İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: `Vallahi biz değil, AB istiyor…´ mu?

Bugünlerde Abdüllatif Şener’e iki kez gözüm takıldı televizyonlarda. Gözümün birinci takılışında, nazik ve efendi bir insan olan Şener, Diyarbakır’ın HADEP’li erkek belediye başkanına Kürtçe olarak ‘Seni seviyorum!’ diyordu. Hızını alamadı, gazetecilere sözün İngilizce ve Fransızcasını bildiğini de, ‘I love you’ ve ‘Je t’aime’ diyerek sıraladı. Amacı, kendisini karşılamak için havaalanına girmesine izin verilmeyen başkanın gönlünü almaktı elbet. Ama biraz garip kaçtı doğrusu. Dünya politikasını yakından izleyen bendeniz, Batı ülkelerinde herhangi bir politikacının kimsenin gönlünü, ‘I love you’, ‘Je t’aime’, ‘Ti amo’ ya da ‘İch liebe dich!’ diye aldığına tanık olmadım. Belki bizim ellerden gayrı Ortadoğu ve Kafkaslar’da alınıyordur, bilemem. Abdüllatif Şener’in kuşkusuz arkadaşça sevgi dolu sözlerini izlerken, ‘İyi ki karşısında Diyarbakır Belediye Başkanı vardı! Paris Belediye Başkanı olsa, kim bilir ne anlardı…’ diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Ama günün birinde Abdüllatif Şener, Paris Belediye Başkanı’yla da bir araya gelebilir, ne de olsa AB adayı bir ülkeyiz, zaten Paris’in ortasına ve Ermeni soykırım anıtlarına inat bir Atatürk heykeli dikme önerimiz var, yani Şener’in yolu düşebilir Delanoe’nin güzergâhına, işte o zaman, Paris Belediye Başkanı’na da ‘Je t’aime!’ diyeceği tutarsa, ayıkla pirincin taşını!

Sayın Şener’e gözümün ikinci takılışı, kendisinin ballı ılık süt kıvamındaki sesi ve vaiz sükûnetiyle televizyonlarda, seyircilerin olmasa bile röportajcının gözünün içine baka baka, imam-hatip liselerine üniversite yolu açan yeni YÖK Yasası’nın AB’nin 2003 İlerleme Raporu gereği yapıldığı, raporda meslek liseleriyle ilgili uzun bir paragraf olduğu, kimsenin bundan söz etmediği açıklamasına denk geldi. Daha doğrusu isabet etti. Ve bendeniz, Abdüllatif Şener Diyarbakır Belediye Başkanı’nı nasıl seviyorsa, tüm AKP hükümetinin de AB’yi öyle sevdiğini anladım, şıppadanak. Yani ortada gerçek bir ‘love story’ olmadığını nihayet kavradım. AB’nin AKP tarafından bir amaç değil, ‘Vallahi biz değil, onlar istiyor diye yaptık…’ aracı olarak kullanıldığı, artık çok açık.

Çünkü sayın seyirciler, AB’nin 2003 İlerleme Raporu bende var. Türkiye’deki meslek liseleriyle ilgili paragraf, tek satırlık BİR tümce. Ama eğitim ve YÖK’le ilgili eleştiriler, dört sayfa. Hükümetin, sözüm ona bu rapora dayandırarak hazırladığı yeni YÖK Yasası’nda, bu dört sayfada öngörülen düzeltmelerin hemen hiçbiri yok, ama tüm yasa o meslek liseleriyle ilgili tek satır var ya, işte o TEK tümceden çıkarılan vazifeden yapılmış ve imam-hatiplere üniversite yolu açılmış.

Diyeceksiniz ki hiç yoktan iyidir. İyidir de, koskoca raporda kaale alınan o TEK tümce, bizim hükümetin zoruyla konulmuş olmasa!

‘Üniversiteye giriş sınavları, genel liselerden mezun olan öğrencilerin lehine bir ayrımcılık yaratıyor’ sözünden ibaret bu tümce, sayın seyirciler, raporun eğitimle ilgili dört sayfalık saptama ve önerileriyle öylesine çelişiyor ki, ister istemez dikkatimi çekti ve raporu ‘Türk yetkililer’le birlikte hazırlayan ‘yabancı’ AB yetkilileri nezdinde küçük bir araştırma yaptım. Elbette isim vermeyeceğim, ama tahmin ettiğim yanıt çok net olup: “Her İlerleme Raporu hazırlanması sırasında taraflar arasında bir pazarlık olur. Meslek liselerinin üniversiteye girişiyle ilgili bu bölüm, Brüksel’i fazla zorlamayan başka konularda da olduğu gibi, Ankara’nın isteği üzerine konulmuştur…” denildi. Ve bir örnek verildi: “AB Komisyonu Fransa’da Katolik lisesi mezunlarının üniversiteye girişleri hakkında herhangi bir düzenleme ve öneri yetkisine sahip olmadığı gibi, Türkiye’deki meslek liseleri konusunda da müdahil olamaz. Rapordaki bu ve benzeri maddeler, ancak muhatabımızın iradesi olabilir!”

Eğer bu bilgi doğruysa, AKP hükümeti, imam-hatipleri önce AB raporuna ‘meslek lisesi’ diye yazdırıyor, sonra AB yazdı diye üniversiteye aldırıyor, demektir. Ancak bizim sözlüğümüzde de açıkgözlük ve kurnazlığa ‘pes demek’ yazmıyor, sayın seyircilerim. Merak etmeyin, pek yakında, Brüksel’in gözünü, ilerleme raporuna zararsız diye aldığı bir tümceyle Türkiye’de molla eğimine ‘he’ dediğine açacak, ardından da soracağız: “AB, Türkiye’yi devlet kadroları İslamcı dolsun da devlet kadroları İslamcı doldu diye almayalım gerekçesini hazırlamak için mi molla eğitimine gaz veriyor?”

Bu düzenlemeyi AKP mi istiyormuş, yoksa AB mi, bu yıl sonunda hep birlikte görürüz!

Yorumlar kapatıldı.