İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Amerikan seçimleri ve Türkiye

Gündüz Aktan

Dış politikada gelişmeleri önceden tahmin etmek imkhansız denecek kadar zor. Yani ‘spekülasyon’ yapmaya mecburuz. (Bu kelimeyi ne zaman kullansam, Abbasi döneminde, eski Yunan’dan etkilenmiş büyük Arap filozofların bugün bizim dilimize Batı’dan girmiş birçok sözcüğün Arapça karşılıklarını kullanmış oldukları aklıma geliyor. Örneğin diyalektiğe mücadele kelimesinin akrabası olarak ‘cedel’, determinizme mecburiyetle ilişkili ‘cebir’, spekülasyona ise ‘bakmak’tan türetilmiş ‘nazar’ diyorlardı. Bu bağlamda sonradan teori anlamı da verilen ‘nazariye’ kelimesinin neden bir türlü itibar kazanamadığını anlamak mümkün.)

Bu girişten sonra Amerikan seçimlerinin Türkiye’ye olası etkilerine bir ‘nazar’ atalım.

Bush kazanırsa son dönemi olacak. Bu dönemde zor kararları alabileceği söyleniyor. Bush için zor kararın, Irak’ta başarısızlığa uğradığı saptamasıyla çekilmek mi, yoksa çok daha fazla asker göndererek Irak’ta düzeni sağlamak mı olacağı şimdiden söylenemez. Amerika’nın Irak’ı aniden bırakması halinde, bu ülkede yıllarca sürecek ve komşu ülkeleri de içine çekecek bir iç savaş çıkabilir.

Fazla asker gönderip Irak’ta istediği çözümü sağlayan Amerika’nınsa, İran ve Suriye’ye karşı, müttefiklerle işbirliğine gerek görmeden, çok daha müdahaleci bir politikaya yönelmesi ve bu yüzden AB ile ilişkilerinin daha da bozulması mümkün.

AB’den uzaklaşan bir Amerika’nın terörizmle mücadelede Rusya, Çin ve Hindistan’la işbirliğine ağırlık vermesi de olası. Amerika’nın, sırasıyla Çeçenistan, Sincan ve Keşmir’de Müslümanlarla mücadele halindeki bu üç ülkeyle birlikte hareket etmesi, uygarlıklar arası çatışmayı çok daha tehlikeli hale getirebilir. Türkiye ile ilişkileri gerilen İsrail, Hindistan’dan sonra Rusya ile de yakınlaşıyor.

Kerry’nin Irak’a ilişkin politikasının ne olacağını kestirmek güç. AB’nin Amerika ile işbirliği yapmak için ileri süreceği şartları kabul edip etmeyeceği şimdiden bilinemez. Ama bir kere Irak kördüğümünden sıyrılabilirse, Ortadoğu’da rejim değişikliğine çok daha ihtiyatlı yaklaşması söz konusu olabilir.

Kerry’nin Türkiye açısından ‘büyük bilinmezi’ Ermeni soykırım iddiaları konusunda ortaya çıkıyor. Bugüne kadar Amerikan başkan adayları seçim platformunda Ermenilere verdikleri sözleri, başkan olduklarında unuttular. Ama hiçbir başkan adayı bu konuda Kerry kadar ileri gitmemişti.

Hangi aday başkan seçilirse seçilsin, Amerika’yla ilişkilerimiz AB üyelik sürecimizden etkilenecek.

Bu sürece giren bir Türkiye, tam üye oluncaya kadar, yani en az önümüzdeki 10 yıl boyunca dış politikada AB’nin baskılarına karşı güçsüz olacak.

Bu dönemde kendi çıkarı gerektirse bile, AB’nin tutumundan büyük sapmalar yapamayacak. Bundan en çok Türkiye’nin İsrail’le ilişkileri olumsuz etkilenebilir. İsrail aleyhine ve Filistin halkı lehine Türkiye’de var olan eğilim daha da güçlenebilir.

Öte yandan Amerika’nın diğer bölge ülkelerine tek başına yapacağı müdahalelerinde Türkiye’den yararlanma imkânları da daralabilir. AB, Amerika’yı uluslararası kurumlar ve kurullar içine alma politikasını, Türkiye’nin bozmasını istemeyecektir.

Türkiye’yi içine alan bir AB’nin, stratejik yerimiz ve silahlı kuvvetlerimizin büyüklüğü nedeniyle Amerika’ya karşı kendisini daha az bağımlı hissedeceği yolunda iddialar var. Bu nedenle AB üyeliğimizin Amerika ile AB arasındaki ilişkilere ağır darbe vuracağı dahi ileri sürülüyor. Bu nedenle, yeni Amerikan yönetiminin AB üyeliğimizi desteklemekten vazgeçmesi ihtimali belirebilir.

Bush’un İsrail-Filistin ihtilafında Sharon’u şartsız desteklemesi ve Irak’a müdahalesi nedeniyle sevilmediği, bu bağlamda Amerika’nın biz dahil hemen her ülkede geniş ölçüde eleştirildiği görülüyor. Bu tavrın, kısmen de olsa, Sovyetler’in yok olduğu bir dünyada protesto ihtiyacından kaynaklandığı değerlendirmesini yapanlar var. Kim seçilirse seçilsin, Amerika gibi son derece önemli bir ülkeyle ilişkilerimizi yönetirken, kamuoyumuzda çıkacak bu tür tepkilere kendimizi kaptırmamaya dikkat etmek gerekiyor.

Yorumlar kapatıldı.