İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

radikal: Markiz´e Oscar töreni

MELİS DANİŞMEND

İSTANBUL – Yıllardır kapılarını açması beklenen Markiz, 1500’e yakın kişinin katıldığı bir kokteylle Beyoğlu’na döndü. Kırmızı halı, patlayan flaşlar ve şık kıyafetli davetlilerle Oscar törenlerini andıran giriş kapısının önünde çığlıklar atan seyirciler yoktu ama ne olup bittiğini anlamaya çalışan Beyoğlu sakinleri kümeler halinde, içeri girenleri izliyordu.

Yürümenin kalabalık nedeniyle, özellikle merdivenlerde imkânsız hale geldiği Passage Markiz’de Yaşar Kemal’den Gönül Yazar’a, Semra Özal’dan Gülriz Sururi’ye kadar sayısız tanıdık sima vardı. Kıyafet prosedürü nedeniyle siyahın tercih edildiği gecede, davetiyedeki ‘Markiz’e uygun şapkanızı giymekten çekinmeyiniz’ ibaresi nedeniyle ’30’lu ve ’40’lı yıllara ait şapkalarını takmış kadınlar dikkat çekti. Kimisi kıyafetini de o yıllardan seçmişti, ki bu durum süper minili hemcinsleriyle bir arada duranları gördüğünüzde, bir müzede dönemlere göre ayrılmış kıyafet örneklerini inceliyormuşsunuz hissi yaratıyordu.

Karides, havyarlı kanape gibi ikramların olduğu gecede, pastanenin açılışına kadar Dr. Serhat Güler ve grubu müzik yaptı. Herkesin gerçek bir heyecan içinde pastanenin açılışını beklediği sırada, Aksoy Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aksoy, Markiz Pastanesi’nin yaşatılması konusundaki çabalarından ötürü Haldun Taner’in anısına, yazarın eşi Demet Taner’e teşekkür plaketi verdi. Hemen ardından pastanenin duvarında bulunan ve mevsimleri temsil eden resimlerdeki kadınlar gibi giyinmiş olan mankenler, yukarıdan pembe kuş tüyleri attı. Kalabalık, pastaneye doğru ilerlemeye başladı ve kapılar açıldı.

Davetlilerin, müziğin, flaşların yarattığı baş döndürücü yoğunluktan sonra Markiz Pastanesi huzurlu bir bahçe gibiydi. Loş ortamda masalara kurulmuş olan insanların kimi ilk içeri giren davetlilerden, kimi de 30’lı yıllardan kalma misafirlerden oluşuyordu.

Hepsinin ortak noktaları sanki yıllardır masalarından kalkmamış gibi durmalarıydı. Pastaneyi bir an önce görmek isteyen kalabalığın yarattığı izdihama bakmaksızın kuru pastalarını yiyorlardı. Markiz, özlenmişti…

‘Ben burada böyle otururdum’

“Ben burada böyle otururdum” diyerek çantasından şapkalı ve çok şık kıyafetli genç kızlık resmini çıkaran Nermin Olgaç için zamanında orada bir şiir yazılmış. “Beyoğlu’na ne yapılsa azdır, benim Beyoğlu’yla başka türlü bir bağım var” diyen Olgaç, pastane kısmındaki duvar süslerini güzel bulurken pasaj için “Biraz daha eski kalsaydı, o Rum, Ermeni dükkânları da olsaydı sanki daha iyi olurdu” diyor. Yine de pastaneyi eskisi gibi bulmuş.

Renan Tecimer ise gençliğini orada geçirmiş biri olarak pastanenin de pasajın da ‘fevkalade’ olduğunu düşünüyor: “Eskiden orada çay içer, arkadaşlarımızla yemek yerdik.”

Pasajda başka neler var?

Markiz pastanesinin bulunduğu tarihi pasaj, bardan sipariş gömlekçiye dükkânlarla dolu.

Üç katlı Passage Markiz’in giriş katında eski mimarisi ve mönüsüne sadık kaldığı belirtilen Markiz pastanesi, Passage Cafe ve 27 m2 Bar, Doğa Bitkisel mağazası, şampanya ve votka barı Charlotte, vücut bakım ürünleri mağazası L’occitane en Provence, kalem ve aksesuvarlarıyla ünlü Mont Blanc, Ravelli, Alman tasarım markası Koziol, Markiz dönemini yansıtan hediyelik eşyaların ve İsviçre’de özel olarak MonMarkiz için üretilen 41 çeşit çikolata koleksiyonunun satışa sunulacağı MonMarkiz, Che Tobacco, A46 Passage, Karmen Passage ve Aydın Saat yer alıyor.

