İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bunlar öğretilseydi `Tarih´i severdim!

Ruhat Mengi

Lisede ikmale kaldığım tek dersti tarih… O gereksiz yere ezberlememiz istenen yüzlerce tarih, o çoğunu asla hatırlamayacağımız bir sürü savaş ve detaya ne gerek vardı ki… Kafamızı lüzumsuz bilgilerle doldururken asıl öğrenmemiz gereken şeyleri atladılar. Sıkıntısını bugün çekiyoruz.

Benim okurlarımın çoğu genç. Lise ve üniversite öğrencileri. En azından onlara, gerekli olabilecek bu bilgileri aktarmaya bir iki gün daha devam edeceğim. Kimbilir, belki bu arada ilgili ‘Bakanlıklar’dakiler de öğrenir ve gerekeni yaparlar. Aşağıdaki alıntılar Ermeni Dosyası’ndan:

“Daha Osmanlı Devleti harbe girmeden, ama seferberlik ilân eder etmez Marsilya’da yaşayan Türk Ermenileri 5 Ağustos 1914’te büyük bir toplantı yaparak bir beyanname neşrediyorlar ve bu çeşitli gazetelerde yer alıyordu. Turabian Aram imzasıyla neşredilen bu beyannameden birkaç cümle. (Les Volontaires Armeniens sousles Drapeaux Français – Marseille 1917): ‘Rus Ermeniler, Moskova orduları saflarında, kardeşlerimizin cesetleri üzerine yapılan tahkirin intikamını almak için vazifelerini yapacaklardır. Bize, Türk tahakkümündeki Ermenilere gelince, hiçbir Ermeninin silahı, ikinci vatanımız olan Fransa’ya, onun müttefik ve dostlarına çevrilmemelidir.’

Savaş başlayınca Ermeniler’in Ruslarla işbirliğine giriştiklerini hemen her kaynakta bulabiliyoruz.

Birkaç misal verelim.

Rafael de Nogales (Four Years Beneath the Crescent – New York 1926): ‘Muhasamat fiilen başlayınca, Meclis’teki Erzurum Mebusu Garo Pasdermishan üçüncü ordudaki hemen bütün Ermeni subay ve askerlerle öte tarafa, Rusya’ya geçti. Kısa bir süre sonra onlarla geri dönerek köyleri yakmaya, ellerine geçen bütün masum Müslümanları insafsız şekilde kılıçtan geçirmeye başladı.(…) Ermeni birliklerinin zaten haklı gösterilemeyecek bu firarları, bilahare Başkale, Saray ve Bayazıt bölgesinde yaptıkları mezalim Türkler’i endişeye düşürmekte gecikmedi.’

Philippe de Zara (Mustapha Kemal, 1936): ‘Vatandaşlık görevlerinin asgarisini yerine getirdikten sonra Ermeniler düşmanın hareketlerini teşvike başladılar. Bu ikili davranışlarının sadakatle ilgisi şüphesiz yoktu. Ama Sultan’ın Hıristiyan tebasının en mukaddes görevinin itaatsizlik olduğunu onlara öğreten Avrupa an’anesi mevcutken hangi Batılı onları kusurlu bulabilirdi (…) Bir kin edebiyatı aldı yürüdü: Türk analar ağlasınlar, Türkler’e biraz ızdırap tattıralım… Ermeniler’in suçluluğu hiçbir şüpheye yer bırakmaz.’

Daha sonra Ermeniler Van, Bitlis, Erzurum gibi illerde isyanlar çıkarmaya başlıyor.”

Part time Tarih hocanız yoruldu. Bugünlük dersimiz bitiyor arkadaşlar. Paydos!

Zorbalık bitecek mi?

Önceki gün yazdığım ama yerim yetmediği için yayımlanamayan Tatlıses vakası’ başlıklı yazımda bizim, basın olarak İbrahim Tatlıses’in zorba tavrına yeterli tepkiyi gösterdiğimizi (benim de bu konuda en az 3-4 yazı yazdığımı) ama bizden önce yargının, Asena’nın şikayetlerini açık ihbar kabul ederek gerekeni yapmasının şart olduğunu anlatmıştım. Onu okuyamadınız ama neyse ki aynı gün Valilik önerimin uygulamasını yaptı ve dava açtı. Bugün, Ağustos’un 22’sinde onun hakkında yazdığım sondan bir önceki yazımı tekrar veriyorum…

Vurma beyim vurma!

Alem buysa kral odur, bu âlemin kabul edilemez her hatası şıpın işi sineye çekilen kralı İbrahim nâm Tatlıses beyefendi, yeni bir şarkı patlatmışlar Asena için:

“Kız ben seni vurmaz mıyım. Saçlarından asmaz mıyım. Senin gibi bir zalimi tarihlere yazmaz mıyım” buyurmuşlar…

Hoop, çektiniz mi sineağinize? Çektiniz. Geçmiş olsun…

Bir sonraki karede Asena’yı yine tekerlekli sandalyede görebiliriz. Malûm, “Tatlıses kadınları” sıraya girerken dekor malzemesi olarak genelde bu sandalye türü kullanılıyor. Önde o, arkada tekerlekli sandalyeleriyle geçen kadınlar.

Bir bağlantı kuruyor filân değilim, tamamen ve de katiyen tesadüf. Yine de naçizane bir teklifim olacak. İbrahim Bey ve kendisi gibi Türk türküzistanmm pek takdire şayan maço derebeyleri artık bu vurmalı, kırmalı, saçlarından asmalı şarkılarına bir son versinler.

Maalesef örnek alınan şahıslar olarak bulunmaktalar müzik ve magazin âleminin zirvelerinde. “Kör ölür badem gözlü olur” ülkemizde (ki son zamanlarda örneklerini görmeye devam etmekteyiz) bu “kör, kör parmağım gözüne”, “kabadayılığın nâmı yürüsün” türü şarkılar da cahil cühela, her duyduğundan etkilenen bir kesimi etkilemektedir.

İnsanların kurşunlandığı gece kulübü sahneleri ve bilumum diğer sahneler, arkasından bir ünlü isim dolanınca ortalıkta, özendirici olmaktadır. Silahını çeken karısını, kızını, oğlunu, anasını temizlemekte ve bu zavallı millet de Allah’ın günü gazetesinde, TV’sinde bu haberlerle yoğrulmakta, üzüntülerden üzüntü beğenmektedir.

Asena’nın kendisi bile bıkıp usandı artık bu tehdit kokan konuşma ve şarkılardan… Açıkça şikayette bulundu. Demek ki onu da sıktı artık.

Gerçekten de yeter!

Her ne kadar İbrahim Bey basının uyarılarına pek sinirleniyor, hepsine toptan hakaretler yağdırıyor ve bunları da sinelere sığdırıyor ise de yeter.

Onun “imtiyazlı vatandaşlığı” filan mı var, bilmek herkesin hakkı!

Yorumlar kapatıldı.