İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Amerika´da kim kazansın?

ÖMER TAŞPINAR

Türkiye için George W. Bush yönetiminin seçimle-ri kaybetmesi iyi olur mu? Bu zor soru ABD seçimleri yaklaştıkça Türkiye’nin gündemine daha ciddi olarak girecektir. Konuya pek de anlamlı olmayan ‘Bush Türkiye dostu’, ‘Kerry Türkiye düşmanı’ gibi klişelerden uzak durarak yaklaşmakta sonsuz yarar var. Zira Türkiye’nin ABD açısından yönetimde kimin olduğunu aşan yapısal bir önemi var.

Öte yandan Bush yönetiminin dünyadaki olumsuz imajı malum. Türkiye’de halk nezdinde benzer bir anti-Amerikan ve anti-Bush hava hâkim olmasına rağmen diplomatik ilişkilerde durum farklılık arz ediyor. Başkan Bush’un Galatasaray Üniversitesi’nden Boğaz’a nazır verdiği önemli mesajlar dikkate alındığında ABD açısından Türkiye’nin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. 11 Eylül sonrası dünyada ‘Medeniyetler Çatışması’ tezini Türkiye’den daha iyi çürütecek başka bir ülke bulmak gerçekten de zor. Bush’un konuşmasındaki bu mesajlar Türk halkı tarafından iyi anlaşıldığı takdirde Bush yönetimine karşı önyargı biraz olsun azalacaktır. Ayrıca, ikili ilişkilerde liderler arası kişilik uyumu son derece önemli bir konu. Bu açıdan bakacak olursak Başkan Bush ile Başbakan Erdoğan arasındaki samimi hava, AKP için ciddi bir avantaj teşkil ediyor. Örneğin Bush’un bahsettiğimiz konuşmasına güçlü bir şekilde yansıyan ‘dindarlık’ olgusu büyük ölçüde iki lider arasındaki kişilik uyumunun bir sonucu.

Bush’un kaybetme riski yüksek

Bütün bunlar göz önüne alındığında Türkiye’deki Bush fobisinin yavaş yavaş azalmasını beklemek hayalperestlik olmayabilir. Hatta seçimler yaklaştıkça Bush’un kazanmasının Türkiye açısından daha hayırlı olacağı fikri bile gelişebilir. İşte bu noktaya gelindiği takdirde gözden kaçırılmaması gereken bir konu, Amerika’da büyüyen Bush fobisi olmalıdır.

Seçimlere dört ay kala Bush’un kaybetme riski iki nedenle gün geçtikçe yükseliyor: Irak ve ekonomi. Seçimler zaten bu iki konu etrafında dönmekte. Bush’un eksi hanesine bir de Amerika’da esen ‘Fahrenheit 9/11’ rüzgârını eklemek gerekiyor. Michael Moore isimli yetenekli belgesel yapımcısının bu son çalışması, Bush yönetimine beklemediği bir darbe vuruyor. Amerika’nın her yerinde gişe rekorları kıran bu belgesel zaten yükselmekte olan Bush aleyhtarı havayı tam da seçimler öncesinde iyice galeyana getirmiş durumda.

Tabii ki bunlar Başkan Bush kolayca kaybedecek anlamına gelmiyor. Tam aksine çok çekişmeli bir seçim yaşanacağı kesin. Kamuoyu yoklamalarına göre John Kerry ve yeni seçtiği karizmatik başkan yardımcısı adayı John Edwards, Bush-Cheney ikilisinin yüzde 6 oranında önünde seyretmekte. Bush
açısından bu kapanmayacak bir fark değil.

Ancak bunun için Bush’un, ya seçim stratejisini değiştirmesi gerekecek ya da Irak’ta ve Amerikan ekonomisinde kısa zamanda gözle görünür iyileşmeler için dua etmesi gerekecek. Irak ve ekonomiye değinmeden önce Bush’un seçim stratejisinden biraz bahsetmekte yarar var.

Kararsızları boşvermek

Bush’un seçim stratejisi Cumhuriyetçi Parti’nin muhafazakâr tabanını sandık başına çekmek üzerine kurulu. Oy verme oranının zaten çok düşük olduğu Amerika’da (yüzde 50 seviyesinde), tabanı harekete geçirmek çok önemli. Hele bir de ülkede ciddi bir siyasi kutuplaşma varsa bu taktik daha da geçerlilik kazanıyor. Bugün Amerika’da mevcut olan siyasi kutuplaşma uzun süredir görülmemiş boyutlarda. Bush’tan nefret
edenlerle ona toz kondurmayanlar arasında amansız bir mücadele yaşanıyor. Bu ortamda kararsızların oranı çok azalmış gibi görünüyor. İşte bu nedenle Bush’un danışman-ları tabana oynamanın önemine daha da inanmış durumda.

Partinin muhafazakâr tabanının önem verdiği birçok konuda Bush kesinlikle taviz vermeme taraftarı. Askeri, ekonomik ve kültürel konularda muhafazakar-dindar tabanın duymak istedikleri hep Bush’un seçim platformunun ön planında. Irak’taki askeri-siyasi başarıların savunulmasından, ekomideki düşük vergi politikasına, kürtaj hakkının kısıtlanmasından eşcinsel evliliğin yasaklanmasına kadar geniş bir yelpaze içinde Cumhuriyetçi Parti sağa kaymış durumda. Öyle ki, 2000 yılında Bush’a seçim kazandıran ‘Müşfik muhafazakârlık’ (Compassionate Conservatism) sloganından adeta eser yok bugün. Bush’un bu stratejisine karşılık Demokrat Parti kendi tabanını sağlam tutma konusundan hiçbir sorun yaşamıyor. Partinin tabanı zaten Bush’tan kurtulmak için sabırsızlık içinde. Bu nedenle Kerry, özellikle Edwards’ın da yardımıyla, azalmış olsa da gene yüzde 10’u bulduğu tahmin edilen kararsız seçmen kitlesini hedef alıyor.

