İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

zaman: “İsa‘nın Çilesi”

Ali Bulaç

Büyük tartışmalara yol açan “İsa’nın Çilesi” adlı film hasılat rekorları kırmaya devam ediyor.

30 milyon dolara mal olan film gösterime girdiği üçüncü haftasında 260 milyon dolar gelir elde etmiş. Hıristiyan dünyası akın akın sinemalara gidip filmi seyrediyor. Lübnan LBC televizyonunda seyrettiğim bir tartışma programında yetkili papazlar ittifakla “Hz. İsa’nın son 12 saatinin aynen böyle geçtiğini”, Mel Gibson’ın yönetmenliğini yaptığı filmde anlatılanların “tamamıyla İncile uygun olduğu”nu söylüyorlardı.

Yahudi dünyası ise büyük tepki göstermeye devam ediyor. Bundan iki bin sene önce cereyan etmiş bir hadiseden bugünkü Yahudilerin zarar göreceği ve filmde anlatılanların “yeni bir anti-semitik dalga”yı körükleyeceğinden korkuyorlar. Bugüne kadar film dolayısıyla Yahudilere karşı herhangi bir hareket vuku bulmuş değil. Ama tarihi Yahudiliğin müdahil olduğu bu olay dolayısıyla zihinlerde birçok sorunun uyanacağında kuşku yok.

Nihayet ben de filmi seyretme imkanını buldum. Teknik ve estetik standartlar açısından hiç de iddia edildiği gibi kötü bir yapım değil. Muhtevanın düzenlenmesi ve mesajın verilme tarzı gayet başarılı. Hz. İsa’nın Hıristiyan inancında anlatıldığı gibi “öldürüldüğü”ne inananlar için seyrederken tahammülü güç sahneler vardır. Üstelik bunlar bir iki sahne değil. Filmin neredeyse tamamı yürek burkucu sahnelerle dolu.

Beni sadece ekranda izlediğim bir film dışında etkilemedi. Çünkü Kur’an’ın açıkça beyan ettiği üzere, “Hz. İsa haça gerilmedi ve öldürülmedi”. (4/Nisa, 157-159) En azından bu bilgiden eminim ve bu bana büyük bir rahatlık sağladı. Bunun filmin tarihi doğruluğunu teyid eden Hıristiyan otoriteler ve din adamları açısından da önemli bir nokta olması gerekir. Çünkü Roma valisine götürülmek üzere dağda Hz. İsa’nın yakalandığı sahnede Kur’an’ı doğrulayan ilginç bir sahne var. Askerler önce “Hz. İsa’ya benzeyen biri”ni alıp götürmek istiyorlar; adam “ben İsa değilim” diye bağırırken Hz. İsa “Aradığınız kişi benim” deyip teslim oluyor. Büyük bir ihtimalle Kur’an’ın “yerine bir benzerinin gösterildiği (Şubbihe)” dediği olay budur ve bundan sonrası haça gerilip öldürülen bu “benzer”in başından geçen dramatik olaylardır. Ama tarihi Hıristiyanlık “Hz. İsa’nın öldürülmesi” esasına dayalı bir imaj geliştirmiş ve bunu teolojinin temeli yapmıştır. Yani konunun Hıristiyan inancıyla zorunlu bir ilişkisi var.

Bu açıdan Kur’an ve Hadis kaynaklarının Hz. İsa’yla ilgili söyledikleri önemlidir. Bu konuda son zamanlarda yayınlanan ve benim de uzun bir önsöz yazdığım bir kitabı okurlarıma tavsiye etmek isterim. Tarif Halidi’nin dikkatli bir araştırma sonucu kaleme aldığı kitap, Hz. İsa’nın İslam kaynaklarında nasıl ele alındığını anlatıyor. (Tarif Khalidi, Müslüman Hazreti İsa, çev. Sevda Ayar, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2003, Tlf. 0 212 292 62 86.) Bu bilgiler temel alındığında “Yahudileri rahatlatan”, en azından fiili bir sorumluluktan kurtaran önemli bir durum ortaya çıkmaktadır. Çünkü zamanın Yahudi ileri gelenleri her ne kadar Hz. İsa’nın öldürülmesini istemişlerse bile, bunu başaramamış, “suç teşebbüs” halinde kalmıştır.

Önümüzdeki günlerde (9 Nisan) film Türkiye’de de gösterime girecek. Bu arada Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın filmi denetimden geçirip “aşırı şiddet içeren sahneleri ve Yahudi karşıtı bölümleri” sansüre tabi tutacağını öğrendik (Zaman, 12 Mart 2004.) “Etkili çevreler”den bir baskı yoksa, tam bir “işgüzarlık” bu. Yine bir yasakçı zihniyetle karşı karşıya geldik. Muhtemelen ABD dahil, başka hiçbir ülkede böyle bir uygulamaya rastlanmış değil. Filmin büyük tartışmalara yol açtığı doğrudur, ama hiçbir yerde sansüre tabi tutulmamıştır.

Hemen belirtmek gerekir ki, eğer “şiddet içeren sahneler” söz konusuysa, her gün televizyon kanallarından bu tür sahnelerden geçilmiyor. “Yahudi karşıtı unsurlar” söz konusuysa, bu Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın işi ve yetki alanı değil. Kaldı ki, sansüre gerekçe teşkil eden bu iki husus filmin tamamında yer alıyor; bu durumda filmi yasaklamak daha “etkili bir tedbir” olur. Sansür veya yasaklamanın da bir faydası olmayacak, çünkü şimdiden piyasada satılan CD’ler her evde seyrediliyor.

Yorumlar kapatıldı.