İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

lraper: Teoloji Kürsüsünün İstanbulda Olması Gerekir

Patrik Mesrob II Hazretlerinin Akşam Gazetesi muhabiri Kaan Özbek’le yaptığı söyleşinin teyp çözümünü yayınlıyoruz:

Özbek: Efendim, daha önce basında yer alan bazı haberlerde. ki bu haber bizim
gazetemizde de yayınlandı. Hükümet’in, sizin talebiniz doğrultusunda
Türkiye sınırları içerisinde bir papaz okulu açılması için kolları sıvadığı
haberi yer aldı. Bu projenin, sizin 20 Ekim’de Dışişleri Bakanı Abdullah
Gül ile Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile yaptığınız görüşme sonrası
Papaz ihtiyacı olduğunu belirtmeniz üzerine gerçekleştiği öne sürüldü. Bu
konuyu biraz açabilir misiniz?

Mesrob II: Hükümet’in ruhban okulu açmak için kolları sıvadığını ben görmedim. Ruhban okulu açmak için bir talebimiz de doğrusu olmadı. Üsküdar’daki Surp Haç Tıbrevank Ruhban Okulu, Rumların Heybeliada’daki okuluyla aynı zamanda kapatılmıştı. Bizimki daha sonra bir azınlık lisesine dönüştü. Surp Haç Lisesini ruhban okulu statüsüyle yeniden açabilmek, orada hem din görevlisi hem de dil ve din öğretmenleri yetiştirebilmek açısından tabii ki çok iyi olurdu. Ancak bizim hükümetten dileğimiz bu ihtiyacın İstanbul’da üniversite seviyesinde bir kurumda giderilmesi.

Özbek: Nasıl?

Mesrob II: Basit. İstanbul’daki bir üniversitede Anadolu ya da Türkiye Yerel Kültürler Bölümü açılır. Bu bölüme Ermeni, Süryani, Kıldani, Rum, Yahudi ve benzeri kültürlerin etüdü için birimler kurulur. Her bir birimde, o kültürün eski ve yeni dilleri, edebiyatı, örf ve adetleri, din ve mezhep tarihi, teolojisi, müziği üniversite seviyesinde öğretilir. İstanbul’daki bir üniversitede olması da aslında pratik zorunluluğundan kaynaklanıyor. Din görevlisi adaylarının kiliselerdeki ayinlere şahsen katılmaları, kilise müziğindeki makamları öğrenmeleri gerekir. Zaten ne dersler verileceği konusunda bölümü yönetecek akademisyenlerin mutlaka ilgili din kurumlarına danışması ve verilecek derslerin ondan sonra kesinleşmesi gerekir.

Özbek: Sayın Patrik, peki, Ermenistan’dan din adamı getiremiyor musunuz?

Mesrob II: Eğer mevzuat uygun olsaydı dünyanın her yanından İstanbul’a gelmeğe can atan din görevlileri bulabilirdik. Çok da iyi olurdu. Ama her nedense Türkiye vatandaşı olmayan haham, rahip ve imamlara devletimiz çalışma müsaadesi vermiyor, sakıncalar görüyor.

Özbek: Ne gibi sakıncalar?

Mesrob II: Ben nereden bileyim? Bürokratlara sormak gerekir.

Özbek: Efendim bir süredir biliyorsunuz Türkiye gündemini en çok meşgul eden
konulardan birisi Istanbul Rum Patriği Bartholomeos’un Heybeliada Ruhban
Okulu’nun yeniden faaliyete geçirilmesi konusunda gerek yurtiçi, gerekse
yurtdışında yaptığı kulisler ile son olarak Selanik Kilisesi Papazı’nın ölümünün ardından Yunanistan ile Rum Patrikhanesi arasındaki atama krizi. Sayın Bartholomeos’un tüm dünya Ortodoksları’nın Ekümenik Patriği olma sevdasını siz ve Ermeni Ortodoks camiası nasıl değerlendiriyor?

