İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Azınlık raporu

Cüneyt ÜLSEVER

DÜN Radikal’de yayınlanan bir yazı beni çok mutlu etti, bu ülke adına umudumu bir kez daha artırdı.

Gazeteye göre:

‘…(Başbakanlığa bağlı) oluşturulan ‘Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu’nun raporunda, Türkiye’deki vatandaşlık anlayışının gözden geçirilmesi, tek kültürlü ulus-devlet modelinin insan haklarını göz ardı eden boyutu yerine, çok kültürlü, çok kimlikli, özgürlükçü ve çoğulcu yeni bir toplum modelinin esas alınması istendi…’

Bu sözleri çok değil, 3-4 yıl önce birisi söyleyecek olsa idi, maazallah anasından emdiği süt burnundan gelirdi.

Bu ifadeler şimdi Başbakanlık’ta seslendiriliyor!

Yetmedi, şu ifade de raporda yer alıyor:

‘…Artık eğilim, bir ülkede azınlık olup olmadığını o ülkeye sormamak ve eğer ’etnik, dilsel, dinsel bakımdan farklılık gösteren ve bu farklılığı kimliğinin ayrılmaz parçası sayan’ gruplar varsa, o devlette azınlık bulunduğunu kabul etmek yönündedir.’

* * *

Yalım Eralp Ağabey haklı olarak uyarıyor:

Lozan’ı sorgusuz sualsiz 21. yüzyıla uydurmaya kalktığımızda:

1) ‘Azınlık kavramının sadece ve sadece dinsel olduğu konusunda ısrarlı oluyoruz’; benim de aklıma takılıyor; buna göre laiklik anlayışımızı nasıl müdafaa ederiz? Nasıl ‘Biz tüm dinlere aynı mesafede duran laik bir toplumuz’ diyebiliriz? Bu akıl ile hangi hakla AB’ye ‘Hıristiyan kulübü’ deyip, onları din faktörünü öne çıkarmakla suçlayabiliriz?

2) Eğer Kürtler asli unsur ise, o halde resmi dilin içine Türkçe dışında Kürtçe’yi de koymak zorunda kalmaz mıyız? (Y.E.)

* * *

Halbuki Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu azınlığın tarifini 21. yüzyılda ulaştığı anlam çerçevesinde veriyor.

Yine Radikal’de Murat Yetkin’in Prof. Dr. Baskın Oran’dan naklettiğine göre, raporunu özü:

‘Azınlık, çoğunluktan kendini farklı hisseden ve bunu kimliğinin vazgeçilmez unsuru sayan kişidir. Varsa vardır, yoksa yoktur. Devlet, sadece, hak verecek mi vermeyecek mi ona karar verir’, diyormuş.

Meseleyi bu kadar öz ve basit takdim eden herkese teşekkür ederim.

Hepimizin bir şeyden gocunduğu bir dünyada ben de Lozan’daki ‘azınlık’ kavramından gocunuyorum.

Herkesin ama herkesin bir şekilde ve bir yerde çoğunluktan farklı olarak azınlık olduğu bir dünyada azınlık kelimesini ait olduğu sosyolojiye taşımaz isek, hele hele hiç ait olmadığı hukuk kelimesinden koparmaz isek:

Herkese eşit mesafede duran tek hukuklu bir dünyayı nasıl kucaklarız?

* * *

Beni Müslüman bir dostu öldüğünde ‘Rahmet eylesin!’ sözleri ile yad eden mantığın başka dinden bir dostunu ‘Toprağı bol olsun!’ diyerek uğurlaması bile çok rahatsız eder.

Devlet, çoğunluk-azınlık ayrımına zerre kadar kapılmadan herkesin hakkını herkese ve eşit koşullarda vermek zorundadır!

Yorumlar kapatıldı.