İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Komiser 4 tehlike saydı

İşkence: Sistematik olarak sürdüğü söylendi. Kontrol edeceğiz, doğru ise müzakere başlayamaz. Zina: AB ülkelerinde ciddi bir tepki var. Ankara’dakiler bunun bir sorun olduğunun farkına varmalı. Güneydoğu: Diyarbakır’ı beklediğimden çok kötü buldum. Güneydoğu’da çok büyük bir tehlike var. Kıbrıs: Kıbrıs Cumhuriyeti Gümrük Birliği parçası olmazsa müzakere süreci olumsuz etkilenecektir.

AB Komiseri Günter Verheugen Ankara, Diyarbakır, İzmir’den ve İstanbul’daki temaslarının ardından, Türkiye’nin AB’ye uyumu için “Kafamda 4 ciddi endişe var” dedi. Türkiye gezisini tamamlayan Verheugen, gezisinin son gününde, CNN Türk’te yayımlanan Manşet programında, gazeteci Mehmet Ali Birand’ın sorularını yanıtlarken, endişelerini işkence, Güneydoğu, zina ve “son olarak da sevgili, eski Kıbrıs sorunumuz” diye sıraladı. Verheugen endişeleri şöyle anlattı:

İŞKENCE BİTMEMİŞ

“Sıfır politikası izleniyordu ve işkence vakaları münferitti. Gelişmeler umut vericiydi ve sorumlular cezalandırılıyordu. Ama, bu ziyaretimde, sadece bir tek İnsan Hakları Derneği temsilcisi, farklı şeyler söyledi, işkencenin sistematik olduğunu söyledi. Çok güçlü bir ifade. Sistematik demek, işkencenin devlet tarafından kullanıldığı anlamına gelir. Uzmanlarıma gerekli talimatları veriyorum. Tüm kaynakları kontrol edeceğiz. İddia doğruysa, tabii ki ben müzakerelerin başlamasını öneremem. Bu haber benim için şaşırtıcı oldu, çünkü şu ana kadar aldığım bilgiler, durumun düzelmekte olduğunu söylüyordu. Bunu kontrol etmek lazım.

GÜNEYDOĞU’DA TEHLİKE

“Türkiye’nin geleceği, AB geleceğiyle ilgili çok ciddi bir tehlike var. Çünkü biz (biz diyorum, çünkü sadece Türkiye’nin değil, bizim de sorumluluğumuz), tüm Güneydoğu’daki şiddeti ortadan kaldıracak bir politika ortaya koymalıyız. Evet, Güneydoğu’da şiddet var. 90’lara göre kıyas kabul etmeyecek kadar azaldı, ama geçen seneye göre de arttı, 2002’ye göre çok daha fazlı. İnsanları Türk toplumu ve Türk devletiyle bütünleştirecek bir strateji ortaya konmalı. Kürtlere kendi kültürel kimliklerini korumak konusunda yardımcı olunmalı. Kürtçe yayın ve Kürtçe eğitim sadece bir başlangıç. Çok daha geniş bir perspektif olmalı. Biz Kürt sorununu azınlık sorunu olarak görmüyoruz. Kürtler de bu ülkenin eşit haklara sahip vatandaşları, onlar zaten Türkiye’nin bir parçası olmak istiyorlar. istiyorlar. Ancak kökleri geçmişte olan bazı sorunlar var. Sebeplerini anlamakta güçlük çekiyorum. Güvenlikle ilgili galiba ciddi bir obsesyon, endişe vardı. Kürt kökenli Türk vatandaşlarının kültürel kimlikleri belki politik nedenlerle reddedilmişti. Medeni uluslarda standart var, herkes anadilini konuşabilir.

TÜRK HÜKÜMETİ ANLIYOR

“Güneydoğu’da durum daha kötüye giderse, tekrar şiddet ve çatışma ortaya çıkarsa, o zaman yeniden orada bir özel valilik kurmanız gerekebilir. Bölgede tehlike görüyorum. O zaman AB üyeleri Türkiye’ye üyelik müzakereleri yolunu açmazlar tabii ki. Bu çok ciddi bir problem. Ben, Türk hükümetinin bu konuyu çok iyi anladığının farkındayım. Çok şey yaptılar, ama bir ek adım daha atılması lazım, ekonomik ve yeniden yapılanma açısından, yatırımcıların bölgeye çekilmesi açısından. Neden yatırım az, çünkü güvensiz olduğu düşünülüyor. Eğer siz güvenli ve istikrarlı bir ortam getirebilirseniz, o zaman ekonomik durumu düzeltebilirsiniz.

