üniversitesi’nden Aldo FERRARI : “Türkiye’nin Soykırımı Tanıması : Avrupa yolunda önemli bir nokta” başlıklı, emin olduğuna inandığı kaynaklarca, edindiği duyum ve düşüncelerine, ses kazandırdı.

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde “Kıyaslamalı Edebiyat” Kürsüsü Başkan ve Profesörü,
Yayıncı ve “Helsinki Yurttaşlar Derneği” Türkiye şube kurucusu ve başkanı ve yazar
Murat BELGE : “Ermeni Sorunu’nun bir ‘İnsan Hakları Sorunu’ olduğu vesilesiyle,
bu iki sorunun ilişkisi” başlığıyla yaptığı konuşmada, yaptığı diyalog toplantılarından edindiği deneyimleri aktardı.

Ermenistan’li hukukçu Vladimir MARGARYAN : “Ermeni Soykırımı’nın, uluslararası hukuk temelinde, resmi sorumluluğu” temalı, önceden hazırladığı metni, o ana kadar konuşulan ve tartışılanların ışığı altında, değiştirmeksizin, okumakla yetindi.

Ankara Siyasal Bilgiler (Mülkiye) Fakültesi Profesörlerinden, Uluslararası İlişkiler uzmanı, Avustralya Radyosu Türkiye yorumcusu, AGOS haftalık ve BİR GÜN günlük gazeteleri köşe yazarı, Baskın ORAN : “Türkiye’nin resmi görüşünce, bu ve diğer tabuların katettiği yollar ve Türk kamu yargısınca, bu konunun tarihsel ve psikolojik algılanması”ni, kendi kişisel görüşünü de, biraz ekleyerek, anlattı.

“Fondazione Giorgio CINI” vakfının bünyesindeki altı enstitüden biri, bu toplantının düzenleyicisi “Venedik ve Avrupa”nın Müdürü, Antonio RIGO ve bu buluşmanın fikir babası, Padre (Boğos) Levon Zekiyan’ın yönettikleri oturum’da ise :
İstanbul Bilgi Üniversitesi sosyoloji okutmanlarından, “Gazetem.Net” yazarı ve TESEV’in “Azınlıklar üstüne araştırmacı”larından, Ferhat KENTEL : “Türkiye’de Ermeni olma sanatı” konulu, yerli ve yabancı kitlelerin bilmediği ya da bilmesine karşın
pek dile getirmeye cesaret edemediği, ilginç bulgu ve gerçekleri, dinleyicilerle paylaştı.

1993’te, daha önce ABD’de bu konuda başlatılan “workshop” türü toplantıyı saymazsak, kendi türünde, yâni “workshop”un aksine, “kitlerere açık” tarzda, tarihteki ilk “Türk-Ermeni Demokratik Diyalog Sivil Girişimi”ni, Paris’te “Centre de Recherches sur la Diaspora Arménien – CRDA –” ile başlatan, uluslararası medya ve basının “Türk Cesaret Ana”sı olarak anılan, sosyolog Ayşe Nur’un kocası, kendisinin de “Türk Noel Baba’sı” şeklinde adlandırılan, Yayıncı, İnsan Hakları savunucusu, Uluslararası Yayın Özgürlüğü Komitesi onur üyesi ve hâlâ yasaklı olan “Ermeni Tabusu” adlı kitabı basan, iktisatçı Ragıp ZARAKOLU : “Osmanlı ‘Millet’ sisteminin, çokuluslu toplumundan, Cumhuriyet’in ‘Ulus Devlet’ sisteminin, tekulus hegemonyasına ve yarının ‘Demokratik Cumhuriyet sistemiminde, çok kültürlü topluma geçişin nasıl olacağı” üzerinde, dün – bugün ve yarın eksenli, bir düşünsel foto albümü sergiledi …

Sonunda, tüm konuşmacıların ve oryantalist, Mauro BUSSANI ile edebiyatçı ve yazar Antonia Arslan’ın, türkolog Giampiero Bellingeri’nin ve Washington, Atina, Tahran ve Ankara’da uzun yıllar İtalyan Elçiliklerinin Kültür Araşeliğini yapmış Bizans ve İslam sanatı tarihçisi Gianclaudio Macchiarella’nın katıldığı, Antonio RIGO ve Boğos Levon ZEKİYAN’ın yönettiği, bir yuvarlak masa toplantısında, tüm konuşmaların değerlendirmesi yapıldı. Bu yuvarlak masaya davet edilmiş olan yazar ve tarihçi Marco Tosatti ise şiddetli grip nedeniyle katılamadı.

“Gerek Türk /Türkiye’li ve gerekse Ermeni toplumlarının, değişik nitelikteki buhran
ve ruhsal ağırlık–travma içinde oldukları, durumun her iki halkın sağlıklıca ilerlemesini engellediği, bundan sadece ve sadece diyalog yoluyla çıkılabileceği, önemle vurgulandı.

1993’te, her iki toplumun, ırkçılığa varan milliyetçi unsurlarının çıkarttığı zorluklara karşın, yine de inatla başlayan bu sürecin, bugüne dek bir çok meyveler verdiğini, zaten bu toplantının ve düzenlenen her toplantıda, eklenen yeni simâların da, bunun bir kanıtı olduğu ama daha katedecek bir çok adımın olduğu”, yapılan değerlendirmede belirtildi.

Bazen tartışmalara girme sınırına yaklaşılmıs olsa da, genelde içten, değişik açılardan konuya yaklaşma eğilimi gösterip, entellektüel temelde, bir nitelik arzeden içerikte, gerçekleşen toplantının ayrıntı, akılda kalan ifade ve izlenimlerimizi, okuyucularımıza, daha sonra sunacağız.

Yorumlar kapatıldı.