İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ahmet altan: Deli saçması…

Ahmet Altan

Benim önerim şu…

Yirmi dört saat, “Atatürk ilkeleri, irtica, şeriat, laiklik, türban, ulusal çıkarlarımız, düşman, cumhuriyet, yüce ordu, Kemalizm, geleneklerimiz,” sözlerinin söylenmesini yasak edelim, bu kelimeleri kullanmadan konuşmayı becerip, mantıklı cümleler kurabilen bir rektör bulabilirsek üniversitelerimizi ona emanet edelim.

Bulabilir miyiz sizce?

Kara Kuvvetleri Komutanı’nın her davetine koşarak giden, onun her emrini yerine getiren ama parlamentonun çağrısını reddeden biri üniversitelerimizin başındayken böyle bir rektör bulabilmek mümkün müdür acaba?

Sanki bulamayız gibi geliyor bana.

Dünyanın bütün ünlü üniversiteleri bu sözcükleri kullanmadan konuşabilen rektörler bulabiliyorlar ama biz bulamıyoruz.

O ülkelerin rektörleri yürüyüş yaptığında “ordu göreve” pankartı da açılmıyor zaten.

En büyük sorunu “genç kızların saçları” olan bir eğitim sistemi düşünebiliyor musunuz?

Genç kızlar saçlarını örtmezse laik, örterse şeriatçı oluyor ülkemiz.

Acaba laik olmak bu kadar kolay mı?

Siz bu ülkede hiç Yahudi genelkurmay başkanı, Ermeni dışişleri bakanı, Rum nüfus müdürü gördünüz mü?

Laikiz ama her ne hikmetse bu ülkenin Müslüman olmayan hiçbir vatandaşı devlet dairelerinde görev yapamıyor.

Kızlar saçlarını açsa da yapamıyor kapasa da yapamıyor.

Şeriatla yönetilen Osmanlı’da Rum subay, Ermeni dışişleri bakanı vardı.

Osmanlı laik değildi ama cumhuriyet laik.

Lakin cumhuriyette Müslüman olmayana devlet kapısında iş yok.

Ama cumhuriyetin rektörleri laikliğe çok düşkün.

Bu laik ülkede Diyanet İşleri diye bir kurum var ve imamları devlet göreve atıyor.

İmam Hatip okullarını açan devlet ama bu okullardan mezun olanların üniversiteye girmesi halinde ülkenin batacağını söyleyen de devlet.

Kendi açtığı ve yönettiği okullarda okuyanlara asla güvenilmemesini söyleyen bir devlete çok sık rastlanmayacağını kabul edin.

Devlet laik ama din meselesiyle devlet dışında birilerinin ilgilenmesi yasak.

Ve, rektörler “kız saçıyla” ülke kurtaracak.

Üniversitenin bilimsel kalitesi, araştırmaları, özgürlüğü önemli değil, önemli olan ne, önemli olan laiklik, laiklik ne, laiklik kızların saçı.

Kızlar ve kadınlar kamusal alanda başlarını örtemezmiş.

Anayasa Mahkememiz de öyle diyormuş.

Sebep?

Kamusal alanda devletin talimatlarına göre giyinmek gerekiyormuş.

Affedersiniz efendim, hamamlar kamusal alan mıdır, değil midir?

Hamamlarda çırılçıplak dolaşan insanlar devletin kıyafet yönetmenliğini çiğniyorlar bence.

Laik devletimizin kıyafet yönetmenliğinde peştamal bulunmuyor benim bildiğim kadarıyla.

Laik rektörlerimiz hamamların önünde de kıyafet yönetmenliğine uygun giyinmeyenlere karşı bir yürüyüş yapıp, “ordu göreve” pankartı açmazlar mı acaba?

Hamamcılar da yarı çıplak “biz rektörlerden daha laikiz” diye karşı gösteri yaparlardı.

Cumhurbaşkanı da hamama gidenleri resepsiyona çağırmazdı.

Böylece laikliği, kamusal alanı, kıyafet talimatını daha boyutlu tartışırdık.

Akademik kalitemiz gelişirdi.

Bu manalı tartışmalarımıza katılmaları için Oxford, Princeton, Sorbonne, Heidelberg üniversitelerinin rektörlerini de davet edelim.

Bizim rektörler de o üniversitelere gidip laiklik, kızların saçları ve ordunun görevi konusunda konuşmalar yapsınlar.

Dünya Türk’ü tanısın.

Cambridge Üniversitesi’nde “Atatürk ilkelerine uymadan bir ülkenin kalkınamayacağını” anlatmanın etkisini düşünsenize.

Bizim rektör konuşmasını da “arzederim komutanım” diye bitirir.

Tek sorun, bu lafın İngilizcesini bulmak.

Ama eminim bizim rektörler onu da bulurlar.

Onlar neler buluyor, bunu mu bulamayacaklar.

Yorumlar kapatıldı.