İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal2: `Büyük´ olma hayalleri

BİLGİN ÇELİK

Osmanlı’nın dağılma sürecine girdiği 19. yüzyılın ortalarından itibaren, Osmanlı’dan koparak kendi ulus-devletlerini kuran çeşitli uluslar, kurdukları devletin elindeki toprakları yeterli görmemiş ve sınırları dışında kalan soydaşlarını da kurtarmak iddiası ile sürekli olarak Osmanlı aleyhine yayılma stratejisi izlemişlerdir. Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan bu yayılma çabalarının en güzel örnekleridir. Her üç devletin de “büyük” devlet olma hayalleri Balkanlarda barışı sürekli tehdit ediyordu. Bu hayaller, önce Balkan Savaşı’na zemin hazırladı, ardında da Dünya Savaşı’nın çıkış noktası oldu.

Yunanistan hayalini gerçekleştirmek için 1919 yılında İzmir’i işgal ederken, aynı süreçte bu kez Ermeniler de “büyük” olma saplantısına kapıldı.. Doğu Anadolu’yu ele geçirerek “Büyük Ermenistan” kurmaya çalıştılar. Yunan ve Ermeni tezlerine İngiltere arka çıkarken, Sırp ve Bulgarların arkasında da Ruslar yer aldı.

Osmanlı parçalanırken, Balkanlar ve Ortadoğu’da ortaya çıkan yeni devletlerin sınırları, etnik-mezhepsel coğrafi özellikler dikkate alınarak değil, büyük devletlerin çıkarları ve istekleri gözönünde bulundurularak çizildi. Özellikle İngiltere’nin dönemin süper gücü olarak Ortadoğu’da yeni sınırların belirlenmesinde başrolü oynadığı ve doğal sınırlar yerine karmaşık yapılı sınırları tercih ettiği görüldü. Bunun altında yatan en önemli neden de, bu karmaşık yapılı sınırlar sayesinde etkinliğini daha uzun süreli olarak sürdürebilme stratejisidir. Çünkü büyük devletler, önem verdikleri bir coğrafyadaki sorunların çözümünü istemezler. Sorunun sürmesi kendilerinin oraya sürekli bir şekilde müdahalesine zemin hazırlar.

Bugün Irak fiili olarak parçalanma sürecine girerken, ortaya ABD’nin güdümünde bir “Kürdistan” çıkarılmaya çalışılıyor. Suriye’de son günlerde meydana gelen olaylar gösteriyor ki, Kürtler arasında da “büyük” olma hayali yayılmaya başladı. Bu hayalin yayılması sadece, Irak ve Suriye’yi değil Türkiye ve İran’ı da doğrudan etkileyecek. ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”, Balkanlardan Orta Asya sınırına kadar büyük bir coğrafyayı etkileyecek gibi görünüyor. Bu proje çerçevesinde Balkanlarda bir “Arnavut Federasyonu” (Yunanistan’daki Arnavutlar hariç), Kafkasya’da bir “Büyük Ermenistan” ve Ortadoğu’da altyapısı hazırlanmaya çalışılan “Büyük Kürdistan”, ABD’nin bölgedeki çıkarlarının daha etkin şekilde korunmasını sağlayabilecek. Tabii bunun yürütülebilmesinin mümkün olup olmayacağı, bölge ülkelerinin bu proje karşısındaki tutumlarına bağlıdır.

Yugoslavya dağılırken…

Soğuk Savaş sonrasında Sovyet Rusya dağılıp, Yugoslavya parçalanırken, Batılı devletler bu süreçten kendi çıkarları doğrultusunda en iyi şekilde yararlanma çabası içine girdiler. Almanya, Slovenya ve Hırvatistan’ı tanıyarak, Yugoslavya’nın parçalanma sürecini hızlandırırken, bu gelişmeleri sineye çekmek zorunda kalan Sırpların ilk tepkisi ise Slav milliyetçiliğine sarılarak Bosna-Hersek’i kana bulamak oldu. Sırpların gücü ancak Boşnaklara ve Kosova’daki Arnavutlara yetti. Sırplar yeniden
“Büyük Sırbistan” kurma hayaline daldılar ve 10 yıl boyunca Balkanlarda barış ve istikrarın bozulmasında en önemli rolü oynadılar.

Sırpların önce Bosna-Hersek, arkasından Kosova’da uyguladıkları sistemli yok etme ve zorla göç ettirme politikaları, zamanla Batı kamuoyunun dikkatini çekti ve uluslararası kuruluşları harekete geçirdi. ABD’nin Balkanlar’a yerleşme ve böylece AB ve Rusya karşısında kıta Avrupası’nda söz sahibi olma stratejisi, NATO’yu harekete geçirmesinde en önemli neden olarak ileri sürülebilir.