Birinci katta, Markiz Brasserie, Miss Sixty & Energie, Dunlop Shoe Company, Taboo, Ivy Oxford Sportswear, Mavi Jeans, Stefanel, Vario, Fashionista ve Demirel bulunuyor. İkinci katta konser, stand-up, parti ve özel etkinliklerin organize edileceği Buz Markiz Restaurant ve Buz Hol, üçüncü katta sipariş üzerine gömlek dikicek olan Ravelli Exclusive var.

Mimarı: Kolonları da koruduk, aynaları da

Hüseyin Başçetinçelik (mimar): 1992 yılında çalışmaya başladım. 1999 yılında kuruldan onay aldık ve uygulanmaya başlandı. Burada dört yapı mevcuttur. Bunlardan biri Markiz’i içinde barındıran ve İstiklal Caddesi’ne bakan bina, bir tanesi beş katlı bir bina, diğeri Asmalı Mescit Sokağı’ndaki bina ve iki katlı bu pasaj. Bunların tüm röleveleri, restorasyon projeleri aslına uygun olarak hazırlandı. İlk planlamada zemin kat dükkân, diğer katlar konaklama yeri olarak düşünüldü ama sonradan tüm yapı ideal bir iş merkezi, çarşı haline getirildi. Son derece memnunuz sonuçtan.

Ali Çiçek (mimar): Hüseyin Başçetinçelik’in yaptığı çalışmalardan sonra projeyi devraldım. Markiz’i bir müze haline getirmeye çalıştık. Aynen koruduk. Çelik bey (Gülersoy) ölümünden 10 gün önce buradaydı ve bana bir vasiyette bulunmuştu. ‘Bu kolonları yerine tekrar koyacaksın’ demişti. Ben o kolonları da yerine koydum, aynaları da… Çok mutluyum.”

Ender Sanal (buz.Markiz ve Markiz pastanesinin ortağı): Sonuçtan çok memnunuz. Yorucu oldu ama çok iyi oldu, yorgunluk unutuldu. Aslına sadık kaldık. Başta boyalarına, aynalarına, cilalarına dokunmak istemiyorduk ama renovatörler bunun böyle olmayacağını, muhakkak bir elden geçmesi gerektiğini söyledi. Çok da iyi oldu. İlla tarih olmaması lazım zaten. Tarihi bir yer olması çok güzel ama 2000’li yıllarda olduğumuz için bunu bu yıllara uyarlamak lazım. Günümüzün lezzetlerini de sunmamız lazım.

Nur Akgerman (Proje danışmanı-AKS Danışmanlık): Markiz pastanesi zaten Beyoğlu’na ve Türkiye’ye mal olmuş bir mekân. Bu geceki ilgi de onu gösteriyor. Beyoğlu ciddi bir mekâna kavuştu. Projeye başladığımız zaman müthiş bir renovasyon yapıldı. Pastanenin birçok eski eşyası bulundu. Avizeler, aynalar, sandalyeler… Aslına sadık kalındı.

Yıllar sonra pastanede anılarını tazelediler

Gönül Yazar: Şu anda burada bu operanın yerine Çingeneler çalsa, göbek atacağımsevincimden. Böyle bir yer hatırlandı, açıldı. Çok sevindim.

Gülriz Sururi: Eski bir Beyoğlulu olarak, gençliğimde Markiz’in farklı havasınıçoksoludum.O yüzden kapandığı zaman da çok acılar duydum. Yeniden açılması için aradan 23 yıl geçmesi gerekti ama sonunda açıldı.

Gencay Gürün: Çok heyecanlandım. Şimdi arkadaşlarımızla konuşuyorduk, yabancı misafirleri buraya getirsek, kim olursa olsun, buraya bayılacaktır. Çok eski günlerimi hatırladım. Enteresan, ben daha büyükmüş gibi hatırlıyorum. İçeri girince şaşırdım birden.

Ama tabii oturdukça geri geliyor anılar. Pasajı da çok beğendim. Çok Batılı, çok medeni. Türkiye bir tezatlar ülkesi. Bir yandan karamsar oluyoruz. Bir yandan da böyle bir şey oluyor ve güneş açıyor.

Enis Fosforoğlu: Çok güzel yapılmış. Hatta aşırı lüks diyebilirim. Binalar yapılır. Önemli olan o kültüre sanata yakın duran insanları yeniden bir araya getirip buralara oturtabilmek. Yoksa çok şık yerler, Nişantaşı’nda da var, Bağdat Caddesi’nde de… Markiz, balkona bir çiçek koymaktır bence.

Engin Cezzar: İlk intibam çok iyi. Tıpkısının aynısı gibi. 23 yıl oldu buraya geleli.

Yorumlar kapatıldı.