İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

akşam: Nereden nereye!

Semiz İdiz

Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu Atom Egoyan’ın ‘Ararat’ adlı filminin Türkiye’de gösterime girmesi için ‘komisyondan geçtiğini’ açıklamış ve ‘Geceyarısı Ekspresi’ filminde işlenen hataların tekrarlanmayacağını belirtmiş. Bu haber üzerine içimden, ‘Nereden nereye!’ diye düşünmeden edemedim.’

Geceyarısı Ekspresi ilk çıktığında, üniversite masraflarımı karşılayabilmek için Dublin Büyükelçiliği’nde mahalli katiplik yapıyordum. Küçük bir elçiliktik. İşin garip yanı, Büyükelçi ve benden başka doğru dürüst İngilizce bilen de yoktu. Hal böyle olunca, filmden çıkıp infial içinde Büyükelçiliği arayan İrlandalılar’a yanıt vermeye çalışmak bana düşmüştü.

O günlerde, özellikle İngiltere’de yayınlanan birçok aklı başında film dergisinde de irdelendiği gibi, adi bir suçlunun maceralarını konu eden bu film son derece ırkçıydı. Gerçi filmin kahramanı Billy Hayes’e kötü muamele edilmiş olduğundan kuşkum yoktu. 12 Mart’ın gölgesindeki Türkiye’de o sıralarda kimlere kötü muamele edilmiyordu ki.

Ancak, filmde insanı andıran tek bir Türk olmadığı gibi, Türkler’e karşı kanı kaynatan hakaretler vardı. Örneğin, Hayes’in mahkeme sahnesinde ‘Domuz eti yemezsiniz, ama domuzlardan oluşan bir milletsiniz’ demesi gibi. Bilinçli İrlandalı arkadaşlarım elbette ki bu ırkçılığı ‘yemediler.’ Ama geniş kitleler yedi. Filme her Türlü destek sağlayan Ermeniler’in amacı da zaten buydu.

Büyükelçiliğimizi arayanlar da söze ‘Siz Türkler…’ diye girerek bu ırkçı yaklaşımı tekrarlıyorlardı. Bir keresinde dayanamadım ve telefonda iyicene saçmalayan birine, ‘Arkadaş, Türkiye’de bugün sadece kitap çevirdiği için 20 yıl yiyen, kendilerine eziyet edilen insanlar var. Bunlara bir sempati duymuyorsun da, sırf saçı sarı, gözü mavi olduğu için adi bir suçlu yüzünden mi heyecanlanıyorsun?’ diye bağırmıştım.

Bunu duyan Büyükelçi ateş püskürerek bu telefonlara çıkmamı yasaklamıştı. Zaten kendisiyle çok az konuda anlaşabilmiştik. Ankara’dan, ‘Dışişleri nezdinde girişimde bulunun ve filmin gösterimini yasaklatın’ diye talimat gelmişti. ‘Burası Avrupa bunu yaparsak bizimle alay ederler’ demiştim. Elbette ki 23 yaşındaki bir ‘mahalli katibi’ dinleyecek değildi ya. Talimatı yerine getirdi ve İrlanda Dışişleri Bakanlığı da bunu gazetelere sızdırdı.

Hiç unutmam. Çok okunan ‘Evening Herald’ gazetesindeki haberin başlığı aynen şöyleydi: ‘Sayın Türkiye Büyükelçisi, İrlanda’yı kendi ülkesi ile karıştırmış olmalı.’ Ankara’nın Avrupa çapındaki bu ‘diplomatik girişimleri’ hemen hemen her yerde aynı şekilde karşılanmış, Geceyarısı Ekspresi’nin tanıtımı da böylece – yapımcılarının hiç hayal etmedikleri bir şekilde – gerçekleştirilmişti. Kısacası, Türkiye ağzını açtıkça filme merak artıyordu.

Egoyan’ın filmiyle de aynı hatalara düştük. Hatta bir ‘düşünce kuruluşumuz,’ daha film ortaya çıkmadan, içeriğini doğru dürüst bilmeden, filmle ilgili bir kitap dahi hazırlattı. Türkiye’den bu kızgın sesler yükseldikçe de, ‘Ararat’a merak haliyle arttı. Tüm bunlara rağmen filmin şimdi Türkiye’de gösterileceğini duyuyoruz. Gelin de ‘nereden nereye!’ demeyin.

Yorumlar kapatıldı.