Soğuk Savaş’tan sonra Balkanlarda “büyük” devlet olma hayaline kapılan uluslardan biri de “Arnavutlar” oldu. Bu henüz Arnavutlar içinde çok küçük bir grup için geçerli bir hayal olsa da gelecekte bunun daha geniş kitlelere yayılmayacağı anlamına gelmiyor. Kosova, Makedonya, Yunanistan ve Karadağ’da yaşayan Arnavutları da içine alacak şekilde bir “Büyük Arnavutluk” yaratma hayali, Balkanlarda yeni çatışmalara ortam hazırlayacaktır. “Büyük Sırbistan” hayalinin karşında “Büyük Arnavutluk” hayalinin kesişme noktası ise Kosova’dır. Bu nedenle Kosova “barut fıçısı” olarak adlandırılıyor.

Tito’nun ölümünden beri Kosova’da sorunlar artarak devam etti. Sırp milliyetçiliği için bir “mit” olan Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılması ihtimali, Sırpların Arnavutlara yönelik tepkilerine yol açarken, Miloseviç’in uygulamaları da, Arnavut milliyetçiliğini tetikledi. Miloseviç dönemindeki korkutma ve yıldırma politikaları, UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu)’nın ortaya çıkışına ve Arnavutlar arasında bir taban bulmasına zemin hazırladı. UÇK sadece Kosova’da değil, Makedonya’da yaşayan Arnavutlar arasında da destek buldu. Makedonya’daki Arnavutlara daha geniş haklar verilmesi isteği ile başlayan gerginlik, Makedon hükümet güçleri ile UÇK arasında çatışmalar yaşanmasına yol açtı ve Kosova’dan sonra Makedonya sorunu dünya gündemine oturdu ve Ohri Antlaşması ile sorun şimdilik çözüme kavuşturulmuş görünüyor.

Kosova’nın geleceği

Kosova’daki Arnavutlar, 1974 Yugoslav anayasasının kendilerine federal yapı içinde eşit devlet statüsü verdiği iddiası ile Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde Kosova’yı bağımsız bir cumhuriyete dönüştürme çabası içine girdiler. 1999 sonrasında UNMİK kontrolündeki Kosova’da Arnavutlar, bu bağımsızlığın altyapısını hazırlama işine hız verdiler. Ancak ne BM, ne ABD ve ne de AB, Kosova’nın gelecekteki statüsünün ne olacağı konusunda net bir fikir ortaya koyamadı. Rusya ise doğal olarak Sırpların yanında yer almaya devam ediyor. Rusya’nın savaşın bitmesi üzerine birliklerini apar topar Priştine’ye sokmasının NATO kuvvetlerinde ve ABD’de yarattığı şaşkınlık ve tepkiye karşılık Sırpların sevgi gösterileri hâlâ hafızalardadır. Şu anda Kosova’nın geleceği hâlâ belirsiz. Bağımsız mı, yoksa Sırbistan’a bağlı özerk bir eyalet mi olacağı konuları tartışılıyor. Bazı Sırp politikacıları ise Kosova’nın “taksim” edilmesi gerektiğini, kuzeyin (Mitrovica) Sırplara, güneyin Arnavutlara bırakılması fikrini ortaya attılar. Nüfusun yüzde 90’nını oluşturan Arnavutlar ile aşırı milliyetçi Sırplar ise bu fikre şiddetle karşı çıkıyor. Bağımsızlığın gerçekleşmesi halinde ise, başta Makedonya olmak üzere, tüm bölge ülkelerinin bundan olumsuz şekilde etkileneceği açıktır. Kosova için uygulanacak karar ne olursa olsun, Balkanlarda sorunun kalıcı bir çözüme kavuşturulması zor görünüyor.

Kosova operasyondan yaklaşık beş yıl sonra yeniden karışmaya başladı. İlk gün çıkan olaylarda 20’den fazla insan öldü, 500’den fazlası yaralandı. Özellikle her iki tarafın karşılıklı olarak kilise ve camileri ateşe vermeleri, birbirlerinin kutsal saydıkları şeyleri yok etmeye çalışmaları, sorunun derinliğini ve çözümsüzlüğünü göstermesi açısından dikkat çekici.

BİLGİN ÇELİK: Dokuz Eylül Üni., Stratejik Araş. Mer.

Yorumlar kapatıldı.