İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

AB yolculuğunda önemli bir hafta

Murat Yetkin

Türkiye’ye üyelik müzakereleri için tarih açıklanması beklenen 17 Aralık AB zirvesi öncesinde hükümet iki önemli siyasi adım daha atmaya hazırlanıyor. Bunlar, aslında Kopenhag Siyasi Kriterleri’nin tamamlanması açısından gerekli olan yeni Dernekler Yasası ve Vakıflar Yasası.

Yeni Dernekler Yasası, içerik olarak Türkiye’nin sivil toplum altyapısını Avrupa standartlarına çıkarmayı, sivil toplum entegrasyonunu öngörüyor. Yeni yasayla dernek örgütlenmeleri ve derneklerin uluslararası işbirliği kolaylaşacak. Yasa aslında daha önce, 16 Temmuz 2004’te Meclis’te kabul görmüş, ancak iki maddesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 2 Ağustos 2004’te veto edilmişti. Sezer, veto gerekçesinde derneklerin yurtdışından mali yardım alıp bunu siyasi partilere aktarmasına izin verilmemesini, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu söylemişti. Hükümet, halen Meclis İçişleri Komisyonu’nda bekleyen bu maddeleri kısa süre içinde, belki Cumhurbaşkanı’nın uyarılarını da dikkate alacak şekilde yeniden Genel Kurul’a taşımayı planlıyor. AB İlerleme Raporu’nda da bir eksiklik olarak anılan Dernekler Yasası’nın tamamlanması, 17 Aralık’ta Türkiye için alınacak karar üzerinde olumlu etki yapabilir.

Daha olumlu bir etki, yeni Vakıflar Yasası’nın da kabulü ile olacaktır. Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesindeki bir komisyon tarafından yazılan ve halen Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in incelemesinde bulunan yeni yasa tasarısı, temel olarak, gayrimüslim vakıflarına uygulanan ek kısıtlamaları kaldırması ve Türkiye’deki bütün vakıfları yasalar önünde eşit hale getirmesi yönüyle öne çıkıyor. Aslında yeni Vakıflar Yasası ile azınlıkların mülkiyet hakları önündeki bulunan ve şikâyet nedeni çoğu engel ortadan kalkmış olacak.

Bu yasa, aslında İkinci Dünya Savaşı’nda Müslüman olmayan Türk vatandaşlarına yönelik olarak getirilen ve hâlâ ulusal güvenliğe bir tehdit olarak değerlendirilen mülkiyet ve vatandaşlık hakları üzerindeki fiili kısıtlamanın da son bulması demek.

Belki de bu nedenle bu yasa taslağının, 27 Ekim Çarşamba günü yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ele alınabileceği söyleniyor.

Çarşamba günkü MGK’nın bazı özellikleri var. Bunların başında, ilk kez sivil bir MGK Genel Sekreteri’nin katılımıyla yapılacak toplantı olması geliyor. Büyükelçi Yiğit Alpogan’ın Genel Sekreter olarak sunum yapacağı MGK toplantısı, kendisinin yanı sıra yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve yeni Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri’nin de asli üye olarak katılacakları bir tanışma toplantısıyla sınırlı kalmayacak. Gündemde -eğer alınırsa Vakıflar Yasası dışında önemli maddeler de olacak. Bunlar arasında Kıbrıs’ta giderek ağırlaşan siyasi sıkışma, Irak’ta artan endişeler ve en önemlisi Avrupa Birliği zirvesi öncesi yapılacak durum değerlendirmesi yer alıyor.

Sıcak gelişmeler açısından en önemlisi bu son konu olabilir, çünkü Başbakan Erdoğan bir gün önce, 26 Ekim Salı günü Berlin’de önemli temaslardan dönmüş olacak.

Berlin’de Türk Hava Yolları için alınacak Airbus uçaklarının imza töreni var. Ama siyasi açıdan gözler hem Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder ile Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın yapacağı ikili görüşmeye, hem de Başbakan Erdoğan’ın da katılımıyla yapılması beklenen üçlü görüşmeye çevrildi. Erdoğan’ın Chirac ve Schröder ile ayrı ayrı da görüşmesi bekleniyor.

Fransa’daki iç siyasi dengeler nedeniyle Türkiye’ye verdiği sıkıntı göz önüne alındığında, bu temasların kritik bir zamanda yapıldığı görülebilir. Erdoğan, bu temaslardan aldığı taze bilgi ve izlenimlerle MGK’ya katılacak ve bunları kurul üyeleriyle paylaşacak; en azından öyle umuluyor. Dolayısıyla bu haftaki MGK toplantısında hükümetin Meclis’i yeniden harekete geçirmesini kolaylaştıracak tartışmalar beklenebilir.

Peki, MGK’daki tartışmalar hükümetin AB konusunda atacağı yeni adımları zorlaştırabilir mi? Çok muhtemel değil. Gerçi mutlaka yeni reform adımlarının temel çıkarları zedelememesi için nelerin yapılması, ya da yapılmaması gerektiği yönünde uyarılar olacaktır. Ama Ankara’da herkes ülkenin ne kadar zor bir tarihi dönemeçte olduğunun ayrımında. Türkiye’nin önüne dışarıdan çıkarılan engellemelere, içeriden gelecek katkıların hesabını üstlenmek, oldukça ağır bir sorumluluk.

Yorumlar kapatıldı.