BEKLEDİĞİMDEN ÇOK KÖTÜ

“Binlerce kitap okuyabilir, gezginle konuşabilirsiniz. Ama hiçbir zaman bizzat orada olmakla yaşayacağınız duygularla kıyaslanamaz. Diyarbakır’da gördüklerimi tek bir cümleyle özetlemek istiyorum: Durum beklediğimden çok daha kötüydü. Geri dönüş başlayan köylerin durumunu kabul edilemez buldum.

KÖYE DÖNÜŞ HIZLANMALI

“Köye dönmek isteyenler var. Bu çok pahalı bir proje değil. Zaten bu insanlar çok şey istemiyorlar. Ben bu konuda Türk hükümetine çok ciddi bir fon programı sunmaya hazırlıklıyım. AB bu konuda yardımcı olabilir. Ortaklaşa bir program olmalı. Türk hükümetiyle aynı fikirde olursak, hemen yarım bu konudaki görüşmelere başlayabiliriz. Bu yönde henüz gözle görünür bir çaba olmadığını söyleyebiliriz. Planlar var, ama masanın üzerinde duruyor.

ZİNAYA CİDDİ TEPKİ VAR

“TCK’yla ilgili söyleyeceğim tek şey var. Zina medeni hukukun bir parçası olmalı. Ceza hukuku konusu olmamalı. Türkiye bir konuyu iyi anlamalı. Zinayı tekrar ceza hukukunun bir parçası haline getirmesi (ki, Anayasa Mahkemesi kaldırmıştı bu maddeyi), bu, Avrupa ülkelerinde çok yanlış anlaşılabilir. Bir tür İslami eğilimlere imtiyaz tanınması olarak yanlış anlaşılabilir. Bu fikri destekleyenlerin İslami eğilimde olduklarını söylemek istemiyorum. Ancak AB ülkelerinde, kamuoyunda çok ciddi bir tepki olduğunu söyleyebilirim. Dün ve bugün yapılan açıklamalardan… Ankara’da gerek hükümet, gerek parlamento çevreleri bunun bir sorun olduğunun farkına varmalı.

VE SEVGİLİ ESKİ KIBRIS

“Kıbrıs Cumhuriyeti Gümrük Birliği’nin bir parçası olmalı. Bu açık, ama teknik bir konu ve bu konu çözülmezse müzakere sürecine zarar verebilir. Komisyon’un önüne gelmeden önce bunun çözülmesi lazım. Hükümetten bunu talep ediyoruz. Teknik bir konu, politik bir konu değil. Türkiye tüm AB ülkeleriyle gümrük birliğine imza attı ve tek bir ülkeyi bundan ayrı tutamayız. Kıbrıs’taki referandumlar sonrasında Avrupa kurumları ve üye ülkeler Kıbrıslı Türkler’e bir ekonomik yardım ve ticari paket sözü verdiler. Bu şimdi masa üzerinde. Çok ciddi bir ekonomik yardım paketi. Yine Kuzey bölümle ilgili izolasyonu giderici bir ticari paket var. Buna göre bu çok önemli, paketler kısa bir zaman sonra kabul edilecek. 6 Ekim’den sonra Türkiye konuşulurken, bu iki konunun birarada konuşulacağı konusunda endişem var.”

TCK’YI BEKLEYECEĞİZ

Başbakan’ın kendisine “AB vizyonumuz ne olursa olsun sürecek” sözü verdiğini anlatan Verheugen, Türkiye ile ilgili raporun henüz tamamlanmadığını, dini azınlıkların sorunu gibi birkaç nokta kaldığını anlattı, “TCK tasarısının sonucunu bekleyeceğiz” uyarısında bulundu.

Yorumlar kapatıldı.