İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

hürriyet: Bana lütfen yazmayın dedikleri

Ertuğrul ÖZKÖK

GEÇEN perşembe günü bir dostum ‘‘Seninle çok önemli bir konuyu konuşmam gerekiyor’’ diyerek benimle görüşmek istedi.

‘‘Hemen gel’’ dedim.

Direkt söze girdi ve ‘‘Biliyor musun, Yahudi cemaati son iki aydır çok tedirgin’’ dedi.

Son iki aydır cemaatin birçok üyesine tehditler gelmeye başlamış. Bu arada cemaatten iki kişinin esrarengiz şekilde öldürülmesi tedirginliği iyice artırmış.

Bu arada bazı cemaat üyeleri, bu tehditlerden dolayı Türkiye dışına gitmiş.

Dostum bunu anlattı ve ‘‘Ama lütfen bunları yazmayın. Bunların duyulmasını istemiyorlar’’ dedi.

* * *

Bu konuşmayı gazetedeki arkadaşlarıma da anlattım.

İstihbarattaki arkadaşlar, o iki cinayetten birinin failinin yakalandığını, bunun bir para meselesi olduğunun tahmin edildiğini söylediler.

Ben, ‘‘Siz yine bir kere daha araştırın’’ dedim.

Biz bu olayı araştırırken dünkü terör saldırısı meydana geldi.

O nedenle son zamanlarda benim gibi birçok gazetecinin bildiği ama henüz yazamadığı bu gelişmeleri yazmak şart oldu.

* * *

Dün, Hürriyet’in arşivine girip, 1986 yılında aynı sinagoga yapılan bombalı saldırıdan sonra yazılanları okudum.

Başyazarımız Oktay Ekşi, o gün mükemmel bir yazı yazmış.

Bence bu yazı, devletimizin bu olaya bakışının da temel çizgilerini veriyor.

Yazının giriş bölümünden çok önemli bulduğum bazı bölümlerini aynen aktarıyorum:

‘‘Terörün girmediği yer kalmadı. Nihayet İstanbul’da da boy gösterdi ve Galata Kulesi civarındaki bir sinagogda dua eden Türk vatandaşı 20’yi aşkın Musevi’yi hedef aldı.

Olay çok vahim ve fevkalade hunharca. Hele insanların en masum, en zayıf anında yani onların Tanrı’ya sığındıkları sırada cinayete kurban gitmeleri, yarattığı infiali daha da büyütüyor.

Ama infialin değil aklın doğrultusunda hareket etmemiz gerekiyor. Aklın ortaya koyduğu ilk hüküm, bu saldırının Musevi asıllı vatandaşlarımıza olduğu kadar hatta onlardan çok Türkiye Cumhuriyeti’ne yöneldiğidir.’’

Olayla ilgili olarak Güneri Cıvaoğlu’nun Güneş, Mehmet Barlas’ın da Milliyet Gazetesi’nde çıkan başyazılarını da okudum.

Onlar da ölenlerden söz ederken ‘‘vatandaşlarımız’’ ifadesinin altını özenle çiziyorlardı.

Dünkü olayda ölenlerin hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydı.

* * *

‘‘Washington Post’’ Gazetesi’nin geçen pazar günkü nüshasında çok dikkatimi çeken bir yazı vardı.

Gazetenin bir muhabiri, Bağdat’tan araba ile Tahran’a kadar gitmiş.

Yol boyunca insanlarla yaptığı görüşmeleri ve gözlemleri anlatıyor.

Özellikle İran tarafında gençlerle yaptığı konuşmalar çok ilginçti.

Gençlerden biri sık sık Türkiye’ye gittiğini ve orada başka bir dünyanın bulunduğunu anlatıp şu çarpıcı cümleyi söylüyordu:

‘‘Allah herhalde Türklere bizden çok gülümsüyor…’’

Vahşi terör teşkilatının dün kana buladığı Türkiye, işte başka Müslümanların gözünde ‘‘Allah’ın daha çok gülümsediği’’ ülkedir.

Yani petrolü olmadığı halde kalkınan, Müslüman olduğu halde demokratikleşebilen, çağdaşlaşabilen bir ülke.

Oysa onların gözünde Müslüman dediğin ülke karanlıkta kalmalı, tarihi Ortaçağ’da sona ermelidir.

Bugünü yaşayan, yarınını düşünen Müslüman, Müslüman değildir.

* * *

Bu olay şunu bir kere daha gösterdi.

Dünyanın çağdaş ve demokratik toplumları ile çağdaşlaşmak ve demokratikleşmek isteyen Müslüman ülkeleri vahşi bir terörün tehdidi altındadır.

Hedef hepimiziz.

Dolayısıyla buna karşı hepimizin mücadele etmesi gerekir.

Bunu herkesin, ama özellikle de son zamanlarda ‘‘Bana dokunmayan yılan’’ felsefesine daha da sarılan bazı Avrupalıların görmesi gerekir.

Terör bugün belki İsraillilere, Amerikalılara ve Müslüman ülkelere yönelik çalışmaktadır.

Ama bu canavarın kolu er veya geç onların mahallelerine de, onların dua eden insanlarına da yönelecektir.

Artık karşımızda bütün çağdaş dünyanın kanını içmeye ant içmiş bir canavar var.

Hesabımızı buna göre yapalım.

Yorumlar kapatıldı.