İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fransa utansın

Erdal Şafak

Bugün Fransa Meclisi’nde olmak vardı. Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili görüşmeleri izlemek için… İkiyüzlülüğün, sorumsuzluğun, siyasal ahlaksızlığın, dönekliğin, ihanetin en muhteşem örneklerini görmek için…

Sağcısıyla, solcusuyla milletvekillerinin çoğunluğu Türkiye tartışmalarında gemi öylesine azıya aldılar ki, sonunda Fransız basınında bile iğrenme ve isyan sesleri yükselmeye başladı. Buyurun size ülkenin en etkin ve saygın kalemlerinden Alain Duhamel’in dün “La Liberation” gazetesinde yayınlanan “Fransız ikiyüzlülüğü” başlıklı yazısından bir bölüm:

“Cumhurbaşkanı Chirac bir yandan Türkiye’nin üyeliğini desteklediğini söylüyor, bir yandan da AB Komisyonu’na hem işi ağırdan alması, hem de gerekirse müzakerelerin kesilmesi kapısını açık tutması telkininde bulunuyor. Aynı Chirac, Türkiye’ye göz kırparken, el altından AB’nin gelecekteki bütçelerini Türkiye’ye fon aktarılmasına imkan vermeyecek ölçüde makaslıyor. Kısacası kollarını Türkiye’ye açarken, o uzun bacaklarıyla da var gücüyle itiyor.

Chirac’ın gelmiş geçmiş tüm dışişleri bakanları da aynı… Görevdeyken Türkiye’nin sırtını sıvazladılar, koltuklarını yitirince ağız değiştirdiler.

Sanki sol muhalefet farklı mı? 1999 Helsinki zirvesinde Türkiye’ye üyelik yolunu açan kararı Chirac ve sosyalist Başbakan Lionel Jospin birlikte verdiler. O dönemde Laurent Fabius’tan (Sosyalist Parti’nin iki numaralı ağır topu) hiçbir itiraz gelmedi. Şimdi Türkiye karşıtları safında…”

Böyle uzayıp gidiyor Duhamel’in listesi… Bir başka saygın gazeteci, “Le Nouvel Observateur” dergisinin yazı işleri müdürü Jean-Marcel Bouguereau, “Türkler, Fransızlar’a ne yaptı” diye soruyor ve ekliyor: “AB’nin hiçbir ülkesinde Türkiye’nin üyelik perspektifi böylesine düşmanca karşılanmadı. Oysa devrimi, Jakobenliği, Aydınlanma felsefesiyle Fransa model oldu Türkiye’ye. Şimdi bu düşmanlıkla kendimizden ve cumhuriyet modelimizden kuşkuya düşmüş olmuyor muyuz?”

Tuzak üstüne tuzak

Ama vicdan azabını ve utancı yansıtan bu satırların bugün parlamentoda zerrece etkisi olmayacak. Türkiye karşıtları, halkın korkularını kamçılama yarışına girecekler.

Fransız Anayasası’na göre, uluslararası anlaşmaları müzakere edip imzalamak yetkisi cumhurbaşkanında olduğu için genel görüşme sonrası oylama yapılmayacak. Türkiye’yi mutlaka oylatmak isteyenler onun da formülünü buldular. Hem de birkaç tane.

Örneğin, Kıbrıs Rum Meclisi ile ortak karar tasarısı hazırlıyorlar. Tasarıya göre, Türkiye 17 Aralık’a kadar Kıbrıs sorununu çözmezse müzakereler açılmayacak. Önce onu oylatacaklar.

Yetmezse Bütçe Komisyonu’nda oylama planı var. 2005 bütçesinden AB’ye aktarılacak fondan 47 milyon Euro kesinti önerecekler. Bu para, AB’nin adaylığa hazırlık çerçevesinde Türkiye’ye vereceği 283 milyon Euro’luk yardımdan Fransa’nın payına düşen bölüm.

O da olmazsa, iktidarın küçük ortağı Fransa Demokrasi Birliği lideri François Bayrou işi hükümet hakkında gensoru önergesi vermeye kadar götürecek.

Ah, unutmadan; Fransa Meclisi’ndeki bu tuzaklar atlatılsa bile gelecek ay Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’nin olası üyeliğine ilişkin oylama var. “Bağlayıcı değil” deniyor. Ya etkileme gücü? Göreceğiz…

İnanmazdık ama Fransız politikacılarının düzeyini anlatmak için yapılan benzetme meğer doğruymuş:

“Seçmenleri yamyam olsa, gözlerini kırpmadan akşam yemeğine misyoner vaat ederler…”

Yorumlar kapatıldı.