Ayrıca ılımlı Cumhuriyetçilerin ve bağımsız seçmen grubunun Bush’a duyduğu tepkinin Kerry-Edwards ikilisine oy getireceği ümit ediliyor. Bu taktiği başarılı kılan unsurlarsa Bush’un hata kabul etmez tavrının yanı sıra, Irak’ta düzelmeyen kötü gidişat ve ekonomide devam eden sorunlar.

Ekonomi alanında Bush yönetiminin en büyük şansızlığı Clinton döneminin müthiş başarısıyla kıyaslanıyor olması. 1992-2000 Clinton dönemi, ortalama yüzde 5’e yakın büyüme ve Amerikan tarihinin en düşük işsizlik oranıyla (yüzde 4.8) inanılmazı gerçekleştirmişti. Clinton döneminde 500 milyarı bulan bütçe fazlası, Bush yönetimince gerçekleştirilen büyük vergi indirimleri sonucunda yerini 600 milyarlık bir bütçe açığına bıraktı. Aynı dönem içerisinde Amerika’nın ticaret açığı 500 milyarı buldu.

Fakat belki de Bush’un seçimleri kaybetmesine neden olacak en önemli konu işsizlik. Son bir yıl içerisinde ABD ekonomisi yeniden yüksek oranda büyüme trendine girmiş olmasına rağmen işsizlik önceki başkan Clinton dönemine oranla yüzde 2.5 artmış durumda. İşsizlikteki bu artış, bütçe ve ticaret açıkları ile beraber değerlendirildiğinde halkta borsaya da yansıyan bir güvensizlik ve kötümserlik yaratıyor. Rekabet ve üretkenlik gücünün düşüyor olması ise korumacı refleksleri özellikle Çin’e karşı güçlendiriyor.

Irak portresi

Bir yandan vergileri düşürürken öte yandan Irak’ta 125 milyar dolara mal olan bir operasyona girişmekse mali disiplini ciddiye almamak anlamına geliyor. Bütçe dengesine önem veren birçok ılımlı Cumhuriyetçi bu durumdan şikâyetçi. Öte yandan savaşın askeri portresi de son derece ağır. Ölen 13 bin Iraklı sivilin yanı sıra, 900’e yakın Amerikan askeri hayatını kaybetmiş durumda. Yaralı Amerikan askeri sayısı ise 5 binin üzerinde. Siyasi fatura ise hepsinden ağır. Kitle imha silahlarının bulunamaması nedeniyle uğranılan inandırıcılık ve prestij kaybının yanı sıra belki de Amerikalı seçmenleri en tedirgin eden konu Bush yönetiminin Irak ile ilgili planlarının belirsizliği. Halkta Bush yönetiminin Amerika’yı sonu nerede biticeği belli olmayan bir maceraya sürüklediği havası hâkim. Zira, yetki devrine rağmen, Bush yönetiminin Irak’ta ne kadar süre için kaç asker bulundurmak istediği tam bir muamma. Zannedilenin tersine Amerika’nın ve daha da önemlisi Amerikan halkının, ciddi bir askeri imparatorluk geleneği yok. Bu nedenle halktan gelen genel talep bu askeri macerayı gerektiğinden fazla uzatmamak ve bir an evvel askerleri salimen eve çekmek gerektiği yönünde.

John Kerry ve Türkiye

Peki yazının başındaki sorumuza, yani Türkiye için Bush’un kaybetmesi iyi olur mu sorusuna dönersek cevap ne olmalı? ABD için Türkiye’nin öneminin değişmeyeceği varsayımından devam edersek, burada asıl konu Avrupa-Amerika ilişkilerinin Kerry ile düzelmeye başlayacak olması. Transatlantik sorunlar haliyle bir anda ortadan yok olmayacak. Fakat Avrupa’da Başkan Bush’un konuşma stiline bile duyulan antipati göz önüne alındığında, AB ile ilişkilerimizde dönüm noktası olacak aralık ayında Türkiye için Avrupa Birliği ve özellikle Fransa nezdinde lobi yapan Amerikan yönetiminin Kerry-Edwards ikilisi olmasında sonsuz yarar olabilir.

Herkesin merak ettiği Kerry’nin Ermeniler konusunda soykırım tezini savunuyor olması konusuna gelince. Bu mesele aslında iki nedenle çok da önemli değil. Birincisi bu konuda geçmişte birçok başkan adayının, başkan olduktan sonra geri adım atmış olması. İkinci nedense Türkiye’nin gün geçtikçe bu konuyu bertaraf edebilecek siyasi güven ve olgunluğa yaklaşıyor olmasıdır. Ermenistan ile kademeli olarak sınır açma gibi gündeme gelebilecek konular tatmin edici sonuçları kendiliğinden doğuracaktır.

Dr. Ömer Taşpınar: Brookings Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü

Yorumlar kapatıldı.