İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

türkiyegazetesi: Sözde soykırım iddiaları ve Ermenistan

İsmet Giritli

Her yıl “24 Nisan” günü yaklaşırken, başta Ermenistan olmak üzere bazı kuruluşların “24 Nisan 1915” gününü sözde Ermeni soykırımı günü olarak gündeme getirmeye çalıştıklarını biliyoruz. 1991 yılında Ermenistan’ın bağımsızlığını elde etmesi ile birlikte, Ermenistan Cumhuriyetinin, soykırım iddialarını uluslararası alanda gündeme getirmek konusunda önemli rol oynadığını ise bilmeyen yoktur.

Nitekim, Türkiye, Ermenistan’ın bağımsızlığını tanımış, fakat Ermenistan’ın soykırım iddialarını körüklemesi, işgal ettiği Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinden çekilmemesi diplomatik ilişkilerin kurulmasını engellemiştir. Diğer taraftan sözde soykırım iddialarını Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirisinde yer aldığını, Ermenistan Anayasasının da bu bildiriye atıfta bulunduğunu biliyoruz.

Ermenistan’ı bağımsızlığa taşımakta önemli rol oynayan Ermeni Ulusal Hareketi ve Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan soykırım iddialarının Ermenistan tarafından gündeme getirilmesine ve bu konunun Ermenistan Bağımsızlık Bildirisinde yansıtılmasına karşı çıkmış, fakat Ermeni Devrimci Taşnak Federasyonu ve Ermeni Liberal Demokrat Partisi’nin (Ramgavar) öncülüğünü yaptığı muhalefet hareketi karşısında Ter-Petrosyan 3 Şubat 1998’de istifa edince Taşnakların desteğine sahip ve aşırı görüşleri ile tanınan Robert Koçeryan 30 Mart 1998’de Devlet Başkanı olmuştur.

Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan sınırları içinde yer alan ve fakat nüfusunun çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu Dağlık Karabağ’da ilk çatışmalar, Ermenilerin ayaklanması ile 1988’de başlamış, 1991’de Azerbaycan ve Ermenistan’ın bağımsızlıkları ile “Karabağ” ülkelerarası bir sorun haline gelerek, soğuk savaş dönemi sonrası en yıkıcı bölgesel savaşlara konu olmuş, 1 milyon Azerbaycan vatandaşı mülteci durumuna düşmüş ve Azerbaycan topraklarının %20’si Ermeni işgaline uğramıştır. Nitekim 1992 yılının ilk aylarında Ermeni askerlerinin “Hocalı” mevkiinde Azerilere katliam yaptığını ve “Hocalı Katliamı”nın Avrupa ve ABD basınında geniş yer aldığını görüyoruz.

Bugünkü Ermenistan yönetimi, sözde Ermeni Soykırımı’nın sözcülüğüne ve amigoluğuna soyunması sonucu, bu uyduruk soykırımı bazı memleketlerin parlamentolarından da geçirmeyi başarmıştır. Nitekim son olarak 2 gün önce Kanada Avam Kamarasının 68’e karşı 153 oyla, Ermenistan’ın oyununa geldiğini biliyoruz. Ne var ki, bu “Yalan” her zaman sökmemiş, İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği 23 Temmuz 2001 günkü basın bildirisinde, 1915 olaylarının 1948 BM Soykırım Sözleşmesine göre soykırım olarak nitelendirilemeyeceğini belirtirken, aynı yılda dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Perez, Ermenilerin Yahudilere yönelik soykırım ile 1915 olaylarını özdeşleştirmelerinin “Anlamsız” olduğunu ve “Yahudi Soykırımı” anlamında Nazilerin yaptığı Yahudi katliamı olan The Holacaust” ile Ermeni iddiaları arasında benzerlik kurulmasını İsrail’in reddettiğini beyan etmiştir.

Gerçekten, benim de öteden beri savunduğum görüşe göre, Ermenilerin sözde soykırım iddialarının ne kadar uyduruk olduğunu ortaya koymanın en etkin yolu, 1915 olaylarının 9 Aralık 1948 BM Soykırım Sözleşmesine göre değerlendirilmesini bütün devletlerden talep etmek ve bu konuda ilk girişim olarak Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile Türkiye’deki bütün Elçiliklere yazılı başvuruda bulunmaktır. Bu hususu, dinamik Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül’ün ve Dışişleri Bakanlığı danışman ve mensuplarının takdirine sunuyorum.

NOT: Ermeni sorunu ile ilgilenenlere, bu sorunu tarih boyunca ve çeşitli boyutları ile ele alan Stratejik Araştırma ve Etüdler Millî Komitesi (SAEMK) ve Ermeni Araştırmaları Enstitüsü (ASAM)’nün ortak yayını olan Ermeni Sorunu El Kitabı, Ankara-2002 adlı değerli çalışmayı, hararetle tavsiye ederim. İ.G.

Yorumlar kapatıldı.