İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

sabah: Ne olacak bu Kara Kuvvetleri´nin hali

Mehmet Altan

Son fişleme skandalından sonra, Kara Kuvvetleri’nin “mizah gücü” öne çıktı.Her açıdan Örneğin zencileri avlamak peşinde koşan ırkçı vahşet örgütü Ku Klux Klan üyelerinin fişlenmesi fikri çok tuttu… Çapkınların neden fişlenmediği de soruldu…
Askeriyenin vatandaşını fişlemesini garipsemeyen odaklar ise mazeret bulma yönünde yoğunlaştı. Yanlışlığın “yerel” olduğunu söyleyenlere rastlandı. Tercüme hatası olduğunu söyleyenler de vardı. İkinci Dünya Savaşı’dan beri Türk Ordusu, ABD Ordusu’nun “istihbarat talimnameleri” ile çalışırmış. Bu nedenle tercümelerin saptığı çok olurmuş. Amerika ile bu kadar iç içe girip de, kaymakamlara “Amerikan yanlılarını” da fişleyin emri vermek de Kara Kuvvetleri’nin olayları kavramaktaki muhteşem yeteneğini sergilese gerek.

* * *

Fişlenecek olanların ayrıntılı listesi on iki sayfa tutuyor. Neredeyse tüm Türkiye toplumunu fişlemek gerekecek. Vatandaşın bu noktada Kara Kuvvetleri’ne yardım etme arzusu var galiba. Kayseri’de Murat Kasapoğlu ve Bekir Gödelek “Biz AB yanlısıyız, fişleyin” dilekçeleriyle Kocasinan Kaymakamlığı’na başvurmuşlar. Barış Girişimi de “Fişle Beni” eylemi başlatmış. Kara Kuvvetleri’nin “mizah gücü” toplumu hızla etkilemeye devam ederken Genelkurmay da “çalışmada yer alan bazı hususların düzeltilmesi maksadıyla” başlattığı “incelemeleri” sürdürüyor. Vatandaşı fişlemeye değil de, Ku Klux Klan’a takılmış olabilirler…

* * *

Silahlı bürokrasinin kendi içine dönük “inceleme” sonuçlarının çok hazin ve tarihsel bir örneği dünkü gazetelerde yer alıyordu.

Dün 14 Mart Tıp Bayramı idi. Tıpçılar, doksan yıl önce Sarıkamış’ta donarak ölen doksan bin askerden sağlıkçı olan 165’ini de ilk kez dün andılar. Sarıkamış faciası 24 Aralık 1914’de meydana geldi. 3. Ordu Komutasını da üstlenen dönemin Genelkurmay Başkanı Enver Paşa hava şartlarını dikkate almadan, orduya Allahuekber Dağları’nı aşma emri vermiş, herkesin donmasına sebep olmuştu. 24 Aralık 2004 tarihinde Sarıkamış’ta donarak ölen doksan bin askeri anmak için “sembolik bir yürüyüş” yapılacak.

Eylemin öncülüğünü yapan Prof. Dr. Bingür Sönmez “naklık eden belge ve resimler, Rus ve Alman arşivlerinden alınmış. dirayetsiz kararları dolayısıyla bu kadar askerin donmasına yol açan Enver Paşa’nın, İstanbul hükümetine yalanlar söylediğini, İstanbul’a ulaşır ulaşmaz da önce basına sansür koyduğunu, arkasından da Genelkurmay’daki bütün arşivi yok ettiğini” söylüyor… Araştırmalara kayKıbrıs’ta kendi gemimizi batırmış olduğumuzu da on altı yıl sonra öğrenmedik mi?

* * *

Türkiye’de askeriye de dahil, tüm kurumların parasını halk verir ama parasını verdiği kurumları denetleyemez… Askeriyeyi ise hiç denetleyemez… Bırakın denetlemeyi, bir de fişlenir. Fişlenirken de kıstası gene asker belirler.. “Türkiye Kışlası”dır buraları…

Asker gibi olmayan herkes “potansiyel düşman” sayılır çünkü… Andıç rezaleti de böyle değil miydi? Ne yapıldı? Hiçbir şey… Doksan bin insanımızı dondurarak öldürmeyi sessizce geçiştiren gelenek mi, bunlara yaptırım getirecek? Lockheed Askeri Uçak Alımı’ndan Susurluk’a kadar birçok olayda olduğu gibi bu da uyutulacak… Yoksa bu vahim skandalın hukuksal karşılığı, “anayasal suç işleyene” verilecek cezaya tekabül eder…

* * *

Yaşayageldiklerimiz hukukun üstünlüğünü hiçe saymış ve hiçbir zaman halka güvenmemiş oligarşik bir yapılanmanın halkalarından biridir. Mizahi yanı ise Avrupa Birliği üyeliği devlet politikası gibi görünürken Kara Kuvvetleri’nin “AB yanlılarını” da fişlemesidir. Böylesine denetim dışı kalmaya alışmış kurumların var olduğu ülkelerde işler sonunda hazin bir mizaha dönüşür. Kara Kuvvetleri’nin sessizce geçiştirilmeye çalışılan fişleme skandalında olduğu gibi. İç sömürge mantığı ile yönetilen ülke halklarının kaderidir bu… Hem parayı ver, hem de horlan… Hem acılı, hem de komik…

Yorumlar kapatıldı.