İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

milliyet: `Su, çatlağını buldu´

– Eurovision yarışması ve ırkçı saldırılar vesilesiyle Hırant’a açık mektup –

Sevgili Hırant, Hani bizim alfabe kitaplarının ananevi “Ali topu at” şablonuna atfen demiştin ya;

“Yahu ne var, bir de Agop atıversin şu topu” diye…

Bak o gece çıktı Athena; Türkiye’yi temsil etti; cıvıl cıvıl, neşeyle…

Kimsecikler de sormadı, “Bu çocukların dini ne, mezhebi ne?”

İzlerken sen geçtin aklımdan; “İşte” dedim, “…alfabeden başlayamadık ama attı bir top sizinkiler de…”

* * *

Bakma, çıktı yine birkaç zirzop; “Ne işi var bunların sahnede?.. Vatan benim, kimselere sevdirmem” diye..

Ama bilirim, aldırmazsın sen; tanırsın onları; bilirsin bu halkın yüreğindekini seslendirmediklerini…

Sen değil miydin, çok üstüne geldiklerinde “Evet gözümüz var toprağında bu vatanın” diye isyan eden…

“Gözümüz var ama…” demiştin;

“…koparıp götürmek için değil, en dibine gömülmek için…”

* * *

Bu gömülme hikayesinin aslını da senden dinlemiştim.

Fransa’da yaşayan yaşlı Ermeni kadın, sık sık, Türkiye’ye gelir, ata toprağı Sivas’ın Deliilyas köyüne gidermiş. Köyde kalan tarlalarını gezer, yakınlarıyla buluşur, söyleşirmiş.

Köylüler ona “Mercan Ana” dermiş.

Bir gün, “Topraklarından yol geçecek” diye çağırmışlar köye…

Mercan Ana, 80 yaşın yorgunluğuyla kalkıp gitmiş Deliilyas’a… Gidiş o gidiş.

Orada can vermiş. Telefonla kızına haber vermişler; “Annen öldü, gelir alır mısın, biz burada gömelim mi?” diye…

Acı, dervişleştirir ya insanı…

“Bekletmeyin, toprağına gömün” demiş ve eklemiş kızı:

“Su, çatlağını buldu…”

Köyün azala azala 8 – 10 hane kalan Ermeni aileleri, Deliilyas’ın Türk köylüleriyle birlikte Müslüman adetince uğurlamış Mercan Ana’yı… Herkes kendi duasını etmiş; dualar aynı Tanrı’ya gitmiş.

İstanbullu ozan Bedros Turyan’ın dizelerindeki gibi:

“Çukurumu kazıp, beni gömseler de/ yasa bürünmüş sevdiklerim/

Ağlaşıp ayrılsalar da/ bilin ki hala yaşıyorum.”

Ama eğer bir köşede unutulup giderse mezarım/

Ve hatıram da solarsa/ işte o zaman ben ölürüm ah!”

* * *

Ah be Hırant,

Sen bir sınır boyunda bunları anlatırken bizim gözyaşları da taşıp bulmuştu yüzümüzde çatlağını…

Anadolu’nun aynı denize akan, kimi denize varamadan kuruyan, cılız ırmakları bunlar…

Hele ölülerden çok dirileri, maziden çok yarınları konuşmaya başlayalım da gör; nasıl buluşup çağlarlar. Bir bakarsın yarın Agop atar alfabenin topunu; karşıdan Şivan tutar. Gün olur Süryaniler döner anavatanına…

Herkes anadilinde söyler türküsünü; ne dil yasağı derdi kalır, ne vakıf malları sorunu…

Tabuları deler, kız alır, kız veririz; bir düğün sofrasında buluşur husumete değil dostluğa içeriz; şiirler okuruz birbirimize…

Aynı toprağı kardeşçe üleşiriz;

Yaşarken ve öldükten sonra…

Su, bulur çatlağını…

Yine eski cennet Anadolu oluruz.

Yorumlar kapatıldı.