İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vatikan Kardinali haddini aştı

Avrupa Birliği anayasasının nihai metnine Hıristiyanlık atfını koydurmak konusunda Avrupalı liderleri ikna etmeyi başaramayan Vatikan, Avrupa ve Hıristiyan kimliğini birleştirmek için yeni bir yol buldu. ‘Kutsal merkez’ Türkiye’nin AB üyeliğini engellemek niyetinde.

Geçen hafta Le Figaro dergisine konuşan Katolik Kilisesi’nin en üst düzey teoloğu, Kardinal Joseph Ratzinger, Türkiye’nin (çoğunluğu Müslümanların oluşturduğu 70 milyonluk laik bir cumhuriyet) “Avrupa ile daimi bir tezat oluşturduğunu” ve bu ülkeyi Avrupa ile ilişkilendirmenin hata olacağını söyledi. Türkiye’nin yetersizliğine gerekçe gösterdiği ötekiliği Avrupa’ya anlatabilmek için de, Osmanlı İmparatorluğu’nun geçen yüzyıllarda Avrupa’ya düzenlediği akınlardan dem vurdu.

Dünyanın diğer köşelerindeki işgüzar din adamları gibi, Kardinal Ratzinger de, önemli bir siyasi tartışmayı körüklüyor. Dinsel farklılıkları siyasi sürecin, şahsi inanışları da, Yahudi ve Hıristiyanların tekelinde olmayan evrensel değerlerin üzerine koyuyor. Fakat kardinalin son dönemde kışkırtıcı tavırlar sergilediği başka meselelerden (Katolik siyasetçilerin kilisenin onayını alması gerektiği veya kadınların toplumdaki rollerinin “dinlemek, ağırlamak ve beklemek”ten ibaret olduğu gibi) farklı olarak, Avrupa Birliği’nin genişlemesi kilisenin alanı dışında. Kardinalin bakış açısına göre Avrupa Hıristiyan, öyleyse Türkiye Avrupa’ya ait değil.

Uzlaşma ve sosyal adalet

Türkiye’nin AB üyeliğinin muhtemel etkileri göz önüne alındığında, kardinalin Hıristiyanlığın en iyi geleneği olan uzlaşma ile Müslümanlığın en iyi geleneği olan sosyal adaletin birleşmesinin yaratacağı
olumlu potansiyele vurgu yapması çok daha ferahlatıcı olurdu. Fakat o ve onun doktrinel muhafazakâr meslektaşları en fazla laiklikten
ve Hıristiyan kimliğinin yitirilmesinden endişeli; Türkiye’nin AB’ye katılımı bu iki konuda da önemli etkiler yapacak.

Siyasi geleceğini AB üyeliğine bağlayan Erdoğan, kardinalin yorumlarını elinin tersiyle itti. AB de aralıkta Türkiye ile resmi üyelik müzakerelerine başlayıp başlamama kararı alırken, kardinalin görüşlerini değil, Türkiye’nin üyeliğinin getireceği siyasi faydaları göz önüne almalı. Bu arada belki Katolik Kilisesi’nin, daha Katolik bir bakış açısı sergileyeceğini de umut edebiliriz.

(NYTimes- Başyazı, 15 Ağustos 2004)

Yorumlar kapatıldı.