İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Patrik Hazretlerinden Sayın Başbakana Mektup

YARGITAY AZINLIK VAKIFLARI ALEYHİNDEKİ ESKİ GÖRÜŞÜNDE ISRARLI

Bilindiği gibi 1935 tarihinde 2762 sayılı Vakıflar Kanunun yürürlüğe
girişinden 1960’ lı yılların sonuna kadar cemaat Vakıfları her türlü yolla
taşınmaz mal edinmişler ve bu malları
adlarına tapuya tescil ettirmişlerdir.

Ancak Cemaat Vakıflarının vakfiyeleri olmadığı için 1935 yılında yürürlüğe
giren 2762 sayılı kanunun geçici A maddesi gereğince verdikleri beyannameyi
vakfiye kabul ederek bu vakıfların 1936 yılından sonra taşınmaz mal
edinmelerini yasaklayan ve bu tarihten sonra edinilen taşınmaz malların geri
alınmasını öngören 1974 tarihli Yargıtay Genel Kurul kararları ciddi
eleştiriler ve tepkilere neden olduğundan Kanun koyucu 4771 ve 4778 sayılı
yasalarla getirdiği düzenleme ile 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 1.
maddesini değiştirerek bu
uygulamaya son vermiş böylece Cemaat vakıflarının yeniden taşınmaz mal
edinmelerine olanak sağlanmıştı.

Fakat ne yazık ki uygulamada ilgili bürokrasi ve yargı ısrarla bu yasaların
getirdiği hükümler
yokmuş gibi hareket etmeye devam etmektedirler.

Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde, Cemaatimize ait Surp Pırgiç Hastanesinin
tapuda kendi adına tescili yapılmış bir taşınmaz malı ile ilgili olarak
Hazine açtığı tapu iptali davasının yargılamasını yapan yerel Mahkeme 4771,
4778 sayılı yasalar ışığında Hazinenin tapu iptal davasını reddetmiştir.
Hazinenin bu kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay verdiği bir bozma kararı
ile cemaat vakıflarının yeni mal dahi edinmelerine olanak tanıyan
yasaları göz ardı ederek 1974 tarihli Yargıtay Genel Kurulu kararında yazılı
“ azınlık vakıflarının 1936 yılında verdikleri beyannamede yer almayan gayrı
menkulleri iktisap edemeyecekleri “ şeklindeki eski görüşünde ısrarcı
olduğunu gösteren bir bozma kararı vermiştir.

Yargıtay’ın sergilediği bu tutumu ve Hastane vakfımız aleyhine verdiği bu
kararı üzüntüyle karşılayan Patrik Hazretleri bu soruna olumlu bir çözüm
üretebileceğini ümit ederek Sayın Başbakanımıza bir mektup yazarak
üzüntülerini bildirmiştir. Sayın basınımız aracılığı ile kamuoyuna
duyurulur.

Patriklik Basın Sözcüsü

Av. Luiz Bakar

***********************

PATRİK HAZRETLERİNİN SAYIN BAŞBAKANA GÖNDERDİĞİ MEKTUP

3 Kasım 2004

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN

T.C. Başbakanı

Ankara

Sayın Başbakanımız,

Bilindiği üzere, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği çalışmalarına Türkiye
Ermenileri Patrikliği ve cemaat üyeleri, başından beri en etkin şekilde
katkı sağlamakta olup, çabalarını halen ısrarla, aynı doğrultuda
sürdürmektedir. Gayrimüslim cemaatler arasında nüfusça en kalabalık kesim
olan Türkiye Ermenileri’ne gerek Avrupalı bakanların, diplomatların ve
kilise yetkililerinin, gerekse yabancı basın mensuplarının gösterdikleri
yoğun ilgi, ülkemizin demokratik geleceği uğruna yapıcı çaba gösterme
konusunda bizlere de önemli fırsatlar yaratmaktadır. Avrupa Birliği’ne uyum
sürecine paralel olarak, hükümetinizin azınlıklara ilişkin daha önce
görülmedik biçimde bir takım yasal düzenlemeler yapması gerek şahsım,
gerekse Ermeni cemaati üyesi tüm vatandaşlar tarafından olumlu
karşılanmıştır.

Ancak, bu düzenlemelerin yapılmasından bugüne uzunca bir zaman geçmiş
olmasına rağmen Ermeni cemaatinin, özellikle vakıflarıyla ilgili sorunları
bağlamında, uygulamalarda ne yazık ki yasaların çıkartılma amaçlarına uygun
olumlu yönde kayda değer bir iyileştirme meydana gelmemiştir. Uygulamada
devam eden aksaklıklara bu kez Yargıda verilen bir karar da eklenmiş
bulunmaktadır. Somut bir örnek teşkil eden bu Yargıtay kararını dikkatinize
sunmayı uygun gördüm.

Uzun yıllar boyunca Azınlık Vakıfları’nın mal edinmesinin önünde var olan
engelleri kaldıran, kamuoyuna mal olan 4771, 4778 ve 4928 sayılı olumlu
nitelikli yasalara rağmen, uygulamada engeller varlığını sürdürmekte ve
ayırımcılık devam etmektedir. Ekte sunduğum, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin
2004/8622E 2004/9589K ve 22.09.2004 T sayılı kararı yasalara rağmen Yargının
da eski tutumunu sürdürdüğünü ve ayırımcılık yaratan 1974 tarihli Yargıtay
Genel Kurulu kararındaki eski anlayışını devam ettirdiğini bize
göstermektedir. Yargıtay yeni yasalara hiçbir şekilde itibar etmeyerek eski
tutumunda ve zihniyetinde ısrar ederek dava konusu gayrı menkulün 1936’da
vakıflarımızdan istenilen beyannamede yer almadığını ve bu tarihten sonra
mal iktisap edemeyeceğini ileri sürerek bidayet Mahkemesinin verdiği kararı
bozmuştur. Yargının bu tutumu cemaatimizde huzursuzluk yaratmıştır.

Ülkemizde kurulu vakıflar arasında, özellikle vasiyet ve bağış yoluyla mal
edinilmesi hususunda negatif bir ayırımcılık yaratan bu tür uygulamalara
karşı Hükümetiniz’in yeni çözümler üreteceği inancıyla, Zat-ı âlinize ve
çalışma arkadaşlarınıza kendim ve cemaatim adına en iyi dileklerimi
sunuyorum.

Derin saygı ve dualarımla,

MESROB II

Türkiye Ermenileri Patriği

Yorumlar kapatıldı.