İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Yarar-zarar hesabı

Murat Belge

Bu hafta gene imam-hatip okulları ve ‘tevhid-i tedrisat’ üstüne düşüncelerden devam etmeyi düşünüyordum. Gene devam ederim de, salı günü Sabah’ta okuduğum Ergun Babahan’ın yazısı dikkatimi çekmişti, bugün onun üstünde durayım dedim.

Babahan, Bush’un seçilmesinin Türkiye için yararlı olacağını söylüyor. Bunu kanıtlamak için, Kerry’nin seçilmesinin yararlı olmayacağı gibi bir kanıt da getiriyor. Kerry’nin ‘elit’ olmasının yanı sıra, bir de Ermeni kıyımına sahip çıkacak olması, Babahan’ın böyle düşünmesine yol açıyor.

Bütün bunların doğruluk derecesini tartışmaya niyetim yok. Doğru olduğunu kabul ediyorum. Ancak Babahan’ın şu cümlesine takıldım: “Amerikalı olsaydım, hiçbir zaman oy vermeyi düşünmeyeceğim, bir an önce seçimi kaybedip çiftliğine dönmesine dua edeceğim Bush, böylesi kritik bir dönemde Türkiye için farklı bir anlam taşıyor.”

Yani, kısacası, ‘Kötü bir başkan olsa da, seçilmesi bizim için iyi olur’ demiş, Ergun Babahan. Ergun Babahan, basında bolca bildiğimiz, şoven, ‘çıkarımız da çıkarımız’ diye tepinen yazarlardan biri değildir. Hatta, öylelerine bir hayli uzak bir yazar olduğu da söylenebilir. Ama bu yazısında söylediği bu cümleler, belki öylelerinin bazılarına da, ‘Bak, şimdi doğru dürüst konuşmuş’ dedirtmiştir -öylelerinin kendilerinden olmayan herhangi bir şeyi onaylama yeteneği varsa.

Ama Ergun Babahan’ın bu sözleri büyük çoğunluğun etik-duygusal bakışına sözcülük ediyordur. Çünkü bütün dünyada, ‘ulusal çıkar’ın tartışılmazlığını kabul ettik sayılır. Bu, çoktandır böyle ve kolay kolay değişmiyor.

Niye dua edecek, ‘Çiftliğine dönsün’ diye? Çünkü Bush’un -herhalde hep bildiğimiz ve söylediğimiz nedenlerle- kötü bir başkan olduğunu, Afganistan için ne der bilmem, ama herhalde Irak’ta yanlış yaptığını, dünyada Amerika’nın tek-yanlı hegemonyasını perçinlemek için uyguladığı yöntemin yanlış olduğunu, ters sonuç vereceğini söylemek istiyordur. Herhalde genel dünya politikasında olumsuz etkileri olduğunu ve olacağını düşünüyordur. Yoksa niye istesin, Bush’un çiftliğinden çıkmamasını?

Peki, böyle bir adamın bütün bunlara rağmen bir ülke için olumlu etkiler yaratabileceğini düşünmekte, bu ‘düşünce’nin kendisinde bir sakatlık yok mu? Burada, Ergun Babahan’ın özgül Türkiye durumu için düşündüklerine de henüz girmiyorum. Bu özgüllüklere ve herhangi bir somut ülkeye gelmeden önceki bir şeyi tartışıyorum. Dünya için kötü olacak bir şey bir ülke için iyi olabilir mi? Teorik soru bu.

Olamaz. Diyelim ki -yani, olabilecek en aşırı örneği düşünelim- Çad ülkesi müthiş bir silah yaptı, kullandı ve bunun sonucunda dünya mahvoldu, kalanlar Çad’ın ayaklarına kapandı.. ve saire! Buradan Çad kazançlı çıktı mı? Ne kazandı?

Dünyada ve bizde, bunun bir ‘kazanç’ olduğunu düşünmeye koşullandırılmış yığın yığın insan var. Ama doğrusu bu değil. Şimdi kendi icat ettiğim absürd durumun Çad’ı nasıl bir felakete sürükleyeceği üstüne bir senaryo yazmaya kalkışacak değilim. Ama öyle ya da böyle, sürükleyecektir.

Bu dünya da genel matris dünya. Dünya için kötü olan, bir küçük birim için iyi olamaz. Pearl Harbour’un ertesi günü Japonlar kendilerini iyi hissediyorlardı. Nagasaki’nin ertesi günü öyle hissetmiyorlardı.

Bu süreçler böyle uzar gider.

Ama yığın yığın insan, başkası için kötü olsa da kendisi için iyi olacak bir durumun teorik olarak mümkün olduğuna inanmak üzere yetiştiriliyor. Bu yığın yığın insan bütün dünyada var, bizde de bol miktarda var. Onların varlığında, insanlık için ortak bir gelecek projesi düşünmek de güçleşiyor tabii -ama hiçbir zaman kolay değildi.

Yorumlar kapatıldı.