Mesrob II: Bakın, Anadolu’nun en eski iki kiliseleri olan Ermeni ve Süryani kiliseleri Doğu Ortodoks mezhebine aittirler. Tarihte, Bizans Kilisesi bizler için “Batı” kilisesiydi. Bizler bu nedenle İstanbul, Trakya ve Balkanlar’daki, Rusya’daki Ortodoks kiliselerine Batı Ortodoks kiliseleri olarak bakarız. Dünyadaki Bizans menşeli kiliseler bugün 16 ayrı bağımsız Ortodoks kilise ve patrikanelerinden oluşan bir federasyon gibidir. Her birinin kendi patriği veya eş değerdeki bir ruhanisi vardır. Tarihi gerçek odur ki, bu 16 ruhani reisin eşitler arasında birincisi bugün İstanbul’da görev yapan Patrik Bartholomeos’tur. İstanbul Ortodoks Patrikliğinin birincilliği, Ortodoks, Katolik veya Protestan, tüm Hristiyanlarca evrenselliği kabul edilen ve 381 yılında toplanmış olan 2. İstanbul Konsili’nin kararıyla perçinleşmiştir. “Ekümenik” ünvanı da oradan gelmektedir. Bu ünvanın geçerli olup olmadığını 21. yüzyılda tartışmak ve siyasi polemik için kullanmak artık gülünç olmaya başladı. Şöyle diyeyim: Patrik Bartolomeos’un ekümenlik sevdası olmasına gerek yoktur, çünkü tüm dünya kiliseleri nezdinde İstanbul’daki Rum Ortodoks Patriği zaten ekümeniktir. Esasen bu, eklizioloji dediğimiz kilisebiliminde kullanılan bir terimdir, siyaseten kullanılmaması gerekir.

Özbek: Türkiye Ermeni Patrikhanesi, Dünya Ortodoks Patrikhaneleri açısından nerede? Ve Türkiye sınırlarında olmaktan dolayı Rum Patrikliği’ndeki kabul görmezliğin bir benzeri yaşanıyor mu?

Mesrob II: Tamamen farklı konumlardayız. Dünyada dokuz Doğu Ortodoks Patriği vardır. Bunlardan dördü Ermenistan’daki Eçmiyadzin Katolikosluğu, Lübnan’daki Kilikya Katolikosluğu, Kudüs’teki Ermeni Patrikliği ve İstanbul’daki bizim patrikliğimizdir. Dört Ermeni patrikliği arasında bugün, Osmanlı’daki konumumuzun aksine, dördüncü sıradayız. Tanınırız, dünyadaki tüm tarihi kiliselerle iyi ilişkiler içersindeyiz. Yurtdışında yaşayan bazı Ermeniler’in Türkiye’deki Patrikliğimize ve cemaatimize hoşça yaklaşmadıkları söylenebilir.

Özbek: Sayın Patrik, bir de son olarak Türk Ortodoks Patrikhanesi hakkındaki yorumlarınızı almak istiyorum? Patrikhane’nin basın sözcüzü Sayın Sevgi Erenerol, zaman zaman yaptığı açıklamalarla özellikle Rum Patriği Bartholomeos’un ekümenik patriklik sevdasını dile getiriyor. Dünya Ortodoksları’nın bir ekümenik Patriği olacaksa bu nerede olmalı ve kim olmalı?

Mesrob II: Bu konudaki polemiği basından izlemekle yetiniyorum. Yalnız Ortodoksların değil, tüm Hristiyanlar’ın yegane gerçek anlamdaki başpatriği Aziz Pavlos’a göre İsa Mesih’tir. Ortodoks Kilisesi’nin içişlerine ise müdahalede bulunmak benim görevim değil.

Özbek: Teşekkür ederim.

Mesrob II: Ben teşekkür ederim.

Yorumlar kapatıldı.