İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Kilise açabilirsiniz demek dile kolay

ADNAN KESKİN, TARIK IŞIK

ANKARA – Türkiye, Avrupa Birliği’ne uyum amacıyla verdiği ‘ibadet özgürlüğü’ taahhüdünü yerine getirmekte zorlanıyor. Buna, öncelikle mevzuattaki belirsizlik ve uyumsuzluk, en çok da uygulamadaki isteksizlik yol açarken, vatandaşların taleplerinin önüne her defasında yeni engeller çıkarılıyor. AB’ye 6. uyum paketiyle İmar Yasası’nda yapılan değişiklikle
‘cami’ yerine ‘ibadet yeri’ ifadesi konularak, cami dışında da ibadet yeri tahsisine olanak sağlandığı ve Anayasa’da da bu hakkın kullanımına engel olmadığı halde; Sünni Müslümanlar dışındaki vatandaşların inançlarına uygun kilise, havra, cemevi vb. adlarla ibadet yeri açmalarını zorlaştırıyor.

Hem, ibadet özgürlüğünü kullandırmada inisiyatifin mülki amirlerle belediye başkanlarının keyfiyetine teslim edilmesi, hem Devrim Kanunları’nın çizdiği çerçeve, hem de dernekler ve vakıflar yasaları azınlıkların bu hakkını kullanımını zorlaştıran yasalar arasında sayılıyor.

Hükümet cami-kilise arasında

Türkiye’nin hızla tamamlaması gereken siyasi kriterler arasında öne çıkan azınlık hakları, önceki gün Reformları İzleme Grubu’nu toplayan hükümetin de acil gündem maddesi oldu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bunun için harekete geçeceklerini açıkladı. Bu açıklama, inançlarına uygun ibadet yeri taleplerinde bulunan cemaatların sorunlarını yeniden güncelleştirdi.

15 Temmuz 2003’te yapılan yasal düzenlemeyle İmar Kanunu’nda yer alan
‘cami’ ibaresi ‘ibadet yeri’ olarak değiştirildi. Böylece, cami dışındaki ibadet yerleri için de yer tahsisine ilk kez olanak sağlandı. 24 Eylül 2003’te İçişleri Bakanlığı yasanın uygulamasına yönelik genelge yayımladı.

‘Bu talepte bulunanlara yardımcı olun’ denilmesine karşılık genelgede, kilise, havra, cemevi vb. ibadet yeri taleplerinin kabul edilmesi için
‘yerleşik cemaat’, ‘ibadet yeri açma için asgari sayı’ gibi şartlar getirildi. Böylece, kâğıt üzerinde tanınan hakkın kullandırılması mülki amirlerin ‘takdirlerine’ bırakılmış oldu.

‘Dernek ve vakıf’ aracılığıyla yapılmadığı sürece mezhep kiliselerinin açılmasının ‘tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunu’na aykırılık taşıdığı da savunulmaya başlandı. Yetkililer, bu amaçla dini azınlıklardan tüzel kişiliklerini dernek veya vakıf olarak düzenlemelerini istediklerini söylerken, dini azınlık temsilcileri bunu ‘sakıncalı’ bulduklarını belirtti. Bu görüş ayrılığının kilise ya da cemevi açmayı imkânsız kılacağı belirtildi.

Yorumlar kapatıldı.