İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Patrikhane sorunu

İlter TÜRKMEN

GEÇEN hafta Fener Patrikhanesi’ne karşı düzenlenen protestolar Yunanistan’da tepkiyle karşılandı. Esasen güdülen amaç da buydu:

Verheugen’in ziyareti arifesinde suları bulandırarak AB üyeliği sürecine zarar vermek. Ne var ki Türk kamuoyunun her zamandan fazla AB politikasını desteklediği gittikçe daha iyi anlaşılıyor.

Aşırı sağ uçtakiler ve onları açıkça veya el altından destekleyenler kendilerini bu gibi eylemlerle ancak daha fazla dışlıyorlar. AB ile müzakereler bir kere başladı mı politik işlevleri sıfıra inecek.

***

Patrikhane konusunda bitmez tükenmez bir saplantı mevcut. Bu sefer de müzmin şovenler, Patrikhane’nin ana kapısının kapalı olmasına taktılar. İddialarına göre Patrikhane kapısının kapalı olması, Bizans’ın yeniden ihyası emeliyle bağlantılı. Kapı ancak bu emel gerçekleştiği zaman açılacak.

Oysa kapı İstanbul’un fethinden sonra değil, fakat 1821’de Yunan isyanının başlamasındaki rolü nedeniyle Patrik Gregorius’un idamından sonra kapandı. Bir izah tarzına göre ana kapı, onun mezarını simgelemekteymiş ve bu yüzden açılmıyormuş. Her ne ise, 183 yıldan beri süregelen bir hurafeyi yeniden keşfederek galeyana gelmenin akılcı bir tarafı yok.

Cumhuriyetin kurulmasından beri Patrikhane hakkındaki politikamız inişli çıkışlı bir yol izledi. Bazı devirlerde hoşgörülü davranıldı, bazen de Patrikhane üzerine bir hayli baskı yapıldı. Aslında Lozan’dan beri Patrikhane bize göre yalnızca Türkiye’deki Rum Ortodoksların dini otoritesi sayılıyorsa da, bütün Patrikler, ‘Konstantinopolis Başpiskoposu, Yeni Roma(Bizans) ve Ekümenik Patrik’ unvanını kullanmaya hep devam ettiler.

***

Kendilerinden tamamen bağımsız olan patriklere nazaran bir protokol öncelikleri var. Yunanistan Kilisesi, 1883’ten beri bağımsız ise de bazı tasarruflarını patriğin onayına sunması gerekiyor. Girit ve 12 Ada Metropolitleri, Amerika, İngiltere Başpiskoposları, Avrupa ülkelerindeki ve Latin Amerika’daki metropolitler Fener’e bağlılar.

Patrik, ekümenik unvanı ile bütün Ortodokslar adına Papalık ile temaslarda bulunmaktadır. 1964’te Patrik Athenagoras ile Papa 6’ncı Paul, 1054’te Katoliklerin ve Ortodoksların ilan ettikleri karşılıklı lanetlemeyi iptal ettiler. Hemen her patrik, papa ile buluşmaktadır. Papanın bu yıl patriğe yapacağı ziyaret güvenlik nedenleriyle iptal edildi. Patriğin prestiji yüksek. Krallar ve devlet başkanları Patrikhane’yi ziyaret ediyorlar.

Verheugen de aynı şeyi yaptı. Yunanistan Başpiskoposu’nun Patrik Bartholomeos ile arası çok bozuksa da genellikle Yunanlılar, Osmanlı İmparatorluğu devrinde Yunan kültürünü ve milli kimliğini ayakta tuttuğu için Patrikhane’ye karşı şükran duygusu içindeler. İstanbul’a gelen Yunanlıların çoğu mutlaka Patrikhane’ye giderler.

***

Evet, gerçekler böyle. Patrikhane uluslararası alanda yüksek bir dini otorite ve önemli bir tarihi sembol olarak algılanıyor. Peki, bu durumun bugünkü koşullar altında Türkiye’ye bir zararı var mı?

Cevap ancak olumsuz olabilir. Bir ara, üzerindeki baskılar sebebiyle Yunanlılar, Patrikhane’yi bir Yunan adasına taşıyıp ona ‘zulme uğramış sürgünde Patrikhane’ ismini vermeyi düşünmüşlerdi.

Kuşkusuz bu Türkiye için çok daha zararlı olurdu. Patrikhane’nin bugünkü çifte kimliğini sürdürmesi ve gerek yasal, gerekse idari açıdan karşılaştığı sıkıntıların azaltılması, Türkiye’nin medeniyetler arasında uyumun savunucusu imajına geniş ölçüde katkıda bulunur.

Yorumlar kapatıldı.