İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fransız sosyalistleri neden yanlış yolda

Gila BENMAYOR

DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül’ün, NATO Zirvesi’nde Azeri ve Ermeni meslekdaşlarıyla yaptığı toplantı olumlu geçmiş.

‘Soykırım kabul edilmezse görüşme olmaz’ diyen Ermenistan tutumunu yumuşatmış.

Gazetelere yansıyan haberler bunlar.

Ermeni soykırım meselesi AB üyeliği bağlamında önümüzdeki günlerde başımızı ağrıtacak bir konu.

Daha önce de değinmiştim, Fransız sosyalistler AB müzakereleri için bu koşulu her fırsatta dile getirmeye başladılar.

NATO Zirvesi öncesi TESEV’in The German Marshall Fund ile birlikte düzenlediği iki günlük konferansın katılımcılarından biri de Ermeni tarihçi Gerard Libardian’dı.

1991-1997 yılları arasında Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’a dış politika ve güvenlik konularında danışmanlık yapan Libardian halen Michigan Üniversitesi’nde ders veriyor.

Çırağan Sarayı’nın koridorlarında gezinirken rastladığım Libardian, Ermeni Taşnakların Fransız sosyalistlere empoze etmeyi başardıkları ‘Soykırım AB üyeliğinin koşulu olsun’ görüşüne ne diyor?

‘Böyle bir koşul söz konusu bile olmamalı. Zira Avrupa Birliği’ne üye bir Türkiye Ermenistan’ın için çok daha iyi olacaktır. Avrupa değerlerini benimsemiş Türkiye’nın sağlayacağı avantajlar soykırım meselesinin kabulünden çok daha fazla…’

Libardian’a göre, Erivan’daki koalisyon hükümetinde de bu konuda bazı görüş ayrılıkları mevcut.

Babası Tarsus’lu olan Ermeni tarihçi soykırım meselesinin aceleye getirilmemesi gerektiği, ancak karşılıklı diyalog ve eğitimle çözülebileceği görüşünde.

‘Zamana ihtiyaç var’ diyen Libardian’a bu aşamada diyalog anlamında neler yapıldığını sordum.

Ermeni ve Türk akademisyenler dört yıldan beri work-shoplar yani çalıştaylar düzenliyorlarmış.

Chicago, Michigan’da geçtiğimiz yıllarda yapılan toplantılardan sonra önümüzdeki yıl Salzburg’da bir work-shop planlanıyor.

‘Tarihçilerin önyargıları yenmek için birlikte çalışmaları gerek. Zira herkes kendi kişisel tarihini geliştirmiş. Önemli olan bir tek tarihi ortaya koymak’ diyor.

Libardian’ın önemli vurguladığı bu: ‘Bir tek tarih’

Ermenistan eski cumhurbaşkanının danışmanı böyle düşünüyorsa Fransız Sosyalistlere ne oluyor allah aşkına?

Michel Rocard İstanbul’a geliyor

SÖZ Fransız sosyalistlerden açılmışken, yarın gece İstanbul’da biraraya geleceğim önde gelen bir Fransız sosyalist ile bu yazdıklarımı paylaşmayı umut ediyorum.

Sözünü ettiğim kişi, Fransa eski başbakanı ve halen Avrupa Parlamentosu üyesi olan Michel Rocard.

Ermeni soykırım meselesinin, AB üyeliğine koşul olarak bağlanması görüşünü desteklediği söylenen Rocard, gelin görün ki aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin en ateşli savunucularından.

Le Monde Gazetesi’ne yazdığı sayısız makalede hep üyeliğimizi savunduğunu biliyorum.

Mutlaka tüm Ermenilerin Taşnaklar gibi düşünmediğini biliyordur ama mensubu olduğu Sosyalist Parti’nin da fazla uzağına düşmek istemiyordur.

Rocard’ın Türkiye’yi ziyaret nedeni, Bağımsız Türkiye Komisyonu üyesi olması.

Daha önce bu sütunlarda yer vermiş olduğum dokuz üyeli bu komisyon, Açık Toplum Enstitüsü’nün desteğiyle Türkiye’nin AB üyeliği için bir nevi lobilicik faaliyeti için kurulmuştu.

Başkanı Finlandiya eski Başbakanı Marti Ahtisaari.

Bağımsız Türkiye Komisyonu bugünlerde Türkiye’de.

Ankara’da Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile görüştükten sonra İstanbul’a geçecek.

Türkiye’ye gelen komisyon üyeleri arasında, Marti Ahtisaari ve Michel Rocard’ın dışında Avusturya Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarı Albert Rohan, Hollanda Dışişleri eski bakanı Hans van den Broek, Avrupa Parlamentosu üyesi Emma Bonino ve İspanya Dışişleri eski bakanı Marcelino Oreja Aguirre var.

Gördüğünüz gibi, NATO bitti ama Türkiye ilgi odağı olmaya devam ediyor.

Bush’un konuşması ve Orhan Pamuk ile ilgili teorim

GALATASARAY Üniversitesi’nin rıhtımında, kızgın güneşten kaçarak bir ağacın altında dinlediğim ABD Başkanı George Bush’un konuşmasının sonuna doğru Orhan Pamuk’tan söz etmesi tesadüf mü?

Bir gün önce Hilton Oteli’nde Laura Bush’a ‘Hangi Türk yazarını’ tanıyorsunuz diye sorarken esasında aklımdaki isim Orhan Pamuk idi.

Zira şu sıralar yazarın ingilizceye çevrilmiş ‘Benim Adım Kırmızı’ kitabına New York ya da Washington’daki kitapevlerinde rastlayabilirsiniz.

Kitap okumayı sevdiği söylenen First Lady’nin pekálá bu ismi bilebilirdi.

Bilmediği gibi, ‘Binbir Gece Masalları’ gibi bir gaf yaptı.

Bu yüzden Bush’u dinlerken, Orhan Pamuk sonradan konuşmasına eklendi gibi geldi bana.

Bu nereden çıkarttığıma gelince…

1999 yılında Türkiye’ye gelen ABD eski Başkan Clinton’ın çok yakın çevresiyle biraraya gelme fırsatım olmuştu.

Washington’da Cities lokantasının sahibi Sahir Erozan’ın Boğaz’daki evinde verdiği partide tanıştıklarımın arasında başkanın özel fotografçısı, konuşmalarının yazarı, kuaförü vs…vardı.

Lafı buraya getirmek istiyorum.

ABD Başkanları her gittikleri yere konuşmalarını yazan kişileri de götürüyorlar.

Dediğim gibi, Başkan Clinton’ın 1999 yılında TBMM’de tam 10 kez alkışlanan unutulmaz konuşmasını yazan Harvard’lı genç adam (adı Ted’di) ile bizzat tanıştım.

Başkan Bush’da mutlaka aynısını yapmıştır, metin yazarını beraberinde getirmiştir.

Yani karısının gafını düzeltmek için Galatasaray Üniversitesi’nde yaptığı konuşmaya ilaveler yapılmış olması pekálá mümkün.

Yorumlar kapatıldı.