İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni Sorunundaki Statiko Çıkmazı

“Ermeni sorunu” önümüzdeki günlerde hafsalamızın alamayacağı büyüklükte Türkiye’nin karşısına çıkacak sorunların başında gelecektir. Diyaspora Ermenileri sistemli olarak başlattıkları “soykırım” iddialarının 90. yıl dönümüne denk gelen 2005 yılını önemli bir hamle yılı olarak ilan ettiler. 2015 yılını ise sorunun çözün yılı olarak anılmasının kararını şimdiden verdiler.

Diyaspora önümüzdeki 10 yılın faaliyetlerini planlarken tüm dünya Ermenilerini işin içine katabilmek için ise ayrıca bir proğramlama yapmaktadır. Dünyaya Ermenilerin tek bir vücut olarak Türklere karşı “haklı ve masum” taleplerini dile getirdiklerini ısrarla vurgulamaktadırlar. Diyasporanın bu propagandası Türkiye açısından içinden çıkılmaz bir sonucu da peşinden getirmektedir. Bu sorun Türkiye’de yaşayan Ermenilerin kamuoyu tarafından nasıl algılandığıdır. Diyasporanın faaliyetleri karşısında yeni bir söylem geliştiremeyen Türk Kamuoyu kolaycılığa kaçarak zaman zaman “Hain Ermeniler” “kahrol düşman” gibi basit söylemlere yönelmektedir. Bu yönelim belki bilinçli olarak yapılmıyor ama sonuç itibariyle diyasporanın faaliyet alanını genişletmektedir. Ermenileri ve “Ermeni sorununu” farklı olarak değerlendiren bilim adamlarının yokluğu ve her önüne gelenin bu konularda hamasete dayalı yazılar kaleme alması Ermeni Sorunundaki statikoyu çıkmaza sürüklemektedir. Türkiye’de Ermenilerin algılanması diyasporanın etkili propagandasının tesirini de göstermesi açısından önemlidir. Türkiye Ermenileri-diyaspora ilişkisinin yönü bilinmeden sırf isimlerinin “Ermeni” olmasından hareketle Türkiye Ermenileri sık sık basın tarafından olumsuz algılanıp her fırsatta “karalanmakta” hatta “hakir” görülmektedir. www.orkun.com.tr adresinde Nusret Demiral diyaspora Ermenilerinin propagandasının tesiriyle oluşan “Ermeni sorunu statikosu”nu devamını sağlayan bir yazısı yayınlanmıştır. Diyaspora Türk Aydını ve kamuoyu tarafından Türkiye Ermenilerinin “HAİN” ilan edilmesini en büyük hedefi haline getirmiş böylece Türklerin eliyle amaçlarına bir adım daha yaklaşmaktadır.

İşte “Ermeni sorunu statikosu” sonunda nasıl Diyaspora faaliyetlerine yaradığının en güzel kanıtı olarak Sayın Nusret Demiral’ın yazısı:


“Türkiye’de neler oluyor, yarınlar nelere gebedir? Bu soruların cevabı içte ve dışta yaşam içinde, geliştirilen olaylar ile görüntüleniyor demek doğru bir gözlemin işaretidir.

Birçok kez yazılarımızda işaret ettiğimiz gibi Ermeni düzeni son günlerin unutulmuş olayı gibi görülüyorsa da gelişen olaylar içinde devletimize gelecek olumsuz eylemleri görmeliyiz. 15 mayıs 1998 tarihinde Türkiye’de bir Ermeni patriği seçimi yapıldı. Bu seçim, geçmişte yapılan işlemler çizilerek oluşturuldu.

Oysa geçmişte Fatih Sultan Mehmet’in ve Sultan Abdülaziz’in, Cumhuriyet devrinde de Büyük Atatürk’ün ve daha sonraki hükümetlerin her seferinde özel talimatlar ile seçimi yaptırdıkları anılarda saklı olmasına karşın, seçim hazırlığı yapılmadan önceki hükûmetlerin seçim için yaptıkları girişimler bir anda sanki çizilerek o günün Başbakanı kişinin istemiyle sonuçlandırılıverdi. Bu aslında bir seçim değil, bir atama idi. O günlerde yazdığımız bir makalemizde bu düzensiz seçimin (Bir Konu Bir Kaygu!) başlığı altında düşüncelerimizi ve gelecek günlerdeki Ermeni çalışmalarının olumsuz yönlerini de işaret etmiştik. Ayrıca gene o yazımızda düzene uymayan bir seçimle başa atanan Patrik Mesrop MUTAFYAN’ın Bakanlar Kurulu kararı alınarak kisvesini giymesi gerekirken bu kaideye de uymadan göreve başlamasını ve kisveyi giymesini o günlerde 2596 sayılı yasaya aykırı bir eylem olarak nitelemiştik. Ama bu durumu hiçbir görevli irdelemedi.

Bu yanlış olaya günümüzde bir başka eylem eklendiğini görmezlikten gelmemeliyiz. Zira Patrik Efendinin, yanına yedi yüz dindaşını alarak Kayseri şehrine gidip ayin yapması ne kadar yasalara uyuyor diyebiliriz? Aslında bir soru aklımıza da gelmedi değil. Acaba Ermeniler, Anadolu’da cemaatlaşıyorlar mı? Çünkü günümüzde birçok devletin meclislerinde Ermeni soykırımı feryadı içinde yanlışlar ile dolu kararlar alınıp bu soykırım meselesinin yozlaştırıldığını gözlüyoruz. Dahası Ermenistan’ın yeni toprak arayışları arasında ileride Türkiye’den de bir talebi olacağı varsayımı sorusunu düşünmeliyiz. Tedbirimizi şimdiden almalıyız ”. Bu yazıyı okuduktan sonra Türk Aydını ve Kamuoyu içine düştüğü handikaptan kurtulur mu bilinmez ama Ermeni Sorunundaki statiko çıkmazı ve bu üsluptaki yazılar diyasporanın ekmeğine yağ sürmekte, amacına ulaşabilmek için işini kolaylaştırmaktadır.

10-6-2004

Dr. Hasan OKTAY

ASAM

Ermeni Araştırmaları Enstitüsü

ANKARA

Yorumlar kapatıldı.