İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

milliyet: Sabiha Gökçen´in Ermeniliği nereden mi çıktı?

HIRANT Dink’i kaç kişi tanırdı, birkaç televizyon programında görünse bile…

İstanbul’da “Agos” adında Ermenice bir gazete çıktığını ve O’nun da bu gazetenin genel yayın yönetmeni olduğunu kaç kişi bilirdi?

Ama şimdi O’nu da, gazetesini de çok daha fazla kişi tanıyor.

Niye?

* * *

ERMENİSTAN’dan Türkiye’ye hizmetçilik yapmak için gelen bir Ermeni kadının “Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen Ermeniydi” laflarını gazetesinde yayımlamasından, ipe sapa gelmez bu lafların üzerine de, bazı “sazanlar”ın balıklama atlamasından sonra Hırant Dink’ten de, gazetesinin mevcudiyetinden de, çok kişi haberdar oldu.

* * *

HIRANT Dink ilginç bir kişi, Osmanlı yönetimini hayırla yad eder ama, Cumhuriyet yönetimiyle arası iyi değildir.

Osmanlı için şöyle der:

“Osmanlıyı trene benzetecek olursanız, her millet kendi kompartımanında, kendi alanı içerisinde memnundur; Ermeniler de kendi kompartımanlarında bir sistem içinde yaşarlar.”

Lakin Osmanlı yönetiminde de birtakım eşitsizlikler vardır.

Nedir bunlar?

Hırant Dink sıralar:

“Hıristiyan evinin cumbası Müslüman evinin cumbasını geçemez. Ya da kilisenin çanının yüksekliği, oradaki minarenin altında kalmalıdır. Ya da Müslüman kaldırımda yürürken, diğeri kaldırımdan inmelidir.”

Bak şu Osmanlı’ya!

* * *

PEKİ, Osmanlı dönemi, Cumhuriyet dönemi ile kıyaslanırsa…

Hırant Dink çok dertli, çok yanıktır:

“Cumhuriyet dönemindeki adaletsizlikler ve eşitsizlikler Osmanlı dönemindeki adaletsizlik ve eşitsizlikten kat be kat fazla olmuştur. Oysa Cumhuriyet döneminde laik sistem vardır, Cumhuriyet vardır, demokrasi vardır. Ama Cumhuriyet dönemindeki adaletsizlikler ve eşitsizlikler maalesef Osmanlıdan daha fazla yıpratıcı olmuştur.”

* * *

HIRANT Dink, eğitimin yerel yönetimlere verilmesinden yanadır, “çokkültürlülük kavramı” için bu çok önemlidir, Meclis’teki, kamu yönetimi tasarısından ümitlidir, fakat kendisine “maalesef eğitim yerel yönetimlerin yetki alanı dışına çıkarıldı” denilince çok üzülür, hayıflanır:

“Öyle mi? Yazık olmuş!”

* * *

HIRANT Dink’in “alfabe” için de önerisi vardır. Hani “Ali topu tut / Ali topu Veli’ye at / Ali topu Ayşe’ye at” yerine “Ali topu Lorenzo’ya at / Ali topu Yorgo’ya at” denilse, bu ülkede onların da yaşadıkları öğretilse fena mı olur?

* * *

HIRANT Dink şakacıdır da:

“Bir keresinde şaka olsun diye söylemiştim, buraya yine tekrarlayayım şu azınlıkların kıymetini vallahi hiç bilmediniz yani! Bari bundan sonra bilin de, bizimle beraber farklılıklarla bir arada yaşamayı iyi öğrenin. Yarın, öbür gün Avrupa Birliği’ne girerseniz, elin, elli tane gavuru ile beraber yaşayacaksınız. Şimdi bizimki bir antreman süreci olsun, değil mi yani!”

Türkçe’yi iyi bildiği anlaşılan Hırant Dink, acaba “Aba altından sopa göstermek” deyimini de hiç duymuş mu?

————

NOT: Hırant Dink’in bu konuşması Pendik Belediyesi tarafından düzenlenen “İstanbul’da birlikte yaşama tecrübesi: Çok kültürlü dünya kentinde çoğulcu yaşam pratiği” konulu bir toplantının kitapçığında vardır. (Pendik Belediyesi Kültür Yayınları)

Yorumlar kapatıldı.